Bir kanun teklifi yıldırım hızıyla görüşülüyor; “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”.
TBMM Başkanlığına 12 Temmuz 2024 Cuma günü verilmiş. 17 Temmuz 2024 Çarşamba günü Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşmeye alındı. Toplantı salonu kalabalık, tansiyon yüksek… “Neden bu acele” diye itirazlar. İtirazlara tıkalı kulaklar.
Vekiller bile yeterince incelemediyse, hayvan sahipleri, meslek odası, kitle örgütü yöneticileri, basın mensupları, teklif metnini gördü, inceledi mi?
Acelenin sebebi teklifi okuyunca anlaşılıyor; Baştan aşağı itiraflar belgesi.
SORUNLU HAYVANLAR
Yasa teklifi diyor ki, “ülkemizde yakala-kısırlaştır-sal metodu çözüm değildir. 2004’ten beri yaşanan tecrübe de bunu göstermektedir”.
Ortaçağ Avrupa’sında sahipsiz hayvanları toplu olarak zehirleyen ülkeleri hatırlatan teklif, “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Söz1eşmesi” ile zehirleyerek yok etme yönteminin yerini “ötanazi” ile öldürmenin aldığını, Türkiye’nin de 2003 yılında bu sözleşmeye dâhil olduğunu, dolayısıyla artık “yaka-kısırlaştır- sal” yöntemine son vererek, ‘tıbbi ve kanuni sebeplerle’ ötanazi yöntemine geçmek istediklerini” belirtiyor.
Yasa teklifi niyetin gerekçelerini şöyle serpiştirmiş;
- “Sahipsiz köpek popülasyonu 4 milyona yaklaştı”.
- “Emniyet Genel Müdürlüğü 2019-2023 arasında hayvana çarpma şeklinde 3.534 trafik kazası ve buna bağlı 55 ölüm, 5.147 yaralanma oldu” diyor.
- “Dünya Sağlık Örgütü raporu ülkemizi “Kuduz Riskli Temasın Yüksek Olduğu Ülkeler” kategorisine aldı” diyor.
- “Sağlık Bakanlığı 2018-2022 arasında kuduz riskli temas sayısı 267.125 iken 2023 yılında 437.601 oldu” diyor.
İKTİDAR İFLASINI MI İLAN EDİYOR?
Böylesi bir vaka patlaması yaşanmışsa, Önleyici yasalar yetersiz olabilir, belki de görevlilerin ihmali vardır. Ya da ikisi birden… Öyle ya! Hiçbir şey sebepsiz olmaz.
Ancak, 22 yıl boyunca gücü, olanakları ve yetkileri elinde tutan iktidarın, bugün milletvekillerin karşısına çıkarak, “olmadı, eski kanunu çöpe atalım, ötanaziye başlayalım” demesi şaşırtıcı.
İktidarların iflası böyle bir şey midir?
Kendi haline bırakılan kimseye, “hayvanı yaşat yasasını çöpe at, öldür yasasını uygula” hareketini benimsetemezsin. Bakalım ne olmuş;
MEYDAN BOŞ MUYDU?
İlk dikkat çekici olan, 22 yıllık iktidarın, “gerekçe” diye sıraladıkları ile kendisi arasında hiçbir ilişki kurmayışıdır. Epeyce olumsuzluk sıralanıyor. Ama hiçbiri iktidarla ilişkili değil.
Kimdir sorumlusu peki? Neden ve nasıl oldu?
Sorular cevapsız kalıyor. “İyi saatte olsunların” işi olmalı.
İkinci dikkat çekici durum, bu sorunlar ilk defa ele alınıyor, ilk defa mevzuat çıkacak gibi bir izlenim yaratılıyor. Yoğun bir propaganda… Yandaş basın da takılmış kervana. Bilinemezlerle yoğrulan sisli bir hava kaplıyor ortamı.
Sokak hayvanlarının kontrolü, barınma merkezleri oluşturmak, sahipsizlerin toplanması, hastaların tedavisi, kontrollü kısırlaştırılma, saldırgan eğilimi olanlardan toplumun korunması gibi konular, ilk defa gündeme geliyor, hiçbir yasa ve yönetmelik yok sanki… Bütün bu konularda yetkilendirilmiş, sorumluluk verilmiş kurum ve kişiler de yok sanki.
