Bilim ve Sosyalizm Dergisi, 2022 yılı Mart ayında aylık internet dergisi olarak, 2024 yılı Ocak ayından itibaren de baskılı yayına başladı. Her ay bir konuyu dosya kapsamında ele alan derginin Haziran 2024 sayısında 15-16 Haziran işçi hareketi işleniyor.
Bilim ve Sosyalizm dergisi, basılı yayınları dışında paneller, konferanslar da düzenliyor. 9 Haziran’da da “15-16 Haziran’ın 54. Yılında Ekonomik Çöküntü, İşçi Sınıfının Durumu ve Olası Gelişmeler” paneli düzenlendi. Panelin yöneticisi, yazar Filiz Ünalan, konuşmacıları, Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Tekgıda-İş Sendika Akademisi Yöneticisi, ODTÜ Öğretim Görevlisi Yıldırım Koç ve İşçi Sendika Uzmanı Mehmet Akkaya idi.
Yeni 15-16 Haziranları örgütlemek işçi sınıfının görevidir
İlk konuşmayı Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu yaptı. Konuşmasında, 15-16 Haziran direnişine giden süreci anlatan Küçükosmanoğlu, emperyalist merkezlerin, ekonomik ve siyasi casus örgütleriyle tüm dünyada sınıf hareketlerini kontrol altına almak istediğine, alma yönünde çaba gösterdiğine dikkat çekerek, “Onun için fonlarla, birtakım örgütlerle, kurdurttukları konfederasyonlarla sınıf hareketini kontrol altına almak isterler. Kendileri dışında sınıf hareketi, sendikal hareket olmasını istemezler. O bakımdan da 1952 yılında Türk-İş’in kuruluşu böyle oldu” ifadelerini kullandı. 1960 hareketinden sonra sınıf hareketinin geliştiğini ve denetim altına alınamadığını belirten Küçükosmanoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “1967 yılında işçilerin iradesiyle DİSK kuruldu. DİSK’in kurulmasıyla birlikte sarı sendikacılığa karşı, Amerikancı sendikacılığa karşı gelişen sınıf hareketi ekonomik ve demokratik anlamda önemli kazanımlar elde eder hale geldi. İşçi sınıfının milli gelirden almış olduğu pay arttı, ekonomik hakları gelişti. 12 Eylül öncesinde birçok toplu sözleşmede altı ikramiye maaş vardı, daha ileri haklar vardı. DİSK, yerli yabancı parababaları tarafından tehlike haline gelmişti. Ve dönemin siyasi iktidarı, DİSK’in mücadelesini sınırlamaya ve kapatmaya yönelik bir yasa tasarısı hazırladı. Ancak 15-16 Haziran’da bu yasa değişikliğine karşı işçi sınıfı ayağa kalktı ve DİSK’in kapatılmasına yönelik maddeler geri çekildi.”
15-16 Haziran İşçi Direnişini değerlendiren Küçükosmanoğlu, işçi sınıfının örgütlendiğinde neler yapabileceğini gösterdiğini, 15-16 Haziran’ın Türkiye işçi sınıfı mücadele tarihi açısından bugün de güncelliğini koruduğunu, daha örgütlü daha etkili 15-16 Haziran direnişlerini örgütlemenin, tüm işçilerin ve emekçilerin görevi olduğunu söyledi.
İşçi bıçak kemiği delmedikçe risk almaz
Ali Rıza Küçükosmanoğlu’dan sonra ODTÜ Öğretim Görevlisi Yıldırım Koç, bir konuşma yaptı. Uzun yıllar işçi eğitimleriyle uğraştığını ve öğretmenlik yaptığını belirten Koç, “Ben işçilerin son derece uyanık, kesinlikle cahil ve aptal olmadığına inanan biriyim. İşçiler 1950’de Demokrat Parti’ye oy verdilerse kendilerine göre son derece mantıklı gerekçeleri vardı. Süleyman Demirel’e oy verdilerse aptal ya da cahil olduklarından değildir. Kısa vadeli çıkarlarını çok iyi bilirler, ona uygun hareket etmişlerdir” ifadelerini kullandı. Konuşmasında işçileri bilinçlendirme yeteneği ve gücüne sahip tek öğretmenin hayat olduğunu savunan Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimsenin düşüncelerini değiştiremezsiniz. Her insan yaşayarak, o yaşadıklarını değerlendirerek düşüncelerini değiştiriyor. Onun için herkesin düşüncesine saygı duymak ve onun bu şekilde davrandığında ileride nasıl davranacağını anlamaya çalışmak gerekiyor, bu da ekonomiyle ilgili bir olay. Şuna ikna oldum. İnsanlar ekonomik çıkarlarını çok iyi bilirler, son derece ihtiyatlıdırlar. Geçmişte başı yanan çok insan gördükleri için kendi başları yanmadan belayı nasıl savuştururlar o konuda olağanüstü yeteneklidirler. İtle dalaşmak yerine çalıyı dolaşmayı yeğleyen insanlardır. Mecbur kalmadıkça, bıçak kemiği delmedikçe risk almazlar. Ama risk aldıklarında iyi alırlar. Köylü o riski almaz, esnaf o riski almaz ama işçi sınıfı dediğimiz kitle alır. 15-16 Haziran eylemleri, bahar eylemleri bunun örneklerinden biridir,” dedi.
