İran, 1 Nisan 2024 tarihinde Şam’daki konsolosluk binasına tüm uluslararası hukuk ilkeleri çiğnenerek gerçekleştirilen İsrail saldırısına, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm uluslararası kurullarda hukuk ilkelerini en azından hayata geçirme çabasını gösterdikten ve uluslararası hukukun hukuksuzluğunu teşhir ettikten sonra dün itibari ile kuvvetli bir yanıt verdi.
Yanıtın özeti, ABD-İsrail ve müttefikleri tarafından birkaç milyar dolar harcanarak engellenebilen çok sayıda dron ve engellenemeyen 7 tane füzedir. Bu engellenemeyen 7 füzenin dümdüz ettiği Necef’teki İsrail üssüdür. Burası 1 Nisan saldırısında Şam’daki İran konsolosluğunu vuran uçakların kalkış yaptığı üs idi, anlaşılan o ki artık yok. İran kaynakları, bu üs dümdüz edilirken içinde 40’tan fazla İsrail askerinin ve istihbarat teşkilatı mensubunun da öldürüldüğünü bildiriyor. İsrail, üssün vurulduğunu kabul etmekle birlikte can kaybına ilişkin bir açıklama yapmadı, yapmaz da. İran’dan gelen bilginin doğru olması, saldırının mütekabiliyet ilkesini hayata tam olarak yansıttığı sonucunu verecek olsa da olmamasının da çok önemli olmadığını tespit etmek gerek. Nihayetinde İran, istediği ya da gerekli olduğunu düşündüğü anda düşman unsurlarını en azından 1000 km öteden nokta atışı vurabileceğini, ABD-İsrail hava savunma sistemlerinin ve demir kubbe efsanesinin çöpten başka bir şey olmadığını, İsrail gibi bölgedeki ABD üslerinin de güvenli alanlar olmadığını tüm dünyaya gösterdi. İsrail ve ABD artık köpeksiz köyde dolaşmadığını daha iyi biliyor.
Bölge halkları ve devletleri açısından da ABD ve İsrail’in yenilmez güçler olmadığı, emperyalizmin kağıttan bir kaplan olduğu bilgisine ulaşılmasına hizmet eden çok değerli bir yanıt oldu. Bu coğrafyada gelecek planlarını ABD ve İsrail ile birlikte kuran tüm devlet ya da örgüt unsurlarının dünden beri yaşadığı histeri kayda değerdir. “ABD’ye İsrail’e önceden haber vererek saldırı mı olurmuş”, “ne saldırısıymış, tiyatroymuş”, “hiç kimse ölmemiş”, “İsrail kuş gibi avlamış gelen her unsuru”, “Netanyahu bitmek üzereymiş ve ama İran onu kurtarmış”, “ABD ve Avrupa’da Gazze için oluşan hassasiyet ortadan kalkmış, İsrail karlı çıkmış”, “herkes itidalli olmalıymış”, “İran gerici-katil bir devletmiş”, “İran’ın ekonomisi çökmüşmüş”, “İran ve İsrail-ABD zaten aynı safta imiş”, “İran gaz almış” vesaire vesaire. Etiketleri (Liberal-İslamcı-Milliyetçi-Sosyal Demokrat-Sosyalist vb) birbirinden farklı olmak üzere, bugüne kadar elinden çakıl taşı çıkartacak olsa Abd-İsrail istikametine gitmemesine özen gösteren bu bol etiketli zevatın, devlet yöneticilerinin, örgüt yöneticilerinin televizyon kanallarında, gazetelerde ve sosyal medyada yaşadığı ve hepimize yansıttığı şaşkınlık ve paniğin ve de ABD-İsrail çıkarlarını korumak ve tüm gelişmeleri onların büyüklüğüne zeval getirmeyecek şekilde yorumlamak ve ekmek teknelerini elde tutma çabası gösterirken düştükleri acınası durumun bize hayli keyif verdiğini ve ama aynı zamanda onlar adına utandırdığını da not edelim.
Politik duruşun ötesinde sadece saf hümanist sebeplerle ya da ikna etmek zorunda oldukları geniş kitlelerin sahip olduğu insani değerlerden kopmamak zorunlulukları ile daha itidalli olmaları ve hem nalına hem mıhına vurmaları beklenirdi ama neredeyse tamamı zincirlerinden boşalır bir şekilde kişisel-örgütsel gelecek kaygılarını ve ABD-İsrail menşelerini ortalığa saçıverdiler. Misal Türkiye’de, yaşadığımız son yerel seçimlerde İsrail ile süregelen ticaretin seçim sonuçlarına yansıyan etkisi dikkate alındığında, iktidarıyla ve muhalefetiyle birlikte halkla aralarında kalan son ipleri de kopardıklarını söyleyebiliriz. Halkın uyutulmasına hizmet etmek üzere yapıştırılan etiketlerin ve bu etiketlerin getirilerinin boşa düştüğü bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bölge halkları; ellerinden özgürlüklerini, ekmeklerini, geleceklerini, kadınlarını ve çocuklarını çalan büyük kuvvetin çürümüş ABD emperyalizmi ve onun işbirlikçileri olduğu gerçeğini Gazze sınavında kaybettiği çoğu kadın ve çocuk 34.000 insan ile yüreği parçalanarak yaşadı ve artık iflah olmayacak. İran’ın Necef’teki İsrail üssünü düzleyen 7 füzesinin en önemli kazanımı, halklara kaderlerinin tutsaklık olmadığını, ABD ve İsrail’in yenilmez olmadığını, yenilebileceğini göstermiş olmasıdır. ABD’yi İsrail için İran’a savaş açmayacağını ilan etmeye zorlayan bu yanıtın ABD ve İsrail ile iş tutanların pas tutmuş yüreklerine saldığı korku da cabası.
Bu coğrafyada tarih tekerleğinin akışını ileriye doğru çevirmek sorumluluğu taşıyan devrimcilerin görevi, emperyalizme karşı savaşın tutarlı ve dürüst öncüleri haline gelmektir. Kimsenin korkusu olmasın, ABD-İsrail ve aparatlarının egemenliğini ve terörünü yıkan halklar, daha aciz muktedirleri başında tutmayacaktır.
ABD hegemonyasının yıkılmakta olduğu, dünyanın yeniden çok kutuplu hale geldiği günümüz koşullarının yarattığı fırsatlar ve devrimci mücadelenin bugünkü mümkünleri üzerinden devam edeceğiz.
Author Profile
![](https://yarinlar.com.tr/wp-content/uploads/2023/03/Adsiz-tasarim-1.png)