31 Mart yerel seçimlerinin ardından Türkiye haftaya hızlı başladı. Son 10 yılın en düşük ikinci katılım oranına (en düşük katılım oranı %74.13 ile 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri) sahip yerel seçim sonuçları, CHP’nin “beklenmedik” başarısı ile noktalandı.
Resmi olmayan sonuçlara göre, CHP 14’ü büyükşehir olmak üzere 35 il belediyesi kazanarak Türkiye genelinde %37.7 oy alarak birinci parti konumuna yükseldi. AKP ise 12’si büyükşehir olmak üzere 24 il belediyesi kazanarak Türkiye genelinde %35.5 oy alarak “ilk defa” ikinci parti konumuna geriledi. 31 Mart yerel seçimlerinin bir başka beklenmeyeni ise YRP. Yeniden Refah Partisi, 1’i büyükşehir olmak üzere kazandığı 2 il belediyesi ve Türkiye genelinde aldığı %6.1 oyla üçüncü parti konumunda bulunuyor.
Seçim sonuçlarının toptan yorumundan kaçınılması gerektiğini, yurttaşın oy tercihlerinde birbiri ile çelişen ya da birbirini pekiştiren motivasyonları bir arada taşıyabileceğini başta belirtmek isterim.
Seçim öncesi, yurttaşın seçimi heyecanla karşılamadığını, geçim derdinin birincil gündem olduğunu, Türkiye’nin toplumsal çöküşe doğru ilerlediğini dile getirmiştim. Seçim sonrası geçim derdinin yakıcılığını sürdüreceğini öngörmek çok zor değil. TÜİK’in açıkladığı Mart ayı enflasyonu önceki yıla göre %68.50 artmış durumda (Enflasyon Araştırma Grubu’nun verilerine göre ise son 12 aylık artışı %124.63). Yerel seçimlerde düzen muhalefetinin kazandığı belediyeler aracılığı ile Türkiye’nin derinleşen toplumsal sorunlarına köklü çözüm üretmesi ise olanaklı görünmüyor. Düzen muhalefetinin belediyeler aracılığıyla vereceği “sosyal yardımlar” geçim derdi çekenlere bir nebze iyi gelebilir ama fazlasını bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Derinleşen yoksulluk ve toplumun her kesimini etkileyen ekonomik kriz karşısında düzen muhalefetinin yerel yönetimlerdeki sınavı, rant paylaşımında olabildiğince (!) adaletli olmak ve seçmendeki heyecanı korumak olacaktır. İktidar kanadının sınavı ise kazandığı belediyeleri elinde tutma kaygısını yönetmek ve rant paylaşımında, vurgun ile talanı aleni yapamamak olacaktır…
Türkiye önündeki sancılı sürece, TBMM tarihinin en gerici artimetiği ile yerel yönetimlerde düzen muhalefetinin öne çıktığı bir gerilim hattında giriyor. Bu durumun toplumsal muhalefet güçlerinde kıpırdanmalara yol açacağı ve iktidarın eskisi kadar “cesaretli” olamayacağı öne sürülebilir. Öte yandan, iktidar kanadının seçim yenilgisini hazmedemeyeceği ve baskıcı uygulamalarla toplumsal direnci kırmaya yönelik adımlar atacağı ileri sürülebilir. Gerilim hattının gebe olduğu iki ana olasılıkta da yapılacak en büyük hata emekçi halkımızın uyarısını ve isteğini görmezden gelmek olur.
Emekçi halkımız, insanların duyarlılıkları ve değerleri üzerinden yapılan kışkırtmalara, “oy yoksa hizmet yok” diyenlere, etnik ve dini çatışmayı körükleyen açıklama ve eylemlere karşı uyarıda bulunmuştur. Geçim derdinin hafiflemesini, tencerenin kaynamasını, hakkı olanı alabilmeyi, adaletli bir yönetim anlayışını istemektedir.
Türkiye’nin önündeki sancılı süreçte emekçi halkımızın uyarısının dikkate alınması ve isteğinin gerçekleşmesi için gerçekleri açıklıkla dile getiren, düzen dışı ilkeli, dürüst, güvenilir siyaseti seçenek olarak örgütlemek birincil önemdedir.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet04/10/2024İngiliz gazetesinden çarpıcı savaş iddiası: Listede Türkiye de var
- ana manşet04/10/2024Ahmet Davutoğlu, PYD’ye Esad’a karşı ayaklanın size özerklik verelim demiş
- ana manşet03/10/2024KYK yurtlarına yemek hizmeti veren AKP’linin firmasının yemeklerinden domuz eti çıktı
- ana manşet03/10/2024Moskova’dan ‘Türkiye’nin BRICS üyeliği’ ile ilgili açıklama