Kraldan çok kralcıların yüz yıllık dualarına rağmen gökten kemik yağmadı bir türlü. Hevesleri kursaklarında, planları rüyalarında kaldı.
Asıl gerçeği görmekten aciz bu güruh, vatandaş olmanın bilincine varmış bir halkı tekrar kul yapacakları yanılgısına kapılıyor. Bir kesim üzerinde başarılı olduklarını düşünseler de aslında o kesim kulluktan vatandaşlığa hiç geçememişti. Yani ortada bir başarıları söz konusu değil. Ancak tarih tekerleğini tersine çevirme konusunda şanslarını denemekte ısrarlı bir kesimin varlığı da görmezden gelinemez.
Vakti zamanında Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç -kendisini saygıyla anıyorum- bir kadın milletvekilinin tarikatları ısrarla savunmasına “bir şeyhin dördüncü karısı olmaya razıysan yapacak bir şey yok” diyerek özlü bir tespitte bulunmuştu. Maalesef böyleleri var ve olacaklar. Kendilerine reva görülen kulluk, el etek öpme, aşağılanma, cariye olma, kapatılma sair şeyleri kabullenen köle ruhlu insana da ne yapılabilir ayrı mesele. Bu sebeple gericiliğe, ortaçağ karanlığına geçit verilemez, özgürlük tanınamaz. Gericilik her yerde, her durumda ezilmeli, yok edilmelidir. İnsana kulluğu, köleliği, cariyeliği hak gören hiçbir görüş kökeni ve dayanağı ne olursa olsun hoşgörülemez. Hele ki yaygınlaştırılmasına, propaganda edilmesine müsade edilemez. Bunu da insan hakları, demokrasi yaygarası ile yapmalarına kesinlikle izin verilemez. Her ne kadar bu tür demokrasicilik söylemlerine kananlar hele ki solculuk adı altında bu zokayı yutanlar var ise de unutmamak gerekir ki gerçek demokrasi gericiliği ve ortaçağ kurumlarını tasfiye ettiği oranda var olabilmiştir.
Gericiliğe özgürlük verildiğinde ortaya çıkacak tablo Sivas katliamıdır. Göz göre göre onlarca insanımızın yakılmasıdır. Gericiliğin özgürlük anlayışı, özgürlük arayışı ve özgürlük söylemi Sivas’taki ateşi yakana kadardır. İnancına özgürlük naraları atan bu tayfa iş başkasının inancına, inançsızlığına gelince mürted, kafir, gâvur der kanını helal, katlini vacip sayar. Bu sebeple artık özgürlük, demokrasi, insan hakları söylemleri ile süslenmiş açıklamalara, gerekçelere biraz şüpheyle bakmak şart oldu. Hele ki ortada bu tuzağa düşen ve düşmeye hevesli bu kadar özgürlükçü “solcu” varken. Emperyalist merkezlerin de pek sevdiği bu tabir ve tanımlar her türlü gericiliğe, işgale, barbarlığa, sömürüye paravan yapılmış durumda maalesef.
Siyasi iktidar tarafından yaratılan uygun iklim nedeniyle iyice palazlanan 12 Eylül üretimi tarikat-cemaat benzeri karanlık odaklar bu aralar iyice seslerini yükseltir oldular. Köpeksiz köyde değneksiz gezmeye hazır bu korkaklar sürüsü biri çıkıp da “hadi oradan” diyene kadar muhtemelen seslerinin en gür haliyle naralar atmaya devam edecekler. Her zamanki gibi ellerinde paraya ve oya kolay tahvil edilen samimiyetsiz inançlarıyla bu din bezirganları, her gece rüyalarında görüp, sabah duasını ettikleri ve gökten yağmasını beklediklerini bulamayacaklarını kısa zamanda anlayacaklardır. Yüzyılın başında büyük devrimle tarihin çöplüğüne süpürülen kurum, kuruluş ve zihniyetleriyle kendilerinin de süpürülme zamanı geldi de geçti.
Özgürlükten zerre haberi olmayan özgürlük budalaları ise su taşıdıkları gericilik değirmeninin taşları arasında un ufak olarak kaderlerini birleştirdikleri gericilerle aynı akibeti yaşayacaklardır.
Tarih, en az krallar kadar kraldan çok kralcılar için de en iyi hesap verme, hesap sorma yeridir.
Author Profile
Latest entries
- Yazarlar15/07/2024Katiller “demokrasi”si
- ana manşet08/07/2024Solculuğun dayanılmaz ağırlığı
- ana manşet25/06/2024CHP ne yapabilir, ne yapmamalı?
- ana manşet16/06/2024Dünya savaşına doğru