Suriye meselesi üzerinde Türkiye Sol’u hakikaten, yorumları ve nitelemelerinde kendini zorlayan, hatta kendini aşan tespitler yapmıştır. İrdelediğimiz vakit söylenebilecek tek bir argüman vardır, Türkiye Sol’u duvara toslamıştır. Koşar iken var gücü ile kayaya çarpmak gibi, denize balıklama dalıyorum diye bataklığa atlar gibi.
Yani yanılmıştır, yanılgı; uzunca bir süreden beri olduğu gibi kendi açmazı olmuştur.
Bu söylem, eleştiri veya özeleştiri diye nitelendirilebilir ancak son kertede söylenebilecek söz, Türkiye Sol’u aklını başına devşirmelidir.
Bu doğrultuda Suriye Meselesi, çıkarılacak dersler ile doludur.
Şu açık ve net görülmüştür, Türkiye Sol’unun Mabedi veya Kıblesi konumundaki Avrasya Kalesi veya Brics oluşumu, hatta Şanghay İşbirliği Örgütü, Mazlum Milletlerin kurtarıcısı olamamıştır. Galiba Mehdi’nin gelmesine henüz zaman vardır.
Avrasya Bloğu, Suriye’de doğru yolu herkese gösterecek, emperyalizmin saldırganlığına Suriye topraklarında gem vuracaktır beklentisi gerçekleşmemiştir. Her ülke meseleyi, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda yorumlamış, elbisesini kendi bedenine göre biçmiştir.
İşin özü:
Baktığı çerçeve, yorumlarında kullandığı filtre, açtığı faldaki yorum, surlarından gözlemlediği ufuk, kendisine bambaşka sürprizler sunmuştur.
O halde;
Uzağı göremez iken yakın gözlüğü takmaktan veya yakını göremez iken uzak gözlüğü kullanmaktan vazgeçmelidir.
Gelelim Meselenin Bam Teline
Emperyalizm elbette düşmandır. Emperyalizm, var gücü ile ülkemize abanmakta ve bölgemizi hallaç pamuğu gibi dağıtmaktadır. Türkiye Sol’u, emperyalizmi baş düşman olarak tanımlamıştır. Var gücü ile ifşa etmenin yöntemleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Fakat sonuç itibari ile hitap edilen kesim halktır, mutfaktaki yangın ile, gelecek kaygısı ile, karşılaştığı sağlık sorunları ile mücadelede veya emeklilik planları yapabilmede ve en nihayet ekmeğin 15 lira olması ile emperyalizm arasında bağ kurmada çaresiz kalmakta ve sorun yaşamaktadır. Baston tiplemesi Biden ve yağlı güreş ustası endamlı Trump ile ekmek fiyatının artışı arasında bağ oluşturamamaktadır. Atlantik yapılanmasına karşı Avrasya Seçeneği, halkın önüne olabildiğince soyut kavram olarak çıkmaktadır.
Türkiye Sol’unun söylemleri havada kalmaktadır.
O vakit, yeni tanımlamalar, kendi tarihi ve kültürel geçmişimiz üzerinde somut ortaya koyuşlar, her vakit kendimize ana kavram olarak benimsediğimiz Kemalist Devrim ve Kurtuluş mücadelesini tam ve doğru tanımlamak ihtiyacı kendini dayatmaktadır.
Çıkış noktası hep, Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadele Kahramanlarının yaptıklarının, emperyalizme karşı verilen kurtuluş mücadelesi olduğu söylemidir. Elbette doğrudur, fakat kendileri bunu işgale karşı kurtuluş mücadelesi olarak tanımlamışlardır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet ilanı ile birlikte, bütün gücünü, ülkeyi dizayn etme, ekonomik ve sosyal tercihleri günlük yaşama uyarlama, kültürel birikim ve tercihi oluşturma temelinde çabalamıştır.
Konuyu açalım;
Bunun için iki örnekleme izah açısından bizi doğru yere getirecektir.
Birincisi;
TBMM Kütüphanesinde bulduğumuz, 22 Nisan 1930 tarihinde düzenlenen Sanayi Kongresi tutanakları. Bu belgeleri, Hacettepe Üniversitesi Tarih Enstitüsü desteği ile dilini sadeleştirip, yayınevimiz Bildiren vasıtası ile kitap olarak bastık. Başlangıç konuşması, Arkadaşlar İlk Hedef Akdeniz’di Başardık, İkinci Hedef İktisat, Başaracağız. Enstitü desteği ile, 1930’lu yıllar Fransız ve İtalyan gazete manşetlerini bulduk, ekonomi alanındaki hamlelerimiz neticesi Türk Mucizesi başlığı atmışlar. Yani, planlı ekonomiye geçişin şifreleri.