Büyük bir krizin henüz başındayız
Türkiye’nin önünde böyle mücadelelerin, emekçilerin kitlesel ayaklanmalarının olup olmayacağı hakkında de değerlendirmelerde bulunan Yıldırım Koç, “Türkiye iktisadi kriz tarihine baktığımızda bugüne kadar yaşadığımız krizlerin çok daha büyüğünün henüz başındayız. 1969-1970’de bir kriz vardı, 15-16 Haziran olaylarına kısmen yol açan ama küçük bir krizdi. Ama bu kriz, çok büyük bir kriz ve önümüzdeki dönem etkileri hissedilecek” ifadelerini kullandı.
Sonbahardan itibaren yeni 15-16 Haziranlar gelebilir
Eylül aylarında insanların hayat standartlarında çok ciddi bir düşüş olacağını tahmin ettiğini aktaran Koç, sözlerini şöyle tamamladı: “Kitleler ne zaman hareket geçer dendiğinde iki koşul vardır. Bunu, 1908 yılı 24 Temmuz sonrasında ağustos grevleri ve eylemleriyle bilirsiniz, 89 Bahar eylemleriyle bilirsiniz. Biri, ciddi bir mutlak gelir kaybıdır, ikincisi zayıflamış bir iktidar algısıdır. Son seçimlerde AKP ikinci sıraya düştü. Ciddi bir mutlak yoksullaşma olduğunda kimseyi tutamazsınız. İnsanlar hayatlarından memnunsa ağzınızla kuş tutsanız, kendinizi yaksanız kitleleri harekete geçiremezsiniz. Tek tek kişileri, ufak grupları harekete geçirebilirsiniz ama yüz binleri harekete geçiremezsiniz. Eğer milletin iflahı kesiliyorsa geleceğe ilişkin büyük bir umutsuzluk, çaresizlik içindeyse, zayıflamış iktidar algısı söz konusuysa, hiçbir güvenlik gücü yüz binlerce insanı engelleyemiyor. 2013 Haziran olaylarında da yaşadık. Bana sanki sonbaharda böyle bir süreç başlayacak ve bu 15-16 Haziran’ın daha bilinçlisi, daha politizesi bir hareketle karşı karşıya geleceğiz gibi geliyor.”
İşçi hareketinde üç dönem
Cumhuriyet döneminde işçi sınıfının üç farklı ve belirgin dönem yaşadığını vurgulayan Mehmet Akkaya, cumhuriyetin olanaklarını da değerlendirerek haklarını, çalışma koşullarını 24 Ocak Kararlarına ve 12 Eylül darbesine kadar geliştirebilen işçi sınıfının, 1980 darbesi ile yeni bir döneme girdiğini belirtti. O güne kadar geliştirdiği, ilerlettiği bütün haklarının saldırıya uğradığını, işçi sınıfının artık elindekileri geliştirebilmek yerine, koruma savaşına yöneldiğini ve bu savaşın 40 yıldır devam ettiğini, bugüne kadar geldiğini anlattı. Türkiye’nin cumhuriyetle yarattığı ekonomik brikimin tasfiye edilmesini ve üniter yapısının parçalanmasını isteyen emperyalistlerin, işçi sınıfını da köleleştirmek için hükümetleri yönettiğinin örneklerini verdi.
Mehmet Akkaya’nın konuşmasında vurguladığı üçüncü dönem, Yıldırım Koç’un anlattığı büyük krizdi. Akkaya, “cumhuriyet tarihinin bu en büyük krizin üç büyük bela ile aynı döneme denk geldiği için daha da önem kazandığını vurguladı. “Birisi, emperyalist dünyada yaşanan krizle aynı zamana denk gelmesidir. İkincisi, Amerikan emperyalizminin Türkiye’yi çepeçevre askeri üslerle ve silahları ile kuşatmasıdır. Üçüncüsü de ABD ve AB’nin 40 yıldır Türkiye’yi de parçalayarak kurmaya çalıştığı İkinci İsrail projesinde Irak’ın işgali ile kurulan Barzanistan’a ve Suriye’nin işgal edilerek Fırat’ın doğusunda kurulan ABD-PYD bölgesine” dikkat çekti.
Bu koşullarda işçi sınıfının millet olgusundaki çimento görevine ve vatanseverliğini hatırlatan Akkaya, İşçi sınıfına toplumun bütün sınıf ve tabakalarının ihtiyacı olan döneme giriyoruz. Ancak sosyalistlerin ve Kemalistlerin bir araya gelmeleri halinde işçi sınıfının üstüne düşeni yerine getirebileceğini vurguladı.
Author Profile
Latest entries
- alt manşet25/06/2024Erdoğan’dan, Rusya lideri Putin’e dayanışma telefonu
- alt manşet25/06/2024Eski HDP Milletvekili Hüda Kaya hakkında tahliye kararı
- ana manşet25/06/2024İYİ Parti’nin kurucularından Koray Aydın istifa kararı aldı
- video25/06/202415-16 Haziran’ın 54. yılında ekonomik çöküntü, işçi sınıfının durumu ve olası gelişmeler- bölüm 3