Maduro yönetimi 3 Aralık Pazar günü komşu Guyana topraklarında kalan Esequibo bölgesinin Venezuela’ya entegrasyonu ile ilgili bir halk oylaması gerçekleştirdi.
Referanduma katılımın %30 düzeyinde kalması hükümetin başarısızlığı olarak değerlendirilmiyor. Zaten son yıllarda seçimlere katılım da %50’nin altına inmiş durumdaydı.
Aksine Maduro yönetimi kısa vadede amacına ulaşmış görünüyor. Muhalefetin projesizliğine karşın hükümet seçim arifesinde her türden krize rağmen, büyük projeleri gündeme getirecek güvene sahip olduğunu gösterdi.
Ayrıca, muhalefetin bir kesimini oylamaya katılmaya ikna ederek, Esequibo’yu bir seçim malzemesi değil, ulusal bir hadise olarak gündeme getirmeyi başardı.
Oylama öncelikle Uluslararası Adalet Divanı’nın iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığıyla ilgili Venezuela aleyhine aldığı kararın tanınmamasını hedefliyor. Zira Venezuela mahkemenin bu konuda yetkisi olmadığı gerekçesiyle itirazda bulunmuş ama reddedilmişti.
Oylama maddelerinde Venezuela’nın Esequibo üzerindeki tarihsel haklarını tanıyan 1899 Paris Tahkim kararı ve 1966 Cenevre Anlaşmalarına gönderme yapılıyor.
Halk oylamasına sunulan metin Guyana’nın tek taraflı olarak karasularını sınırlama girişimine karşı yasal her türlü önlemin alınmasını içeriyor.
Bu, iki ülke silahlı kuvvetlerinin karşı karşıya gelme olasılığında halkın desteğini alan bir madde olarak dikkat çekiyor.
Oylama Esequibo’nun Venezuela’nın bir eyaleti olarak tanınması ve burada yaşayanlara vatandaşlık verilerek ülke topraklarına katılımını da içeriyor.
Esequibo, sadece Latin Amerikalıların değil Venezuelalıların çoğunun da tanımayacağı kadar uzak ve ulaşılması zor bir coğrafi noktada yer alıyor.
Bağlı bulunduğu Guyana kağıt üzerinde bağımsız bir devlet olarak görünse de esasında bir İngiliz sömürgesi. Esequibo ise ülkenin üçte ikilik bölümünü oluşturan 160 bin km karelik bir alana sahip.
800 bin nüfuslu ülkenin üçte birinin de burada yaşadığı sanılıyor. Büyük oranda dağlık, ormanlık ve sularla kaplı bir coğrafyadan bahsediyoruz.
Meseleyi anlamak için coğrafi yanına bakmak tarihsel yönünden daha önemli. Zira Latin Amerika’nın her yerinde buna benzer sınır anlaşmazlıkları sürüyor.
Esasında dünya sularının üçte birini barındıran bu bölge, bir sınır çekmeye ya da o sınırı korumaya da müsait değil.
Örneğin buradan çok daha fazla yerleşimin yer aldığı ve erişimin çok daha kolay olduğu Venezuela’nın Kolombiya sınırlarındaki Arauca bölgesi tamamen uyuşturucu trafiğini ellerinde bulunduran silahlı grupların denetiminde.
Fakat Esequibo problemi bir sınır anlaşmazlığından daha büyük boyutlarda bir ülke büyüklüğünde bir toprak parçasını içeriyor.
Üstelik Guayana’nın, Esequibo’ya dayanarak ilan ettiği Atlantik’teki kıta sahanlığı bölgesinde ABD’li Chevron şirketi çok büyük bir petrol rezervi buldu. Şu anda Esequibo’nun önemi bu petrol rezervinden kaynaklanıyor.
Ayrıca Esequibo bölgesi altın ve elmas dahil diğer değerli madenler açısından zengin rezervlere sahip.
Meselenin tarihsel kısmına gelince Venezuela’nın haklılığı tartışma götürmez.
Karayip bölgesi 19.yy başlarında Bolivar’ın Büyük Kolombiya’sı olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Kısa süre içinde bölge parçalara ayrılıp 4-5 devlete bölündü.
