More

    Kardeşlik Maskesi Altında Yeni Devlet Tasarımı

    AKP’li Cumhurbaşkanının son açıklamaları, yıllardır adım adım örülen yeni rejim inşasının artık hiçbir perdeye ihtiyaç duymadığını açıkça ortaya koydu. Kürtlerle barış, Araplarla kardeşlik, Türklerle “düşmana karşı iç cephe” adı altında kurgulanan bu söylem; sadece bir anayasa mühendisliği değil, aynı zamanda sosyolojik bir dönüşüm, bir rejim dayatmasıdır. Üstelik bu dönüşüm, İslamcı bir devlet tasarımı çerçevesinde, emperyalist merkezlerle eşgüdüm içinde yürütülmektedir.

    Müslümanlık Ortak Paydası mı, Siyasi Maske mi?

    Türk, Kürt ve Arap halkları elbette bu coğrafyanın gerçek unsurlarıdır. Fakat bugün yapılan, bu halkları “ümmet” kimliği altında yeniden yoğurmak ve ortak kaderlerini bir “din kardeşliği” anlatısıyla yeniden tanımlamaktır. Bu yaklaşımın özünde ne hakikat ne adalet ne de halkların özgür iradesi vardır. Aksine; laikliği, halk egemenliğini, çok kimlikli toplumsal yapıyı tasfiye ederek; yerine teokratik-otoriter bir sistemin yerleştirilmesi hedeflenmektedir.

    AKP-MHP iktidarının “yeni anayasa” söylemi de bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu anayasa, yalnızca kâğıt üzerinde bir değişiklik değil; Cumhuriyet’in tüm kurucu unsurlarının tasfiyesine, ulusal egemenliğin dini referanslarla yeniden tanımlanmasına ve halk iradesinin saray merkezli bir mutlakiyete teslim edilmesine yöneliktir.

    Kürtlerle Barış mı, Siyasal Dizayn mı?

    Kürt halkının özgürlük ve eşit yurttaşlık taleplerinin istismar edildiği bu süreçte, “barış” adı altında dayatılan şey; halkların bir arada eşit koşullarda yaşaması değil, Müslüman kimliğiyle tanımlanmış bir siyasi sisteme boyun eğmeleridir. Kürt hareketinin bir bölümünü bu eksene çekmek için atılan adımlar; bölgesel planlarla, Suriye ve Irak’taki Arap-İslamcı yapılarla paralel ilerletilmektedir. Amaç; Kürtleri kendi ulusal taleplerinden, halkçı ve sol damarlarından koparmaktır.

    Bu süreçte, Türk halkına da “dış düşman tehdidi” üzerinden iç cephe kurmaları, rejime kayıtsız şartsız biat etmeleri öğütlenmektedir. Olası her eleştiri ya vatan hainliği ya da dinsizlikle yaftalanmakta, içeride ise tüm muhalifler cezaevleri ve yargı mekanizması üzerinden rehin alınmaktadır.

    Sağ Zihniyetin Halklara Vereceği Hiçbir Şey Yoktur

    Bugün CHP belediyelerine, muhalif siyasetçilere ve sol-sosyalist kesimlere yönelik yürütülen saldırganlığın arkasındaki stratejik akıl, sadece seçim hesaplarıyla değil, toplumu tümden tek tipleştirme iradesiyle ilgilidir. AKP-MHP iktidar bloğu, siyasi ömrünü uzatmak için İslamcı-otoriter bir sistemle ülkeyi yeniden dizayn ederken, emperyalist merkezlerin planlarıyla da tam bir uyum içinde hareket etmektedir.

    Çünkü sağ siyaset özünde bölücüdür. Mezhep ayrımı yapar, milliyetçilikle halkları karşı karşıya getirir, sınıf gerçekliğini gizler. Sağ, ister milliyetçi görünümlü olsun ister muhafazakâr, her zaman halkların birliğine, emeğin değerine ve eşit yurttaşlık hakkına karşıdır. Bugün gelinen noktada bu sağ siyaset, emperyalizmin bölge planlarına uygun olarak içeride bir “İslamcı devlet” projesini adım adım yürürlüğe sokmaktadır.

    Yeni Anayasa Yeni Rejim

    Yeni anayasa çalışması, sadece bir metin değişikliği değil, rejimi kökten dönüştürmenin yasal kılıfıdır. AKP-MHP bloğu, uzun süredir fiilen uyguladığı otoriter başkanlık rejimini bu defa anayasal güvenceye kavuşturmak, laiklik ilkesini tamamen etkisiz hale getirmek ve yargı-yasama-yürütme dengesini tek merkezli bir yapıya indirgemek istemektedir. “Sivil anayasa” aldatmacasıyla sunulan bu girişim, halkın iradesini değil, sarayın mutlakiyetini esas alan bir anayasal mühendisliktir. Yeni anayasayla birlikte rejimin resmi adı değişmese de içeriği tamamen teokratik, otokratik ve ümmetçi bir yapıya evrilmiş olacaktır. Bu, Cumhuriyet’in tasfiyesi ve yerine hilafet çağrışımlı bir düzene geçiş anlamına gelir.

    Anti-Emperyalist Blok Şarttır

    Bu karanlık gidişat karşısında halkların aydınlık geleceği ancak ve ancak anti-emperyalist ve halkçı bir direniş hattında şekillenebilir. Türk, Kürt, Arap ve tüm diğer halkların bir arada özgürce yaşayacağı, eşit yurttaşlığa dayalı laik-demokratik bir cumhuriyet hedefi, bugün her zamankinden daha günceldir. Ne mezhep kardeşliği ne din kardeşliği, halklara ekmek, özgürlük ve adalet getirmedi, getirmeyecek.

    Solun, sosyalistlerin ve yurtsever demokratik güçlerin görevi açıktır: Bu yeni rejim dayatmasına karşı halkların eşitliğini, laikliği, sınıf kardeşliğini ve halk egemenliğini esas alan geniş bir mücadele cephesi kurmak. Müslüman kardeşlik maskesi altına gizlenmiş emperyalist projelere karşı halkların ortak mücadelesini büyütmek, tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır.

    Yazılar

    Yazılar

    spot_img