Yıl 1961!
Artvin Yusufeli’ne bağlı Sacveret köyünde yaşanır bu yaralanmalı olay.
Koşarken düşen çocuğun üst dudağı mısır anızına denk gelir. Boylamasına derin kesi oluşur.
O günün koşullarında en yakın merkeze ulaşmak bile olanaksıza eşdeğerdir.
Köyde askerliğini sıhhiye çavuşu olarak yapmış olan Aziz Çavuş’a düşer sağaltım görevi.
Yaraya dikiş atmak gerekmektedir.
Mandolinin 4 telinden mi teli oldukça inceyken, “la teli” orta kalınlıktadır. Dikiş için gereken gereç bulunmuştur. La telinden oluşturulan dikiş gereci çocuğun yarasını dikmeye yetmiştir. Yara iyileşince teller de kendiliğinden düşer.
Savaşlar yorgunu Anadolu, yorgun olmanın yanı sıra eli ayağı tutan genç kuşağını savaş alanlarında yitirmiştir. Geriye kalanlarsa çocuklar, kadınlar ve yaşlılardır.
Onlar da sağ kalmış olmakla birlikte yoksul, yoksun ve sayrıdır.
Bulaşıcı sayrılıklar kol gezmektedir. Anadolu’da geriye kalanlar savaş araçlarının değil ama mikropların hedefidir.
Özetle, ezici çoğunlukla kırsalda yaşayan Anadolu halkının önde gelen sorunlarından birisidir sağlık.
Yaşgününü kutladığımız Köy Enstitüleri Cumhuriyetin en önemli ve özgün kurumlarından birisidir. Yok edilişlerinin üzerinden yetmiş yıl geçmiş olup da bu denli çok konuşulan, bugüne yansıyan etkiler bırakmış olan başka kurum var mıdır?
Enstitülerin “üretim içinde eğitim, öğretim” ilkesi rehberliğinde sayısız alanda topluma ışık olduğu, paha biçilmez katkılar sunduğu bilinmiyor değildir.
Enstitülerin sağlık konusundaki özlü katkıları en az bilinen yönlerinden birisi olarak göstermişir kendisini.
Sayrılıkların kırıp geçirdiği Cumhuriyetin erken döneminde 1950’ye dek yetiştirilen sağlık memuru sayısı 987, ebe sayısıysa 789’dur.
Buna karşılık, enstitülerin sağlık kollarından 1943-1952 arasında 1600 sağlık memuru yetiştiği bilgisi çok şey anlatır gibidir.
Köy enstitüsü sağlık kolunu bitirenlere göreve başlamazdan önce bir at, bir eyer takımı, bir çift sığır, pulluk ve sağlık çantasıyla geçimlik tarla verilir. Adı anılanlar sağlık memurlarının köyün yolunu tutacağının göstergesidir.
Yazının başında özetlenen olgu köyün yolunu tutmuş sağlık kolu bitirmişlerden birisinin yaratısıdır.
Enstitüler güçlü ders içeriklerinin yanı sıra yaşama hazırlayan kurumlardı.
Yokluğun, yoksunluğun kol gezdiği Anadolu kırsalında toplumun güvenini kazanmanın ancak bu yolla olanaklı olduğu öngörülmüştü. Eldeki olanaklarla ve gereçlerle sorunları çözen becerikli ve yaratıcı bireyler Anadolu kırsalının tam da gereksindiğiydi.
İkinci Dünya Savaşı’nı izleyerek çok partili demokrasi tiyatrosu adı altında devrimleri sulandıran, fırsatını bulunca da sonlandıran kadroların ülkeyi Batı kapısına bağlamasına tanık olundu. Kanla, canla kazanılmış bir bağımsızlığı bozuk para gibi harcayanlar inmemecesine sahneye çıktılar.
“Yeter söz milletin” ikiyüzlülüğünü kalkan yapanların devrimlerle hesaplaşmaya enstitülerden başlamaları elbette şaşırtıcı değildi.
Anadolu’yu yeniden karanlığa boğmak ilk adım olmalıydı ki hedefe erişilebilsin.
Başta Hasan Âli Yücel ve enstitülerin Tonguç babası olmak üzere bugün bile az bilinen yönlerini yazıya döktüğümüz bu eşsiz kurumları ortaya koyanların yüce anısı önünde saygıyla eğilerek…
(*) Sağlık Ekseniyle Köy Enstitüleri, Hilmi Uysal, Mualla Aksu, Pakize Türkoğlu, YKKED Yayınları, 2023, İzmir
Author Profile
Latest entries
- ana manşet06/10/2024Sinagog korumak
- ana manşet02/10/2024Savaşı kim kazanır?
- ana manşet26/09/2024Dil bayramlarımız
- ana manşet19/09/2024Hizbullahın başına gelen