Bu arada Esequibo esasen İspanya’nın bir askeri karakolu olan Venezuela’ya bağlıydı. Venezuela bağımsız bir devlete dönüştüğünde Esequibo da onun doğal bir parçasıydı.
Fakat Fransız ve İngiliz sömürge ticaret kolonileri, İspanya gibi büyük bir gücün bölgeden çıkışını fırsat bilerek, bölgede daha önce elde ettikleri toprakları norm alarak harita ve sınır tespitleri yaptı.
1839’da Prusyalı bir kaşif Robert Schomburgk bu sınır hattını Moruca nehrini sınır alacak şekilde belirlemişti. Hatta o tarihte İngiliz elçiliği orada yapılacak bir fenerle ilgili Venezuela’nın egemenliğini tanımıştı.(Barima Noktası)
Fakat İngilizler 1840-41’de Schomburgk’un çizdiği hattı 142 bin km kare daha toprağı içerecek biçim daha kuzeye taşıdılar.
Venezuela 1841’de bölgedeki İngiliz yayılmacılığına karşı ABD’nin desteğine başvurdu. İngiliz sömürgeciliğinden bağımsızlığını elde eden Washington Venezuela’ya destek vermek için tereddüt etmedi.
1895’te Temsilciler Meclisi’nde Esequibo’nun Venezuela’ya ait olduğu karara bile bağlandı. Washington bununla da yetinmeyerek konuyu uluslararası tahkime götürdü.
Sonuçta tahkim mahkemesi görevli İngiliz hakimlerin taraflı kararıyla İngilizler lehine sonuçlandı. Ama o karar bile Schomburgk Hattını sınır olarak belirlemişti.
Aslında meseleyi dallayıp budaklandırmaya da gerek yok. İngiliz sömürgeciliği tarafından çalınmış toprakların daha sonra yine aynı sömürgeci güç tarafından kurulan uydu bir devlete devri söz konusu.
Büyük Britanya aynı yıllarda Arjantin’e ait Malvinas Adalarını da işgal etmişti. Malvinas ya da İngiliz sömürgeciliğinin koyduğu isimle Falkland adaları meselesi 150 yıl boyunca mahkemelerde süründükten sonra 1983’te savaşa dönüşmüştü.
O tarihte Arjantin askeri cunta tarafından yönetiliyordu. Ve cunta savaşta alınan yenilgiyle iktidarı sivillere devretmek zorunda kalmıştı.
Şimdi Bolivarcıların da Arjantin cuntasının hatasına düşüp düşmeyeceği konuşuluyor.
Kuşkusuz iki ülke arasında patlak verecek bir çatışmaya İngiltere ve ABD, Guyana’nın lehine müdahale etmekten çekinmeyecek. Bu durumda Rusya’nın Karakas yönetimine sınırlı ölçüde destek verebileceği tahmin ediliyor.
Kendi adıma Maduro yönetiminin bir savaş sahnesine çıkmaya hazırlandığına en küçük bir olasılık bile tanımıyorum.
Bu öncelikle Chávezci bölge politikasının terk edilmesi anlamına gelir.
Ayrıca Bolivarcıların yıllar boyunca en büyük endişeleri ABD’nin desteklediği komşu Kolombiya ile askeri bir çatışmaya girmekti. Kolombiya ile çatışmayı engellemek için sınırı bile kapattılar. Şimdi bir başka komşu ile savaşmayı düşünmezler.
İkincisi hem Venezuela’nın tarihinde komşu ülkelerle çatışma örneği yok hem de Venezuela Silahlı Kuvvetleri FANB bir bölge ülkesiyle savaşabilecek kapasiteye sahip değil. FANB ülke toprakları içinde yeterince problemle boğuşuyor zaten.
Üçüncüsü, savaş olasılığının artması bile Venezuela’nın petrolünü uluslararası pazara çıkarmasını imkansız hale getirir.
Zaten Venezuela’nın şu andaki esas sorunu Esequibo’daki zenginliklere sahip olmak değil elindeki mevcut zengin petrol rezervlerini paraya dönüştürememek. Bunun için de ambargonun tamamen kaldırılması gerekiyor.
Belki de Maduro’nun yapmak istediği de budur: Esequibo meselesini, Biden yönetiminin ambargoyu kısmen hafiflettiği bu dönemde, Washington üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıp daha fazla ödün almak.