Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyerek başlayalım: Türkiye’de “Anagold Anayasası” yürürlüktedir. İnsanlığın yüz yıllar boyunca çeşitli mücadeleler sonucu var ettiği insan hak ve özgürlüklerini hedef alan; adalet, eşitlik, özgürlük gibi yaşamsal ilkeleri sermayenin kar ve rant hırsıyla alaşağı eden bir “anayasa” düzenidir bu. Anayasadır, çünkü başta hukuk hiyerarşisi içerisinde en yüksekte bulunan anayasanın kendisi olmak üzere tüm hukuksal kurum ve süreçler sermayenin mantığıyla ortadan kaldırılmadan dönüştürülmekte ve yeniden üretilmektedir. Bu anlamda Türkiye’nin içerisinden geçtiği anayasa tartışmaları, Erzincan İliç’te yaşanan facianın dışarısında değil tam ortasında yaşanmaktadır. Burayı açacağız.
SERMAYE-İKTİDAR ORTAKLIĞININ İLİÇ OPERASYONU
Sermayenin insan ve doğa yaşamını hiçe sayan kar ve rant hırsı geçtiğimiz günlerde yeni bir felakete yol açtı. Aylar öncesinden yapılan tüm uyarılara ve bölge halkının tepkilerine rağmen yürütülen altın arama çalışmaları, maden alanında çalışan emekçiler başta olmak üzere tüm bölge halkının hayatını tehlikeye attı. Geçen bir haftayı aşkın süreye rağmen hiçbir üst düzey yetkili ve devlet görevlisi ifadeye çağrılmadı aksine maden alanında siyanürlü ayrıştırma işlemi yapılmasının altında imzası olan yetkililerin seçim kampanyalarını büyük bir aymazlık içerisinde devam ettirmelerine ve halktan oy istemelerine müsaade edildi.
Türkiye uzun zamandır gündemi hızla değişen ve yaşanan olayları aynı hızla unutan bir ülke. Hatırlatarak başlayalım.
13 Şubat 2024 tarihinde, Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Köyü mevkiinde Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından işletilen altın madeninde göçük meydana geldi. Siyanür ile ayrıştırma yapılan alanda meydana gelen göçük sonrası bölgeye yaklaşık 20 ton siyanürün yayıldığı belirtildi. 9 işçinin ise göçük altında kaldığı saptandı. Aradan geçen sürede göçük altındaki işçilere ulaşılamadığı gibi Bağımsız Maden-İş Sendikası’ndan yapılan paylaşıma göre son 4 gündür arama ve kurtarma çalışmalarının da durduğu bilgisi edinildi. Bağımsız Maden-İş Sendikası 20 Şubat 2024 tarihinde, facianın öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmelere dair önemli bir rapor yayınladı. Dileyenler, kamuoyuna açık olarak paylaşılan bu raporu sendikanın web sitesinden kolayca edinebilir.[1]
Söz konusu raporda, iktidara yakın sermaye gruplardan biri olan Çalık Holding’e bağlı Anagold Maden AŞ’nin bölgede yürüttüğü siyaset-bürokrasi-sermaye üçgenine dair oldukça çarpıcı bilgiler yer alıyor. Diğer taraftan, işçilere yönelik uygulanan sistematik mobbing ve sendikasızlaşma baskılarının ne denli hukuksuz boyutlara vardığı vurgulanıyor. İşçilerin en temel haklarına yönelik bu hukuk dışı uygulamaların yürütülmesinde yalnız sermaye-siyaset-bürokrasi üçgeninin değil, bunlara eklemlenmiş bir halde olan sarı sendikacılığın desteğine de vurgu yapılıyor. Faciadan kısa süre önce yetkili olan Türkiye Maden-İş Sendikasından toplu olarak istifa edip sendika değiştiren işçilere yönelik uygulanan baskının, mevcut sendika ve işveren ortaklığıyla sürdürüldüğü rapordan ve Bağımsız Maden-İş Sendikasının yayınladığı belgelerden ispat ediliyor.