Sislerin arasından Süpermen AKP yasa teklifi ile göklerden iniyor, sorunlara çare oluyor.
Verilen izlenim bu! Kör gözüm parmağına yani…
ÇOK SAYIDA YASA VE YÖNETMELİK
Gerçek, sokak hayvanları hakkında çok sayıda yasa ve yönetmeliğin olduğudur. Gerçek, iktidara, bakanlara, genel müdürlüklere, valilere, belediyelere ve çok sayıda kuruma sorumluluk verildiği, görevlendirildiği ve yükümlü kılındıklarıdır. Komik olan da şu ki, mevzuatın bazılarını da bizzat AKP iktidarı çıkarmıştır.
Peki, hemen her meselede dünyayı kendisi ile başlatan AKP, neden bu konulardaki geçmişine sünger çekiyor?
Sebep mevzuatta!
20 yıl önce “yaşatılması, haklarla donatarak yaşatılması esas olan, bu amaç için devletin her şeyi yapması gerektiğini ” düşünülenler, bugün aynı hayvanları öldürmeyi esas alıyorlar. Ağdalı isimler de bulmuşlar. “Ötanazi”, ya da “uyutma.”
O halde perdeleyen sisi aralayalım, neler olduğunu hatırlayalım önce;
1-) 13 Haziran 1932 tarihli, daha o günün koşullarında sahipli ve sahipsiz hayvanlarla ilgili olarak 2123 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan “tamim”den (genelge) söz edilir.
2-) 5 Mayıs 1986 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 3285 sayılı Hayvan Zabıtası ve Sağlığı Kanunu vardır.
3-) 15 Mart 1989 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Hayvan Zabıtası ve Sağlığı Yönetmeliği vardır
4-) 10 Mart 2001 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4631 sayılı Hayvan Islahı Kanunu vardır.
5-) 1 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, bizzat AKP iktidarının çıkardığı 5199 Sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” vardır ve yürürlüktedir.
6-) 13 Haziran 2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, bizzat AKP iktidarının çıkardığı 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu vardır ve yürürlüktedir.
7-) 3 Şubat 2016 tarihli bizzat AKP iktidarının Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı, “Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü” başlıklı Genelge vardır ve yürürlüktedir.
😎 7 Aralık 2021 tarihli bizzat AKP iktidarının Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı “Tehlike Arz Eden Hayvanlar” hakkında Genelge vardır ve yürürlüktedir.
Görüldüğü gibi, elimiz boş değilmiş. Yasa da var, yönetmelikte!
O halde, görevini, sorumluluğunu yerine getirmeyenler mi söz konusudur? Onlar mı gizlenmektedir yoksa?
SORUMLUSU HAYALETLER Mİ?
Duruma bakılırsa öyle…
Yeni kanun teklifindeki “Gerekçe” bölümü, görevi yerine getirmeme, denetlememe gibi sayısız sorumsuzluk yığınağı. Yasa teklifi değil, itirafname adeta. Aşağıda bazı örnekleri göreceğiz.
Ancak AKP yöneticileri, hayaletleri sorumlu tutan rahat açıklamalar yaptılar. Hatta başkasının yarattığı sorunu çözmeye gelen güç gibi sundular kendilerini.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Sokaklardaki sahipsiz hayvanlar insanlara zarar veriyor ve bunun giderek arttığını görüyoruz. Ölümlere yol açan, yaşlılara ve çocuklara saldıran, trafik kazalarına neden olan durumlar söz konusu” diyor.(12 Haziran 2024 tarihli gazeteler)
AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, “Köpek saldırısı sonucu yaralanan aileler, trafik kazasına sebebiyet veren, vefat eden ve yaralanan kişiler, kuduz riski taşıyan kişiler var. Sokaklar hayvanlar için güvenli alanlar değildir. Soğuk vardır, açlık vardır, saldırı vardır ve hastalıklar vardır. Yani hayvanlarımızın güvenli alana alınması gerekiyor. Sokakların güvenli hale gelmesi gerekiyor. Bu köpeklerin mutlaka toplanması lazım. Ve nitelikli, kalitesi yüksek barınaklara alınması gerekir” diyor. (19 Haziran 2024 tarihli gazeteler)
AKP iktidarının Tarım ve Orman Bakanı ise, Abdullah Güler gibi tek sorumlu olarak belediyeleri gösteriyor; “Hayvan bakım evleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmekten belediyelerin sorumlu. Belediyeler, kesinleşmiş son bütçe gelirinin binde beşi, büyükşehir belediyeleri binde üçü kaynak ayırması gerekiyor.”(3 Haziran 2024 tarihli gazeteler)
22 yıldır iktidarda bulunan AKP ve bakanları, başkalarının yarattığı sorunu çözecek.
