Önce COVID-19 salgını daha sonra ise Kahramanmaraş merkezli deprem nedeniyle kapalı kalan üniversiteler, bu yılın güz dönemi itibariyle tekrardan kapılarını öğrencilere açtı. Ekonomik krizin yıkıcı etkisini en fazla hisseden sosyal grup olarak öğrencilerin barınma ve beslenme konusunda yaşadığı sorunlar, arka arkaya yaşanan öğrenci intihar ve “kazalarıyla” çok daha çetrefilli bir hal almaya başladı.
Öğrenci yurtlarını askeri koğuşlar haline getiren, yurtların bakım ve hizmet işlerini anlaştığı özel firmaların insafına terk eden AKP iktidarı, yaşanan öğrenci ölümlerini haftalık gündem maddeleri içerisine dahi alma gereği duymadı. Oysa ki, sadece 10 gün içerisinde tam 6 üniversiteli genç, intihar veya asansör bakım hizmetinin yapılmaması sebebiyle hayatını kaybetti. Kaybettikleri arkadaşlarının göz göre göre ölüme yollanmasını protesto eden gençlere ise güvenlik güçleri tarafından orantısız şiddet uygulandı. Yaşam hakkını savunan ülke gençliğinin çığlığını başta iktidar bloğu bileşenleri olmak üzere soprano ellerini öpmekle meşgul olan düzen muhalefetinin aktörleri de duymadı.
Geçtiğimiz hafta, vize sınavlarının devam ettiği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, sosyalist gençlerin sınavlarına girmelerinin engellenmesiyle başlayan olaylar, Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde arka arkaya yaşanan ölümleri protesto etmek, üniversitelerde gün geçtikçe yozlaşan akademik eğitime, beslenme ve barınma sorunlarına ve yaşam koşullarının ağırlaşan şartlarına karşı kampüslerde bir araya gelen yurtsever, sosyalist gençlere Ülkü Ocağı kökenli bir grubun saldırmasıyla tırmanmaya başlandı. Yine, İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nde de aynı ekiplerce solcu öğrencilere yönelik saldırıların gerçekleştiği haberlere düştü.
Gerçekleşen tüm bu saldırıların tarafı ve zamanlaması, üniversitelerde ölüme terk edilen öğrencilerin öfkesini ve haklı taleplerini bastırmak için paramiliter ekiplerce sistematik saldırıların organize edilmeye başlandığını gösteriyor. Kuruldukları günden bu yana temel amaçları yurtsever-sosyalist gençlerin yükselen eylemliliğini bastırmak ve şiddet ortamının oluşmasını sağlamak olan ekipler, dün olduğu gibi bugün de solcu gençlere yönelik yalan ve iftiralarıyla kamuoyunun algısını şekillendirmeye çalışıyor.
ABD’nin 6. Filosu İstanbul rıhtımına demir attığında “Komünistler Beyazıt meydanına kızıl bayrak dikti” yalanıyla halkı galeyana getiren bu paramiliter ekipler, bugün de yaşanan öğrenci ölümlerine karşı dayanışma iradesini örgütlemeye çalışan gençlere “Türk Bayrağını indirmeye çalışan PKK’lılar” olarak saldırmaktadır.
Üniversiteleri uzun bir süre kapalı tutarak gençlik eylemliliğini durdurmaya çalışan AKP iktidarı, kampüsleri daha fazla kapalı tutamayacağını anlayınca bu sefer de “eski usulle” kampüs içinde yükselen öğrenci eylemliliğini ezmeye çalışmaktadır.
Üniversitelerimizde oynanan kirli oyun yine aynıdır. Bu faşist tertiplere karşı üniversitelerdeki yurtsever-sosyalist gençlerin dayanışma içerisinde olması hiç olmadığı kadar önem arz etmektedir. Bu eksende yan yana gelinecek her dayanışma hattı, sadece politik bir taraflılık konusu olmanın ötesinde ülke gençliğini yoksulluğa ve ölüme terk eden kirli düzene karşı tüm ülke gençliğinin hak ve çıkarını öncelemesiyle geniş bir toplumsal destek alanı bulabilir. AKP iktidarının üniversitelerdeki baskı ortamını arttırmasındaki esas neden de böylesi bir toplumsal hareketliliğin önünü baştan kesmek istemesidir. Üniversite gençliğine yönelik saldırıları gerçekleştiren ekipler bu operasyonların her daim kullanışlı piyonları olagelmişlerdir.
Author Profile
Latest entries
- Uncategorized08/05/2024Türk halkı gerici mi?
- Serbest Kürsü02/04/2024Seçim sonuçlarına başka pencereden bakış
- Serbest Kürsü28/03/2024Hasan Bayık’ın ardından…
- Serbest Kürsü25/03/2024Dinden imandan çıkmak