More

    Devrimin Bıçkın Delikanlısı: Kamil Dede

    Bazı insanlar vardır; yaşarken etrafına ışık saçar, öldükten sonra da izleri kolay kolay silinmez. Kamil Dede –bizim dilimizde kısaca “Dede”– işte böyle bir insandı. Onu yalnızca devrimci kimliğiyle değil, insani tarafıyla, dostluğu ve yoldaşlığıyla hatırlamak gerekir.

    68 Kuşağının Yiğit Evlatlarından

    Kamil Dede, Türkiye’de devrimci hareketin en parlak ve fırtınalı dönemlerinden biri olan ’68 kuşağının önderlerindendi. Mahir Çayan’ın en yakınındaki yoldaşlarından biri oldu; onunla aynı davalarda yargılandı, aynı hücreleri paylaştı, aynı işkencelerden geçti. Denizlerin, Mahirlerin omuz omuza yürüdüğü o mücadele günlerinde Dede, yalnızca bir dava arkadaşı değil, aynı zamanda en güvenilir sırdaş ve en direngen yol arkadaşıydı.

    Hapishaneler, yargılamalar, darağaçlarının gölgesi… Tüm bunların içinden geçti ama asla yılmadı. O dönemin ruhunu, inancını ve kavgasını hayatının sonuna kadar taşıdı. 68 gençlik hareketinin bıraktığı en sahici miraslardan biri de işte Dede’nin hayatında cisimleşti: bedel ödemekten korkmayan, geri adım atmayan, dimdik duran bir mücadele iradesi.

    Bir Karış Toprağa Sığmayan Yürek

    Onu kaybettiğimiz gün, aklıma ilk düşen soru şuydu: “Bu enerji, bu inanç, bu direngenlik bir karış toprağa nasıl sığar?” Nesimi’nin şu dizeleri zihnimde yankılandı: “Bende sığar iki cihan, men bu cihana sığmazam.”

    Dede’nin yüreği gerçekten de koca bir dünyayı barındırıyordu. O yüzden toprağa değil, hepimizin belleğine ve yüreğine sığdı.

    Neşesiyle Umut Taşıyan İnsan

    Dede, en ağır koşullarda bile umutsuzluğa geçit vermezdi. Kahkahasıyla, esprisiyle karanlığı deler, herkese umut bulaştırırdı. Bir gün saatlerce politik çözümlemeler yapar, ertesi gün balkonda kahve falı bakarak herkesi güldürürdü. Onun öfkesi de sahiciydi, neşesi de. İçtendi, yapmacıksızdı.

    Sıradanlığın İçinde Büyük İnsanlık

    Mevki, makam, unvan… Bunların hiçbirine değer vermezdi. En genç yoldaşla da, en deneyimli partiliyle de aynı içtenlikle sohbet ederdi. Oysa ki onun hayatı başlı başına bir roman gibiydi: darağaçlarıyla yüzleşmiş, ağır işkencelerden geçmiş, zindanlarda yıllarını geçirmişti. Ama anılara sığınmak yerine, hep mücadelenin içinde, hep geleceğe dönük yaşadı.

    Mücadeleden Kopmayan Bir Ömür

    Parti ona hangi görevi verdiyse, tereddüt etmeden yerine getirdi. Hiç geri durmadı, bahane üretmedi. Son nefesine kadar örgütlü kaldı, mücadelenin dışına hiç düşmedi. Ve hayata en çok yakıştığı yerde, ön saflarda, ayakta veda etti.

    İki İlke: Halka Güven ve Örgütlü Mücadele

    Dede’nin hayatı bize iki temel ders bırakıyor: halka güven ve örgütlü mücadele.

    O, halkına olan inancını hiç kaybetmedi. Aynı şekilde örgütlü mücadelenin dışında bir gün bile geçirmedi. Sözde değil, yaşamıyla bu iki ilkeyi örnekledi.

    Açık Görüşlü, Tabusuz, Ezbersiz

    Dede’yi farklı kılan yalnızca mücadelesi değildi. Açık görüşlülüğü, tabusuzluğu, ezbersizliği de onu özel kılıyordu. Onunla her konuyu tartışabilir, her fikrinizi söyleyebilirdiniz. Ne yaftalardı, ne susturmaya çalışırdı. Dinlerdi, anlamaya uğraşırdı. Doğru bulursa “doğru” der, yanlışsa açıkça “yanlış” derdi.

    Ama asla yargılamazdı. Yanlışta bile olsanız, sabırla ikna etmeye çalışır ya da gerekirse kendisi ikna olurdu. Ezberden konuşmaz, klişelerle yaklaşmazdı. Eleştiriyi sever, farklı fikri önemserdi. Onun yanında kendinizi güvende hissederdiniz; çünkü sizi ötekileştirmez, fikrinizin altından başka bir niyet aramazdı.

    Hatırlamak ve Taşımak

    Kamil Dede’yi anmak, yalnızca geçmişi yad etmek değildir. Onun kahkahasını, inadını, direncini, insana duyduğu sevgiyi bugüne taşımaktır. Çünkü Dede, devrimin bıçkın delikanlısı olarak yaşamaya devam ediyor.

    Ve biz biliyoruz ki: Kamil Dede, toprağa değil, yüreklere sığar.

    Yazılar

    Yazılar

    spot_img