FELSEFE DÜNYASI
Şükrü Alkan yazdı
Tarihsel materyalizmin teorik ve metodolojik anlamı ve sosyalist üretim tarzının teorisi:
Sosyalizmin temel ekonomik yasası:
Hakikaten toplumsal mülkiyet, sosyalist üretim tarz-ve ilişkilerinin bir bütünsel ve onun gelişimini belirlerken, o aynı zamanda sosyalist ekonominin temel yasasını da belirler. Öyle ki üretim tarz ve araçlarının işleyişi sosyalist ekonominin üretim tarzının niteliği ile doğrudan bir ilişki içinde olduğu için, toplumsal mülk meselesi de bu bağlamda en derin özelliği ile temellendirilmiştir artık. Üretimin örgütlenişi ve düzenlenmesi, tüketiciler ile üretenler arasında bir bağlılık ama aynı zamanda karşılıklı bir etkileşim ve iletişim söz konusudur. Belirleyici olan, üretime dönüştürülen sürecin farklı aşamalarında tüketen ve üretenin bir hareket yasasına tabii olarak, sosyalist üretim tarzında iktisadi ana gövdenin oluşumunda var olabilmesidir.
Sosyalist ekonominin en temel özelliğini oluşturan a) hareket ve gelişim yasası olarak üretimin birkaç momenti değil, tüm sistemin sosyalist üretim ilişkilerinin birer özelliği olarak örgütlenmiş halidir; toplumsal mülkiyet üretim araçlarında ki rolü belirleyicidir. Bununla birlikte sosyalist ekonomik durum üretim ile tüketim arasında diyalektik bir ilişki vardır, zira üretenin tüketiciye olan sorumluluğu, onun ihtiyacı olanı karşılamak ve üretenin ise direkt olarak üretme azmini ve gerekliliğinin sağlama alınması için sağlam bir tüketiciyi zorunlu kılması; bu karşılıklı etkileşim, üretim ve tüketimin dengeli ve planlı olması anlamına gelir; b) sosyalist ekonominin temel yasası ve onu canlı tutan itici güç üretimin gelişim esasıdır; bu bağlamda sosyalist üretim tarzı tüketime yönelik ve direkt olarak işlevsel bir özellik taşır. Kapitalist ekonomik anlayışında ise bunun tam tersi söz konusudur; üretim ilişkilerinin sömürü momentine göre belirlenmesi ve tüketicinin ise bu üretimin oluş süreçlerinden uzak oluşu, onun hem üretim ve hem de tüketim özelliğine yabancılaşmasını beraberinde getiriyor. Tüketici, üretken olan ile tüketenin kendisi olduğu bilincinin bir etkileşimini tecrübe edememektedir. Alınan ürünün değeri, kullanım değerinin dışında oluşan başka bir değere yerini bırakması ve vermesi sonucu oluşan değer, fetişist değerdir. Bu fetişist değer tüketiciyi kışkırtır ve etik değer mekanizmasını zedelerken, sermayedar için pratik etik değer zaten yoktur artık.
c) sosyalist ekonominin özellikli diyalektiği, araç ve amaçların sosyalist üretimin özelliklerinin halkın kültürel ve sosyal refahını artırmak ve geliştirmek olarak tarifleyebiliriz. İktisadi durum bir kendilik ya da kendi başına bir hedef değil, toplumun gelişimi ve halk ekonomisinin gerekliliklerinin yerine getirilmesi olarak anlaşılmalıdır.
Özel mülkiyet ilişkisinden doğan anlam ve sonuç çok çarpıcı; Marks’ın da vurguladığı gibi, “nesnenin insan için olması, nesnelliğin olma halinde olan insanın, aynı zamanda insanın diğer bir insan için var olması ve insani ilişkinin diğer bir insan için, insanın insana olan toplumsal davranışlarının özelliğini ve esasını belirler”.
Bu betimlemeyi açıklıyorum:
Hepimiz kapitalist sömürünün ağından gerçekçi ve hakiki sohbetleri geliştirmek için çok çaba sarf ediyoruz; insan olarak diğer bir insana olan ilişkimizi nasıl görüyoruz? Bazılarımız bazı şeyleri kolayca tüketebilirken bazıları ise tüketemezler; bu yüzden hor görülme olasılığı o kadar büyüktür ki, kişiler arasında korkunç bir rekabet, kıskançlıklar ve çekemezlikler hâsıl oluyor. İnsan ilişkileri fitne fesat olayına dönebiliyor. Bu da insanı zaten sosyalist yapmaz, o kişi sosyalist olduğunu söylese dahi; eğer aramızda kültürel devrimi yaşayamıyorsak, sosyalizm için bir arpa boyu bile ilerlemek söz konusu olamaz. Genel olarak insanın insana kavuşması, gerçekçi bağların oluşturulması ile mümkündür. Amaç ve gayelerin ortak akla hizmet etmesi gerekir. Ortak akıl, sosyalizmi sadece ekonomik pencereden değerlendirmek değildir. Sosyalizm akıl ve kültür devrimidir. Bir bilim devrimidir. İnsanın insan tarafından anlaşılması olarak bir bütün iletişimin yaygın ve sanatın geliştiği bir halk cumhuriyetidir, sosyalizm.
Korkunun değil, güvenin egemen olduğu bir toplum, toplumsal mülkiyet ilişkisi bağlamında özgür, bağımsız ve o, sosyalist bir toplumdur. O toplum, estetik kültürün ve şen bilimin içinde olan insanın insanca ve pek insanca yaşadığı bir toplumdur.
Özlem ve istencin doruk noktasından, aklın ve tinin güzelliğinden doğan bir insan türü gerekiyor, sosyalizm için.
Author Profile
