Solcu kim, sağcı kim?
Günümüzde bir çok kavram gibi bu kavramların da içi boşaltılmış, yozlaştırılmış, özünden koparılmış durumda. Emperyalist sistemin en büyük başarısıdır belki bu tür kavramların içini boşaltmak. Özgürlük, demokrasi, insan hakları vb bir çok evrensel kavram böylece ne olduğu belirsiz bir hal aldı. Muğlaklaştı, silikleşti. Daha kötüsü tam da karşı olunması gerekenlere hizmet eder hal aldı.
Sağcı-solcu kimdir sorusunun tek bir cevabı var ise o da bugün için emperyalizmin neresindedir sorusunun cevabıyla aynıdır. Kim kendisine ne derse desin ya da biz kimi nasıl görürsek görelim işin sonunda o kişi ve grupların esas olarak emperyalizme karşı duruş ve tavırları onların gerçek kimliğini ortaya koyar. İstediğimiz kadar solculuk yapalım emperyalizme karşı ayağımız titrediği anda bizden ala sağcı olmaz. Solculuk ve vatanseverliğin mihenk taşı emperyalizmdir. Emperyalizme karşı duruş senin nesnel kimliğindir.
Dünyanın, insanlığın ve ezilen halkların başının belası olan emperyalist sistem ve onun payandaları, ayakçıları, tetikçileri ortalarda yalın kılıç dolaşıyorken birilerini sağcı solcu diye tarif etmek gerçeklikten kopuşu da beraberinde getirir. Hele hele emekçi sınıfların ve yoksul halk kitlelerinin kanını emen kapitalist sistemin varlığını bugün itibariyle emperyalist sistemden ayrı düşünmek mümkün değildir. Ki bu bugünün değil bu yüzyılın tunç yasasıdır. Emperyalizm gerçeğinden koparak emek mücadelesi de verilmez. Verilmeye kalkışılsa dahi en acı gerçekle yüzleşmek an meselesidir.
Emperyalizmin hedefe koyduğu kuvvet bugün esas olarak ulus devletlerdir. Her projeleri, çıkardıkları ya da çıkarmayı planladıkları her savaş, hayalini kurdukları her planlamanın hedefinde ulus devletler var. Hal böyleyken ulus devletleri savunmak adı ne olursa olsun ya da biz ona ne isim verirsek verelim ulus devletlerin emperyalist saldırılara karşı verdikleri mücadele bugün itibariyle insanlığın umududur. Son yıllara damga vuran ve güncelliğini devam ettiren karşılıklı kamplaşmada bir tarafta emperyalist batı, bir tarafta ulus devletler yer almaktadır. Bu gerçekliği elimizin tersiyle iterek ve kişisel ikballerini ve iktidarlarının devamını ulusçu söylemlerle sürdürmeye çalışanları, halkları birbirine düşman edenleri ve bu düşmanlıklardan nemalananları örnek göstererek nesnel gerçekliği görmezden gelmek tehlikeli bir sürecin başlangıcı olur. Elbette bu tür suistimaller olacaktır, elbette bu gidişattaki ayrışmalardan faydalanmak isteyecek kişiler ve gruplar olacaktır. Ama bu durumun varlığı esas kavganın verildiği yeri görmemizi engellememeli. Meselelere ülkeler ve bireyler düzleminde baktığımız kadar dünya konjonktüründe de bakmamız, tahlil ve tespitlerimizi ona göre yapmamız gerekir.
Ne vahimdir ki, Avrupa’da bugün solcu-sosyalist diye kendisini isimlendirenler ABD’nin peşine takılmış, Ukrayna’daki Neo-Nazilere mühimmat taşımakla meşguller. Sırf adına bakarak ya da kendisini tanımladığı sıfatlara bakarak Rusya’ya karşı Ukrayna ve NATO’nun yanında safa girmek doğru mudur?
Ya da meseleyi bütünden koparıp emek-sermaye çelişmesine indirgemek ne kadar doğru bir yaklaşım olur. Hatta emek sermaye çelişmesinde günümüzde emperyalist yayılmacılığın aldığı rolü görmezden gelmek mümkün mü? Hele ki günden güne uluslararası sermayenin tekelleştiği, tarımdan sağlığa, sanayiden eğitime kadar her alana yayıldığı bir dönemi yaşıyorken bu alandaki emperyalist yayılmacılığı görmemek ne kadar doğru bir yaklaşım olur. Dahası tüm bu meselelerin odağına emperyalizmi koymadan ya da emperyalizm olgusunu görmezden gelerek doğru tespitler yapmak mümkün olmaz.
Yaşanan son dönem provakosyanların temelinde, emperyalizmin ülkemizdeki planlarının olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Bu tür durumlar için hazırlanan ve elbette siyasal iktidarın da kol kanat gerdiği unsurlar ne zaman ki Türkiye-Suriye yakınlaşması başladı tek merkezden harekete geçirildiler. Bunu Suriye tarafında da ÖSO denilen ABD beslemesi terör çeteleri eliyle yaptılar. Emperyalizmin korkulu rüyası ulus devletlerin bir araya gelmesidir. Bu tür süreçleri baltalamak için kimsenin gözünün yaşına bakmadıklarını ve halkları nasıl birbirine kırdırdıklarını yaşayarak gördük. Suriye’deki savaşın taşeronu kim olursa olsun azmettireni batı emperyalizmidir. Bu gerçeği görmeden yapılan tespitler maalesef isabetli olmayacaktır.
Emperyalizm sol, sosyalist, vatansever kuvvetler için bir yerde kutup yıldızıdır, onu görüp rotanı ona göre çizer, duracağın ve vuracağın yeri ona göre belirlersin.