BİZ DEĞİL KANUN KUSURLU
Yeni Yasa Teklifi, 2004 yılından beri yürürlükle olan yasayı şöyle tarif ediyor. “Genel Gerekçe”’nin ilk cümlesi;
“Ülkemizde hayvanların rahat yaşamalarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak amacıyla 2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kabul edilmiştir.”
Bugün değiştirmek istedikleri yasanın amacı ne imiş?
- Hayvanların rahat yaşamalarını sağlamak.
- Hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek.
- Acı ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını sağlamak.
- Her türlü mağduriyetlerini önlenmek.
Gerekçenin ikinci cümlesi de şöyle;
“Yaşanan ve gelişen süreç içerisinde bu Kanun sahipsiz hayvanların rahat yaşamını ve can güvenliğini tam anlamıyla sağlayamadığı gibi insanların ve diğer canlıların yaşadıkları sorunları çözmekte de yetersiz kalmıştır.”
Diyor ki,
- Hayvanların rahatlığını ve yaşama haklarını amaçlayan yasa, amacı yerine getiremedi.
- Sahipsiz hayvanların rahat yaşamını sağlayamadı.
- Hayvanların can güvenliğini sağlayamadı.
- Bu sebeple insanlar ve diğer canlılar sorunlar yaşadılar.
- Ancak bütün bu yetersizliklerin ve sorunların sorumlusu biz değiliz.
- Bütün suç kanunun. Yetersiz olan o!
O halde kanunu kökten değiştirip yaşamayı esas olmaktan çıkarıyor, uyutmayı ve ötenaziyi esas alıyoruz.
Yasa gerekçesi bu kadar komik işte. Sonuç olarak hayvanları yaşatmada başarısız olan AKP, hayvanların yaşam hakkına dair görev ve sorumluluklarına sırt çeviriyor. “Zararlı, saldırgan, doğaya, insana ve hayvana zarar veren” diye tanımladığı hayvanları yok etmeye koyuluyor.
YASA HERKESE GÖREVLER VERMİŞTİ
Yukarıda bazılarını sıraladığımız yasa ve yönetmelikler, mevzuat manzumesi değildir sadece. İktidara, bürokrasiye, valilere, illerde oluşan özel kurullara, belediyelere, meslek odalarına, hatta demokratik kitle örgütlerine görevler vermektedir. Görevlerin bazıları yaptırım da içermektedir. Görevlerde uygulama da vardır denetleme de.
Yasa teklifi sorunlar sıralıyor ve sorunların giderek arttığından söz ediyorsa, görevleri somut olarak tarif edilenlerin, yükümlü oldukları görevleri yapıp yapmadığını da sorgulamak gerekmez mi?
Yasa teklifinin umurunda olmamış ama gelin biz biraz yaklaşalım duruma;
VALİLERİN GÖREVLERİ NE OLDU?
2004 yılında çıkarılan 5199 Sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu”, Valilerin görevlerini tek tek sayıyor.
15. Madde, “Valilerin başkanlığında İl Hayvanları Koruma Kurulu oluşturulmasını” emrediyor. Kurulun tek görevi olacaktır, o da “hayvanların korunması ve sorunlarına çözüm bulunması”.
Yasa, kurulun daimi üyelerini şöyle sıralıyor; “Vali, Büyükşehir, İl ve ilçe belediye başkanları, Doğa koruma ve milli parklar il şube müdürü, Tarım ve orman il müdürü, Çevre ve şehircilik il müdürü, İl sağlık müdürü, İl millî eğitim müdürü, İl müftüsü, Belediyelerin veteriner işleri müdürü, Veteriner fakülteleri temsilcisi, İki hayvanları koruma ile ilgili gönüllü kuruluş temsilcisi, Veteriner hekim odası temsilcisi, Baro temsilcisi”
Yasanın 16. Maddesi kurulun görevlerini şöyle tarif ediyor;
1-) “İl sınırlarındaki hayvanların korunmasına ilişkin, dönemsel planlar yapmak. Yıllık hedef raporları hazırlayarak Bakanlığın onayına sunmak. Onay çerçevesinde hayvanların korunması amacıyla her türlü önlemi almak.
