Tıbbiyeli tarihi son zamanlarda olabildiğince araştırılır ve yayımlanır oldu. Bir bakıma uzun yıllara yayılan edilgenliğin günahı çıkartılıyor da denilebilir. Bu bağlamdaki dağarcık her geçen gün zenginleşiyor.
Bu dönemde eksik bırakılan bir şeyler var gibi geliyor bana. Tamamlamakta yarar var. Neyse ki, bu doğrultuda girişimler de yok değil.
Cumhuriyet sanıldığı gibi yalnızca Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulmadı. Öncesindeki Birinci Dünya Savaşı, onun da öncesindeki Balkan ve Kuzey Afrika’daki Osmanlı-İtalyan savaşlarını göz ardı etmemek gerek. Cumhuriyetten önce toplamda 11 yıllık kesintisiz savaşı izleyerek kurulmuştur Cumhuriyetimiz.
Genç Cumhuriyet ayakta durma çabası içindeyken Avrupa’da kol gezen faşizm Cumhuriyet’e cansuyu olmuştur. Almanya’da Nazilerin kamu görevinden el çektirdiği Yahudi kökenli Almanlar bir yurt arayışına giriştiklerinde; yoksul ve yoksun ama başı alabildiğine dik bir Türkiye’nin onlar için seçeneğe dönüşmesi yabana atılmamalıdır.
O dönemde Türkiye’yi vatan belleyen Alman hekimlerini de Tıbbiyeli tarihimizin bir yerlerine yerleştirmekte sakınca yoktur. Kuşkusuz yabancıdırlar, doğum yerleri, dilleri, dinleri, gelenekleri ve görenekleri bizlerinkinden oldukça farklıdır. Ama, öyleleri vardır ki aralarında içimizden biri olup çıkmışlardır.
Dr Albert Eckstein!
Adolf Hitler imzalı kısa bir yazıyla işine son verilen Dr Eckstein İngiltere ve ABD seçeneklerine karşılık Türkiye’yi seçmiştir. Cumhuriyet 10. yaşını doldurmuş olsa da sağlık hizmeti ve hekim eksiği olanca varlığıyla duyumsatmaktadır kendisini.
Cumhuriyet’e giden yolda 11 yılını savaşlarla ve ona bağlı olarak acılarla sarmalanarak geçiren Türkler ve özellikle de o trajediden en çok etkilenen Türk çocukları hak etmektedir hekimi ve sağlık hizmetini. Dr Albert Eckstein bozkır çocuklarının umudu olmuştur o yıllarda. Akademik unvanına ve üstlendiği göreve bakmaksızın ülkemizle ve insanımızla tüm içtenliğiyle bütünleşmiştir.
Dr Eckstein Anadolu’nun kalbi Ankara’daki çalışmalarından fırsat buldukça Anadolu yollarına düşmüştür. Anadolu’da en çok analara ve çocuklara odaklanmıştır. Uzmanlığı gereğince çocukları ve onların sağlığını, beslenmesini gözlemlerken Anadolu’nun pek çok köşesinde karşısına çıkan insan ve doğa manzarasını fotoğraflamayı da unutmamıştır. Hatta onun çektiği fotoğraflardan birisi Türkiye Cumhuriyeti’nin 1941’de dolaşıma sunulan 10 TL’lik banknotlarından birisinde ölümsüzleşmiştir.
Anadolu’yu gezerken fotoğraflamayı da unutmayan Eckstein’in bir fotoğrafı 1941’de dolaşıma giren kâğıt paraya da görsel olmuştur.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet05/11/2024100 yıl sonra Lord Curzon’u anımsamak
- ana manşet29/10/2024Cumhuriyetin 101. yılında olmak ya da olmamak
- ana manşet26/10/2024Toplumsal zevzeklik
- ana manşet23/10/2024Fethullah Gülen öldü mü?