Kör, fili tuttuğu yerine göre tarif edermiş. Egemenlerin toplumu körleştirme çabalarının temelinde de filin tamamını göstermeme amaçları vardır.
Sistemi kurgulayanlar, yönetenler, emperyalist merkezler varlıklarını toplumların körlüğü üzerine inşa eder ve hayatta tutarlar. Toplumun öncüleri, aydınlar, devrimciler ise bu genel körleşme halinden sıyrılıp büyük resmi görüp ona göre konumlanmalıdır. Günlük değişimler, anlık dalgalanmalar, taktik uygulamalar esas olarak devrimcinin işi değildir. Daha doğrusu devrimci, tüm bu dönemsel değişim ve kaygıları tespit eder ama onların büyük resmi gizlemesine, bulanıklaştırmasına izin vermez. O, bir bütün olarak görür, ona göre değerlendirir ve konumlanır. Dost ve düşmanını büyük resme bakarak, büyük resmin bütününe göre tespit eder. Gerçekten kopmaz, dönemsel propaganda ve aldatmacalara kapılmaz. Herkesin yeri, amacı arada kaymalar olsa da bellidir.
Karşısında veya yanında konumlanacağı kuvveti tespit ederken bahsekonu kuvvetin büyük resimdeki yerini gözden kaçırmamak esas kaygısıdır. Toplumun öncüsü olmasındaki keramet tam da budur. Seçim sürecinin son kulvarına girdiğimiz bu günlerde toplumun öncüleri durumundaki devrimciler nerede durmaları gerektiğini, duracakları yerin nereye hizmet ettiğine göre belirlemek zorundalar. Günlük kaygılar, dönemsel yenilgilerden kaçınmak için iki kötü arasında seçim yapmak zorunda kalmazlar. Hele ki kötülükleri birbiriyle yarışacak kadar aşikâr olanlarda iyi aramak ayrıca hata olur. Ajan ajanlığını, hain hainliğini yapar. O an nasıl göründüğü önemli değildir. Devrimci onun esas rolünü, ona tevdi edilen esas görevi görür. Sistemin önüne koyduğu sözde alternatiflere aldanmaz, kendi doğrularına göre hareket eder. Maddi gerçekten kopmaz. Bilimsel sosyalist olmanın gereği ve esası da budur. Maddi gerçeği inkâr etmek, gerçekle bağları koparmaktır. Gerçek devrimci, bilimsel sosyalist maddi olgulardan, nesnel gerçeklerden hareket eder, kendine gerçekleri rehber edinir. Olanı ve olması gerekeni iyi ayırt eder. Gerçeği eğip bükmez, istekleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaz. Aksi hal kendini inkâr etmesi olur ki o saatten sonra bilimsel sosyalistliğinden bahsedilemez. Gerçekle bağlarını koparan kişinin veya yapının bilimsellikle ilgisi kalmaz. Bilimsel olmayan hiçbir prensip sosyalist olmakla da örtüşmez.
Cehenneme odun taşımak bizim görevimiz olmamalı. Yaklaşan büyük fırtınayı herkes pekala görebiliyor. Gerek ekonomik gerek siyasal gerek ise sosyal olarak dibe doğru giden bir toplumda, bu gidişatı gören herkes ne yapabilirimin haklı telaşında. Ancak bu telaş beraberinde birbirine alternatif gibi gösterilerek açılan cehennem kapılarından birini seçmek yahut birine odun taşımak ikilemini bize dayatmamalı. Bu dayatmalardan birine evet diyerek toplumun karşısına çıkmak ne bugün ne de yarın açıklanabilir değildir. Kendine, halka ve tarihe hesap vermekle mükellef olan devrimciler bile isteye böyle bir vebalin altına giremezler, girmemeliler. Bazen hiçbir şey söylememek bir şey söylemekten evla olabilir.
Nihayetinde meselenin tayini, sorunun çözümü ancak resmin büyüğünü görmekle mümkündür. Resmin büyüğünde ihanet cephesinde duranı resmin bir bölümüne bakarak şirinleştirmek doğru olmaz. Bu mantık herkeste pekala bulunması muhtemel olumlu yan arama sonucunu doğurur ki bunun da sonu yoktur.
Resmin büyüğüne gözlerimizi kapatıp tuttuğumuz yerinden fili tarif etmeye kalkmak gaflettir.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet05/10/2024Beyni iğdiş edilmişler ve direnenler
- Yazarlar15/07/2024Katiller “demokrasi”si
- ana manşet08/07/2024Solculuğun dayanılmaz ağırlığı
- ana manşet25/06/2024CHP ne yapabilir, ne yapmamalı?
Bu şu demek mi oluyor. Yani seçim de bir tarafı desteklerken desteklediğiniz partinin günahını görmez den gelmek gibi. Saygılar sayın Avukatım. Yoldaşım.