Türkiye’de faaliyet gösteren çok sayıda fabrikada işçiler ağır koşullar altında çalışıyor. Ancak aldıkları ücretler, temel ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmiyor. Evlerine et götürmeyi bırakın, ekmek almakta zorlanan pek çok işçi, artan hayat pahalılığı karşısında geçim mücadelesi veriyor. Anadolu’da bile kira fiyatları en düşük 10.000 TL’den başlıyor, 30.000 TL’ye kadar çıkıyor. Bu koşullar altında asgari ücretle çalışan işçilerin nasıl geçinebileceği büyük bir soru işareti oluşturuyor.
ÇOCUKLU AİLELERİN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ ÇIKMAZ
Çocuk sahibi olan işçi aileleri ise daha da büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Birçok işçi, çocuklarının okula giderken yanına koyacak beslenme çantasını bile hazırlamakta zorlanıyor. Okullara uzak mesafelerde yaşayan aileler, servis veya toplu taşıma ücretleri için ek bütçe ayırmak zorunda kalıyor. Düşük maaşlarla bu masrafların altından kalkamayan işçiler, giderek borç batağına sürükleniyor. Bankalara olan borçlarını ödeyemeyen pek çok ailenin maaş hesaplarına icra işlemleri uygulanıyor. Bu tablo, “adalet; yoksullaşmak mı, yoksa insanca yaşayabilecek bir düzen kurmak mı?” sorusunu gündeme getiriyor.
KÖLE DÜZENİNE DÖNÜŞEN ÇALIŞMA HAYATI
Türkiye’de birçok fabrika, taşeron şirketlerin kontrolüne geçerek adeta şubeleştirilmiş bir sistem haline geldi. Bu yapıda işçiler, köle düzenini andıran koşullar altında çalıştırılıyor. Emekli olup geçinemeyen ya da çocuğunu üniversiteye göndermeye çalışan pek çok kişi, taşeron firmalar aracılığıyla yeniden işe alınıyor ve en ağır şartlarda yalnızca asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Yıllarca emek verdikten sonra 64 yaşında tekrar çalışmak zorunda kalan Binali Bey gibi emekliler, bu düzende hem fiziksel olarak eziliyor hem de sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.
SENDİKAL ÖRGÜTLENMEYE TAŞERON ENGELİ
Fabrikaların taşeron şirketlere devredilmesinin temel nedenlerinden biri de sendikal örgütlenmeyi engellemektir. Taşeron firmalar aracılığıyla fabrikalarda şubeleşme sistemi kurularak, işçilerin sendikal haklarını kullanmasının önüne geçiliyor. Bu sistemde asıl kazanan taraf patronlar oluyor. Sendikal örgütlenmenin önündeki taşeron engeli kaldırılmadıkça, adil bir düzenin kurulması mümkün görünmüyor.
İNSANCA YAŞAMAK BİR LÜKS MÜ?
Emekliler adeta bir yaşam savaşı veriyor; peki adalet, açlıkla savaşmak mı yoksa insanca bir yaşam sürmek mi olmalı? İnsanlar, taşeron sistemin insafına terk edildi; asgari ücretliler ve emekliler ise geçinemedikleri maaşlarla yaşamaya adeta mahkûm edildi. Taşeron sistemine karşı durulmalı, işçilerin alın terinin hakkı eksiksiz verilmelidir. Hiçbir işçi, çocuğuna et, süt gibi temel gıdaları almayı bir hayal olarak görmemelidir. Bu dünya emeğiyle onu inşa eden ve üreten işçi sınıfına aittir. Biliyoruz ki emek olmadan hiçbir sistem ayakta kalamaz.