İkincisi;
Anıtkabir Derneği Başkanı Turhan Olcaytu Paşa, Atatürk’ün Okuduğu Bütün Kitaplar isimli çalışmayı ham olarak görmemize izin vermiş idi, Gazi Mustafa Kemal Paşanın okuduğu kitapların önemli bir kısmı, Fransız Devrim süreci. Yani, feodalizm ile mücadele yolunda anahtar arayışı.
Uzatmadan, iç dinamikler ve oluşumlar, devrimlerinin ana hatlarını oluşturmuş. Sağlam bir ülke, ülkeyi bir arada tutacak dil ve kültür birliği, bunu ayağa kaldıracak ekonomik yapı oluşturma reçeteleri.
Kemalist Devrimin özü ve sözü budur. Öze dokunmuştur, emperyalizm yüzünden ekonomik sıkıntı ve kültürel bozulma, sosyal çalkantı ve toplumsal erozyon tanımlamaları, bunları Kemalist Devrim sürecinde görme şansımız yok. Mücadele, tamamen iç dinamikleri tanımlama ve şekillendirme mücadelesidir.
Fakat bizim karşılaştığımız veya sunulan; Aleksandır Dugin diye bir adam geldi, Türkiye Sol’unun önemli bir kısmını yanına ve ideolojik birikiminin çeperlerine yapıştırdı, emperyalizme karşı Avrasya seçeneği söylemini, adımız ve soyadımız yaptı. Haydar Baş’ın yanında Aleksandır Dugin, Rauf Denktaş’ın yanında Aleksandır Dugin, veya diğer siyasetçilerin yanında.
Fazla detaya inmeden somut sonuca gelelim.
Türkiye Sol’u, artık şunu bilmeli ve aksiyonunu buna göre belirlemeli ki, kendini önce tarihsel geçmiş ve süreçler içerisinde tanımlamalı. Biz, İttihat ve Terakki devamıyız. Jön Türkleriz, Mithat Paşalarız, 1. Dünya Savaşı esnasında, savaşın üretimsiz kazanılamayacağını bilerek, tarımsal üretimin yapıldığı alanlarda, köylümüze finansal destek sağlamak amacı ile küçük birimler kurarak finans aktaran ruhun bugünkü haliyiz, kuvayı milliyenin 21. yüzyıl yansımasıyız. Tanımımızı, kendi ekonomik değerlerimiz, üretim kabiliyetimiz, artı değerin paylaşımı ilkesi, üretim araçları mülkiyeti sorunu, milli mesele, ekonomi ve üretim politikaları belirleme süreçlerine aktif katılım, toprak reformu, feodalizmin tasfiyesi, eğitim – sağlık – adalet tanımlamasında dayanak oluşturacak önerilerimiz, aile içi etkileşim ve bu etkileşimin toplumsal yansımaları, emeğin cinsiyet, etnik köken ve mezhep ayırımından tamamen bağımsız ortak değer olduğuna dair izahat, kendi ekonomik, kültürel ve toplumsal gerçeklerimize uygun dış politika belirleme süreçleri…….
gibi kavramlarımız üzerinden siyasetimizi belirlemeliyiz. Atlantik Okyanusunda, ciddi bir fay kırılması yaşandı, okyanusun sol yanı Amerika kıtasını, sağ yanı Avrupa kıtasını tsunami şeklinde sular altına aldı, emperyalizmin ana damarlarını doğa dize getirdi, ekmeğin fiyatı bir liraya, emekli maaşı bir anda 50 bin liraya çıkmayacaktır muhtemelen. Kemalist Devrimin kadroları gibi meseleyi, iç dinamikler ile mücadele çerçevesinde ele alıp, emperyalist saldırı, emekçilerin ve topraklarımızın üzerine kabus gibi çöktü, Avrasya seçeneği kurtuluşun yoludur kolaycılığı, Türkiye Sol’unu ne kadar tanımlayacaktır.
Türkiye Sol’unun ana işlevi, hatta artık Türkiye Sol’u söylemini bırakıp, sosyalistlerin asli görevi, yukarıda bahsi geçen ifadeler doğrultusunda tanımlamaları ortaya koymaktır veya koyabilmektir. Tarihsel dayanaklarımız ve bununla birlikte kültürel birikimimiz bunu gerektirmektedir.
Son olarak, 1930 Sanayi Kongresi tutanaklarından alınmış aşağıdaki ifade ile sonlandıralım.
Bizim İnsanımızın önüne her zaman iki tane seçenek çıkacaktır; biri ekmek, diğeri kahve. Fakat insanımıza her zaman kahveyi tüketmek cazip gelecektir. Ancak biz, kulakları patlayana kadar bağıracağız, sakın kahveyi tüketme ekmeği tüket, yoksa için için çürürsün.