İstanbul Bağcılar semtinde su satışı yapan birinin, işyerinin arka odasında ses yalıtımı bile yaparak, çocukları yıllarca istismar ettiği haberi ortaya çıktı. Bu kişinin hakkında daha önce çocuk istismarı nedeniyle bir dava açıldığı halde Bağcılar’a taşınarak yeni bir yaşam kurduğu ve çocuk istismarı suçunu planlı biçimde onlarca yıldır sürdürdüğü haberin içeriğinden öğreniliyor.
Bu haberin bize anlattığı en önemli detay, çocuk istismarından yargılanan kişilerin devletin denetiminde olmadığıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı açıklama yaparak mağdur çocukların devlet korumasına alındığını, zarar gördüğü belirlenen çocuklara ilişkin çalışmaların sürdüğünü açıkladı. Bu bilgilere göre sürecin tersten ilerlediğini söylemek mümkün. Adalet Bakanlığının çocuk istismarına ilişkin şüpheli bulunan, hakkında dava açılan kişileri sıkı bir denetime alınmasını, çocuklara yakın olabileceği meslek ve yerlerden uzak tutulmasını, bu kişilerin de geçmişlerinde istismar deneyimi yaşamış olabileceklerinden hareketle bir tedaviye mecbur bırakılmasını sağlaması gereklidir.
Hemen her gün çocuk istismarı ile ilgili haberlerin varlığını üzüntüyle görebilirsiniz.
- Bağcılarda sucu dehşeti 21.03.2024
- Konteyner kentte depremzede çocuğa cinsel istismar 20.03.2024
- Dehşete düşüren cinsel istismar 19.03.2024
- Mersin’de kız öğrencileri istismar eden müdür yardımcısı 12.03.2024
- 6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi ve yaşadıkları ise mahkeme süreci ile hafızalarda yer alıyor. Tarikat ve cemaatlerde istismar vakaları hepimizin bilgisi dahilinde.Yukardaki haberlerin aksine tarikat cemaat yurtlarında yaşanan istismar vakaları sistematik, kabullenilmiş biçimde yaşanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen ve öğrencilere, 45 çocuğa tecavüz skandalıyla gündeme gelen Ensar Vakfı’nın düzenlediği yarışmaya katılma talimatı veriyor. Bu denetlemek yerine kabullenmek , desteklemek değil de nedir?
Bu haberler sürüp gidiyor ve detaylarını okumak isterseniz küçük bir çaba ile ulaşılabilir.
Çocuk istismarı, çocukların beden ve ruh sağlıklarına zarar veren ya da büyüme gelişmesini engelleyen, kaza sonucu olmayan fiziksel, ruhsal ve cinsel açıdan çocuğun toplum ya da devlet tarafından kötü davranışlara maruz kalmasını içeren eylemlerdir. Çocuk istismarı, çocuğa karşı kullanılan fiziksel şiddetten daha fazlasıdır. İhmal, sömürü, duygusal ve sözlü istismar genellikle fark edilmez ve raporlanmaz. Bunun sebebi de arkada bir yara veya iz bırakmamasıdır. Ancak istismarcılar; mağdurların yetişkinliklerinde büyük acılara sebep olan, derin duygusal yaralar bırakırlar. Duygusal ve fiziksel istismar içeren örnekler şunlar olabilir: bağırmak, hakaret etmek, toplum önünde utandırmak, sevgiden yoksun bırakmak, gözetim dışı bırakmak, çocuğun şiddete veya bir travmaya tanıklık etmesine izin vermek ve yeterli yiyecek, eğitim, barınma, sağlık hizmeti, giyinme gibi ihtiyaçlarının karşılanamaması. Bu bilgilere de yine internette kısa bir gezi ile ulaşılabilir.
Çocuk istismarının, kız çocuğu ve kadına yönelik şiddetin ülkenin içinde yaşadığı bu ahlaki çürümeden, yazılı ve görsel medyanın yarattığı toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve gerici atmosferden, ekonomik krizin ağır sonuçlarından, tarikat ve cemaat elinde bilimden uzak karanlık ve denetimsizlik girdabından muaf olması beklenemez. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre her dört yetişkinden biri çocukluğunda fiziksel istismara uğradığını belirtmektedir. Ayrıca, her beş kadından 1’i ve her 13 erkekten 1’i çocukluğunda cinsel istismara uğramaktadır. Her yıl 15 yaş altı yaklaşık 41.000 çocuk istismar nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Şimdi yeni anayasa tartışmaları çerçevesinde tehdit altında bulunan 6284 sayılı Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu kanunun kaldırılmasını isteyen kişi ve kurumlara dikkatlice bakmak gelinen noktayı gözler önüne sermektedir.
“Canımız acıyor, içimiz kan ağlıyor” açıklamalarını bir kenara bırakarak yapılması gerekenlere odaklanmak şarttır. Seçimlerden hemen sonra gündeme geleceği açık olan anayasa değişikliğine meydan vermemek önceliktir. Devrimci, halkçı, laik, devletçi, milli bir cumhuriyetin varlığı tüm yurttaşlar için ama öncelikle çocukların güvenliği için elzemdir. Bu konuda üstüne düşeni yapmamak, Atatürk, Cumhuriyet devrimleri temelinde bir araya gelmemek, küçücük örgütleri ve makamları her şeyin üstünde tutup ayrılıkların altını çizmek, giderek toplumun daha büyük bedeller ödemesinin yolunu açıyor. Çocuklara karşı işlenen suçların sorumluluğu, iktidarın olduğu kadar gereğini yapmayanlarında olacaktır.
Author Profile
Latest entries
- Yazarlar17/05/2024Kahve kokusu
- Yazarlar27/04/2024Sonuçları olacak
- Yazarlar05/04/2024Tıkanıklık
- Yazarlar24/03/2024Sorumluluk hepimizin