Türkiye gibi işçi cinayetlerinin oldukça yoğun olduğu ve çalışma hayatının neredeyse tamamen sermaye-iktidar ortaklığının rant ve kar hırsı doğrultusunda şekillendirildiği bir ülkede, insan ve doğa hayatını bu denli tehdit eden bir felakete kayıtsız kalınması şaşırtıcı gelmeyebilir. Yine, günler geçmesine rağmen tonlarca siyanürün altında kalan 9 işçinin hayatının önemsiz görülmesi, arama ve kurtarma çalışmalarının dahi durdurulması tam da Türkiye’de iktidarda bulunan hâkim sınıf ve siyasetlerin niteliğini tekrar tekrar gözlerimizin önüne sermektedir. Tıpkı Soma’da olduğu gibi, tıpkı Çorlu’da olduğu gibi, Tıpkı Bartın’da olduğu gibi…
CUMHURİYET-EMEK ÇİZGİSİNİN MÜCADELE HATTI
AKP ve onun temsil ettiği sermaye sınıfının çıkarları, Türkiye’de yaşayan insanların en temel yaşam haklarını günden güne ellerinden almaktadır. Tonlarca siyanürün doğaya; toprağımıza, nehirlerimize, göllerimize karışması onlar için hiçbir şey ifade etmemektedir. Göçük altında kalan 9 işçi ve onların aileleri, “mukadderatlarını” yaşamak zorunda kalan insanlardır. Ne de olsa onların “fıtratında” ölüm vardır (!) Ülkeyi yöneten bu kan emiciler, alenen gerçekleştirdikleri bu yıkımlardan dolayı cezalandırılmayacaklarına o kadar emindirler ki en ufak bir sorumluluk kırıntısı bile taşımazlar. Türkiye’nin anayasal düzenini ve kurumlarını ortadan kaldıran kendileridir. Böyle bir düzende her norm, sermaye ve iktidar blokunun sınıfsal çıkarları çerçevesinde yeniden dizayn edilir. Kamuoyu buna uygun olarak yönlendirilir ve bu ülkede tek gayeleri emeği ve namusuyla çalışarak ailelerini geçindirmek olan milyonlarca emekçinin feryadı kesilmiş olunur. En özet itibariyle Türkiye’nin yaşadığı süreç budur.
Cumhuriyetin ve insan haklarına dayalı hukuk sisteminin çözüldüğü, her gün farklı bir işçi kıyımının yaşandığı, insan ve doğa yaşamına dönük kar hırsıyla gerçekleştirilen katliamların failsiz ve cezasız kaldığı bir kriz durumu olağanlaştırılmak istenmektedir.
“Anagold Anayasası”, Türkiye’de cumhuriyet ve emek mücadelesi paydaşlığında bir araya gelecek yurtseverlerin, halkçıların ve sosyalistlerin mücadele eksenini görünürleştirmektedir. Cumhuriyet’i savunmak emekçilerin iktidarını kurmaktan, emeği savunmak ise üzerinde tepindikleri Cumhuriyeti ve onun kazanımlarını yeniden ayağa kaldırmaktan geçmektedir. Yaşanan ve yaşanacak olan gelişmeler, bu mücadele hattının toplumsal hareketlerin yatağı haline geldiğini bize göstermektedir.
[1] İlgili rapora ulaşmak için bkz: Bağımsız Maden-İş Sendikası, Anagold Gözlem Raporu Öncesi ve Sonrasıyla 13 Şubat. 20.02.2024. web sayfası için bkz: https://bagimsizmaden.org/2024/02/20/bagimsiz-maden-iscileri-sendikasi-anagold-gozlem-raporu-oncesi-ve-sonrasiyla-13-subat/
Author Profile
Latest entries
- ana manşet04/09/2024Aydın otopsisi
- ana manşet06/08/2024İttihatçılık, Kemalizm ve sosyalistler
- ana manşet02/08/2024Küresel kapitalizmin krizi ve yeni soğuk savaş dönemi
- ana manşet23/07/2024Hangi ulusalcılık?