Dünya Ekonomik Forumu 2030 projeksiyonlarında dillendirilen “hiçbir şeyiniz olmayacak ama çok mutlu olacaksınız” sloganıyla propagandası yapılan geleceğe dair senaryo ve hedefler. Senaryodaki öngörüler “mülksüzleştirme”yi hedefliyor.
Eviniz olmayacak onun yerine kiracı olacaksınız, arabanız almayacak kiralayacaksınız, kendinize ait bilgisayarınız olmayacak kiralayacaksınız vb. Dönüp çevremize bakınca bütün bunların bir şekilde gerçekleşmeye başladığını görebiliriz. Birçok insan özellikle firmalar araba alıp sigortası, bakımı, vergisi vs uğraşmak yerine kiralamayı tercih eder olmaya başladılar. Benzer örnekler çoğaltılabilir. Birçok ülkede bu amaçla yasal altyapılar oluşturulmaya başlandı bile. Yakın zamanda Türkiye gerek taraf olduğu uluslararası anlaşmalar gerek ise yapmaya başladığı yasal düzenlemelerle bu sürecin parçası olmaya hazırlanıyor.
Mülksüzleştirme
Mülk denince akla ilk başta kişinin barındığı ev, sürdüğü tarla geliyor. TBMM Genel Kurulunda kabul edilen “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile kişinin başını sokacağı evi de artık idarenin insafına terk edilmiş durumda. Herhangi bir gerekçe olmasa dahi rezerv alanı ilan edilen bölgedeki tüm yapılar her türlü müdahaleye açık hale getirildi.
Devletleri ortadan kaldırıp merkezi devletler üstü şirketlerden oluşan tek dünya devletini hedefliyorlar. Bunun için gerekli altyapı çalışmalarını hızlandırmış durumdalar. Bu amaçla Dünya Sağlık Örgütü benzeri örgütleri harekete geçirmiş durumdalar. Yapılan sözleşmelerle DSÖ devletlerin sağlık bakanlıklarına rağmen ve onların yerine her türlü işlemleri yapmaya, kararlar almaya ve uygulamaya yetkili durumda. Covid-19 pandemisi DSÖ’nün etki alanının genişletilmesi amacıyla yine bu örgüt tarafından kullanıldı.
Benzer şekilde Paris İklim Anlaşması ile de yine ülkelerin tüm faaliyetlerinin iklim üzerindeki etkileri gerekçesi ile sınırlandırılabilmekte. Örneğin büyükbaş hayvanların saldığı gazlar iklimin dengesini bozuyor gerekçesiyle hayvancılık sektörü kısıtlanarak et ihtiyacının karşılanması için yapay et üretimi teşvik ediliyor. Hollanda’da bu amaçla hayvan üretim çiftliklerinin faaliyetleri kısıtlandığı için üreticiler ayaklanmaya başladı.
Bu planlama doğrultusunda gene nakit paralar yerine dijital paraya geçiş hazırlıkları hızla devam etmekte ki bu bir yerde paranın tamamen kontrol altına alınmasını amaçlıyor. Bu durum parayı kullanan bireylerin de kontrol altına alınması ile sonuçlanacak. İstenildiği zaman cebinizdeki -dijital- parayı kullanmanız dahi engellenebilecek. Paranın takibi kadar kullanım alanları da belli merkezlerce takip ve kontrol edilecek.
Elbette bütün bunlar insanlığın faydasına yaygarası ile kabullendirilecek. Keza sistem hep böyle işledi. Mevcut işleyişi zorlaştır, itibarsızlaştır, istediğin sistemi kabul ettir. Ölümü göster, sıtmaya razı et! Devletleri işlemez hale getir ve ortadan kaldır. Ancak bu emperyal merkezlerden insanlığın lehine bir şey beklemek mümkün değil. Unutmayalım ki özelleştirmeyi bile dünya halklarına iyi bir şey diye pazarladılar ve ne yazık ki başarılı da oldular. Düne kadar özelleştirmelerin ne kadar halkın aleyhine olacağını anlatamamamıza rağmen bugün özelleştirmelerle gelinen durumu yaşayan halk bu olumsuzlukları yaşayarak öğrendi.
Daha yeni Arjantin’de yaşanan durum gelinen noktanın vahametini gösteriyor. Emperyalist merkezlerin ve kurumlarının yarattığı sorunlardan kurtulmak için maalesef göbekten emperyalist merkezlere bağlı bir deli başkan seçildi.
Öcü devlet, şirin şirketler!
Bu sürecin esas hedefi ulus devletleri tasfiye ederek yerlerine şirketler ittifakından oluşan yeni sistemi kurmak. Hedefledikleri yeni sistemin adına Şirketokrasi demek yetinde olacaktır. Bu amaçla toplumsal ve bireysel özgürlükleri ve özgürlük alanlarını yok edecekler. Bunu da sizleri özgürleştiriyoruz diye yapacaklar. Hiçbir şeyiniz olmayacak ama çok daha mutlu olacaksınız. Kapitalist kar sistemi çıkmaza girdi. Kendini ve tüm dünyayı yok etmeye başladı. İnsanı insana yabancılaştırdı, yalnızlaştırdı. İnsanı doğaya yabancılaştırıp özünden kopardı. Dünya her geçen gün daha fazla yaşanmaz hale geldi. Artık kapitalist sistemi yamayarak sonuç alamayacaklarını, ömrünü uzatamayacaklarını anlayan sistemin gerçek sahipleri yeni arayışlara girdiler. Teknolojide yaşanan gelişmeler insan emeğini her geçen gün daha az gerekli kılıyor. Onların tabiriyle dünya sekiz milyara yaklaşan insan nüfusuna dar geliyor. İdeallerindeki dünya nüfusu 500-800 milyon. Gerisi fazlalık. Bunun için her an büyük salgınlar ve dünya savaşları çıkabilir, çıkarabilirler.
Büyük Sıfırlama (Great Reset)
Bu görüşün arkasında Rotschild ve Rockefeller aileleri gibi kapitalist sistemin sahipleri ve onların temsilcisi rolünde Davos Konferanslarının düzenleyicisi Dünya Ekonomik Forumunun başkanı Klaus Schwab ve İngiltere Kralı Charles öne çıkıyor. Kapitalizm sona geldi, buradan sosyalizme evrilmesinin önüne geçip dünya halklarını yeniden dizayn etmek için yeni projeleri: sistemi sıfırlamak. Herşey bir yana dünyanın borcu dünyanın tüm varlığını aşmış durumda. Bunun böyle gitmeyeceğini görüyorlar. Bugün ABD iflasın eşiğinde, Almanya ekonomisi durdu ki bunlar kapitalist-emperyalist sistemin başını çeken devletler.
Can çekişen insanlık düşmanları çıkış arıyorlar. Aradıkları çıkış ise adını ne koyarlarsa koysunlar insanlığın faydasına olmayacak.
İnsanlığın kurtuluşu yine insanlığın özünde var olan insani özellikleri öne çıkarmakla mümkün. Kurtuluş yok tek başına…dünya halkları ve ezilen uluslar kaderlerini egemenlerin insafına bırakamaz, bırakmayacaklardır. Onların bir planı varsa halkların da söyleyecek sözü var.
Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.!
Author Profile
Latest entries
- Yazarlar27/04/2024Anadolu
- Yazarlar21/04/2024Haddini bil Mr.
- ana manşet15/04/2024ABD muhipleri
- Yazarlar03/04/2024Puslu havayı kurt sever