Dünyanın 1980’li yıllardan itibaren içerisine girdiği neoliberal küresel sistem, emek lehine birçok hakkın budanmasına sebep olduğu gibi; devlet tarafından ihtiyaç sahibi insanlara verilen sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların bütçe içerisindeki paylarının da yıldan yıla düşmesine neden olmuştur. Devletin “sosyal” niteliğindeki geri çekilişin yansıması olarak emekçilerin gelir düzeyleri azalmaya, sosyal ve siyasal hakları kısıtlanmaya başlanmıştır. Özal liderliğinde gerçekleşen neoliberal küresel sisteme entegrasyon süreci, Türkiye açısından da bu dönemin miladı olarak değerlendirilebilir. Ancak, Özal’ın başlattığı devletin sosyal niteliğini budama operasyonu, içinden geçtiğimiz dönemde hiç olmadığı kadar ciddi bir hızlanma göstermektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2023 yılına ait açıkladığı mali verilerinde, Bütçeden sosyal güvenlik sistemine aktarılan toplam kamu kaynağının son 20 yıl içinde en düşük seviyeye ulaştığı gözlemlenmiştir. (%12,9) Ülke genelinde 15 milyonu aşkın emeklinin açlık sınırının altına terk edildiği ve talep ettikleri iyileştirmelerin “bütçede kaynak olmadığı” gerekçesiyle karşılanmadığı bir Türkiye tablosunda, emeklilerin yaşam şartları gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Bundan dolayı birçok emekçi, emekli olduktan sonra da hayatta kalmak için farklı işlerde çalışmaya devam etmek mecburiyetinde kalmaktadır. Çalışma Ekonomisti Aziz Çelik’in geçtiğimiz günlerde paylaştığı çalışmaya göre; Türkiye’de 1,5 milyona yakın emekli farklı işlerde çalışmak zorunda kalmış bulunuyor. Bu durum, günümüz Türkiye gerçekliğinin görünen bir yüzü. Bir de diğer yüzü var. Ona da bakalım.
SERMAYE, TÜRKİYE’DEN 8 KAT DAHA FAZLA BÜYÜDÜ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’nin geçtiğimiz gün, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) iş birliğinde açıkladığı “Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen 100 Şirketi” yarışması 2019-2021 yılları arasında şirketlerin 2 yıllık ciro artışları dikkate alınarak gerçekleştirildi. Oluşan listede 27 farklı ilden ve 35 ayrı sektörden şirketlere yer verildi. İlk 100’de bulunan şirketlerin, 2019-2021 döneminde iki yıllık ortalama büyüme oranları %569 olarak saptandı. Şirketlerin bu devasa büyüme oranları Türkiye’nin aynı dönem içerisinde gerçekleşen büyüme oranından tam 8 kat daha fazla.
Şirketler büyüyor, işverenlerin cepleri doluyor. Devlet bütçesini ellerinde bulunduran Saray takımı, kamu kaynaklarını bu büyük şirketlere ve kendi seçmen tabanını konsolide edebilmek için partili siyasetçilerine akıtıyor. Emekçilerin ve emeklilerin en temel sosyal ve ekonomik talepleri ise gün geçtikçe daha çok budanıyor. Devlet bütçesi içerisindeki sosyal hizmet ve sosyal güvenlik paylarının son yıllardaki en düşük seviyelerine indiği ve emekçilerin derin bir yoksulluk krizi içerisinde bulunduğu günlerde, TOBB tarafından açıklanan şirketlerin devasa büyüme oranları, Türkiye’deki sermaye aktarım politikalarını ve sınıf çelişkisinin işleyişini görebilmek bakımından önem arz ediyor.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet04/09/2024Aydın otopsisi
- ana manşet06/08/2024İttihatçılık, Kemalizm ve sosyalistler
- ana manşet02/08/2024Küresel kapitalizmin krizi ve yeni soğuk savaş dönemi
- ana manşet23/07/2024Hangi ulusalcılık?