Suriye, on yılı aşkın süredir kan ve gözyaşı içinde bir mücadele alanı olmaya devam ediyor. Ancak bu mücadele, yalnızca bir iç savaş değil; çok daha karmaşık ve çok katmanlı bir emperyalist planın sahnelenmesi. Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin desteklediği SMO (eski adıyla ÖSO) ve Batı’nın elleriyle şekillendirilen HTŞ gibi yapıların, Suriye halkına karşı işledikleri insanlık suçları, bu oyunun en kanlı perdelerinden biri olarak karşımızda duruyor.
HTŞ ve SMO: Yeni Nesil IŞİD
HTŞ’nin lideri Colani, medya üzerinden “ılımlı bir aktör” gibi sunulsa da, kendisi ve örgütü aslında IŞİD’in ideolojik ve eylemsel mirasçısından başka bir şey değil. İngiliz istihbaratı özelinde batılı istihbarat servislerinin yönlendirdiği bu yapılar, bugün Suriye’nin farklı bölgelerinde özellikle Alevilere yönelik korkunç katliamlara imza atıyor. Bu saldırılar gizli saklı yapılmıyor; aksine, açık bir şekilde yayımlanıyor, dünya kamuoyuna gösteriliyor. Amaçları korku salmak ve mezhep çatışmalarını körükleyerek bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmak.
Bu örgütlerin eylemleri, yalnızca Suriye’ye değil, Türkiye’nin ve bölgedeki diğer ülkelerin geleceğine yönelik büyük bir tehdit oluşturuyor. Ancak bu tehdidi besleyen ellerin kim olduğuna bakmadan, çözüm bulmak mümkün değil. Türkiye’nin yıllardır bu yapılara sağladığı lojistik ve askeri destek, bir dış politika felaketinden başka bir şey değil.
Kaplan Birliği ve Direnişin Sesi
Bu vahşet karşısında, Suriye ordusunun kalıntılarından dirilen Kaplan Birliği’nin mücadelesi, bir halkın yok olmaya karşı verdiği onurlu direnişin örneğidir. Bugün Suriye’de emperyalist projelere karşı direnen bir halk gerçeği var ve Kaplan Birliği, bu mücadelenin sembolü haline geliyor.
AKP ve Medyanın Sessizliği
Türkiye’nin iktidarı ve ona bağlı medya ise, bu katliamlar karşısında derin bir sessizlik hatta bu katliamları meşrulaştırma çabası içinde. Oysa ki, yaşananlar bir mezhep savaşı kışkırtmasının ötesinde, bölgenin bütün halklarına yönelik bir tehdit. AKP’nin yıllardır süren Suriye politikası, başından itibaren emperyalist çıkarlarla uyumlu bir hat izledi. Özgür Suriye Ordusu adı altında desteklenen yapılar, bugün Alevi köylerini hedef alan çetelere dönüşmüş durumda.
Bu sessizlik, yalnızca siyasi bir tercih değil; aynı zamanda bu suçlara ortak olmak anlamına geliyor. Türkiye’nin güneyinde adım adım bir güvenlik krizi büyürken, iktidar hâlâ emperyalist planlara taşeronluk yapmaya devam ediyor.
Emperyalizme Karşı Gerçek Bir Tutum Gerek
Bugün bölgede yaşananlar, bir kez daha emperyalizmin bölge halklarını birbirine kırdırarak hedeflerine ulaşma stratejisini ortaya koyuyor. Ancak bu strateji, yalnızca ABD ya da İngiltere gibi büyük güçlerin değil, aynı zamanda onların taşeronluğunu yapan yerel aktörlerin de eseridir. Türkiye’nin bu planlardaki rolü, hem ülke içinde hem de bölge genelinde büyük bir hesaplaşmayı beraberinde getirecektir.
Türkiye halkı için esas görev, bu vahşete ve emperyalist işgal projelerine karşı, mezhepsel ayrımları aşan bir dayanışmayı inşa etmektir. Suriye halkının emperyalizme ve onun taşeronlarına karşı başlatacağı bir özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi, bizim de mücadelemizdir. Sadece Suriye’nin değil, Türkiye’nin de kaderi bu mücadelede saklıdır.
Unutulmamalıdır ki, emperyalizme karşı verilen her mücadele, özgürlüğümüz ve insanlığımız için bir adımdır. Bugün Suriye’de akan kanın durması, yalnızca Suriye halkı için değil, tüm bölge için bir özgürleşme umudu olacaktır. Sessiz kalmak, bu suçların ortağı olmaktır.
Tarih, sessiz kalanları değil, direnenleri yazacaktır.
Author Profile