2-) İlde kurulacak hayvan bakımevleri ve hastanelerini desteklemek, geliştirmek, denetlemek ve gerekli önlemleri almak.
3-) Hayvan sevgisi, korunması ve yaşatılması ile ilgili eğitici faaliyetler düzenlemek ile görevli ve yükümlüdür.”
Valinin başkanlığındaki “İl Hayvanları Koruma Kurulu”, bu görevleri yapmakla, “görevli ve yükümlüdür.”
Görüldüğü gibi kurul, dönemsel planlarını Bakanlığın görüşüne ve onayına da sunacaktır.
O halde 22 yıl önce bu görev ve yetkilerle dolatılan Valilerin Başkanlığındaki kurulun, gelinen noktada sorumluluğu yok mudur?
BELEDİYELERİN GÖREVİ
2004 yılında çıkarılan 5199 Sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” Belediyelerin görevlerini de net şekilde tarif ediyor. “ Belediyelerin Sorumluluğu” başlığını taşıyan “Ek Madde 1” şu şekildedir; “Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan büyükşehir ilçe belediyeleri ile diğer belediyeler… hayvan bakımevleri kurar.”
Görüldüğü gibi “kurabilir” demiyor, “kurar “ diyor. Kurması için emir veriyor yani.
“Geçici Madde 4”te de emri devam ettiriyor;“Büyükşehir, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar… hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür.”
“Belediyeler… hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayırır. Bu oran büyükşehir belediyelerinde binde üç olarak uygulanır. Bu fıkra uyarınca ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamaz.”
Yasa, barınak ve iyileştirme merkezleri için belediye bütçesinden ayrılması gereken oranı belirtmekle kalmıyor, bu ödeneklerin başka bir amaç için kullanılmasını da yasaklıyor.
20 YILDA SADECE 322 BAKIMEVİ
Yasa böyle. Görev veriyor, bütçeyi gösteriyor, sorumlu tutuyor.
Bir de duruma bakalım.
5393 Sayılı Belediye Yasası, belediyeleri “nüfusu 5.000 ve üzerinde olan yerleşim birimleri” olarak tanımlıyor.
İçişleri Bakanlığı, Temmuz 2024 tarihi itibariyle toplam belediye sayısı 1403’dür diyor. 30’u büyükşehir belediyesi, 51’i il belediyesi, 19’u büyükşehir ilçe belediyesi, 403’ü ilçe belediyesidir. Belde belediyesi sayısı da 400’dür.
Belde belediyelerinde nüfusun tartışmalı olduğunu dikkate alırsak, Hayvan Hakları Yasasının “nüfusu 5.000 ve üzerinde olan belediyeler hayvan bakım evleri kuracaktır” şeklindeki emrine göre, bakım evi ve tedavi merkezi kurması emredilen belediye sayısı en az 1004’dür.
Oysa yeni Yasa Teklifi, 2004 yılında çıkarılmış kanuna ve kanunu 20 yıldır uygulayan iktidara rağmen, hayvan bakımevi sayısının “sadece 322 olduğunu” belirtmektedir.
Yine yasa teklifinden anlıyoruz ki, bu 322 bakımevindeki toplam hayvan sayısı da, sadece 105 bindir.
İktidar, kendi yasasını uygulamamış, kurması emredilen 688 bakımevini kurdurmamış.
Valiler önemsememiş.
Belediyeler umursamamış kanunu.
Sonuç, 4 milyona yaklaşan sokak köpeği. Ve şimdi de topluca katledelim diyorlar.
Görevlerini, sorumluluklarını yerine getirmeyenlerin vebalini, katledilecek olan hayvanlar çekecektir.
İKTİDARIN GÖREVİ
Bakanlık, Valilerin başkanlığında oluşan “İl Hayvanları Koruma Kurulları”nın bölgeleri için hazırladığı yıllık planlara onay ve yetki vermektedir. Dolayısıyla bakanlık, daha doğrusu iktidar, bütün illerdeki olumlu ya da olumsuz gelişmelerden, onaylayan ve görevlendiren makam olarak sorumlu değil midir?
İktidar ve Bakanlık, Yasanın bütününü uygulama ve denetleme görevi ile de donatılmıştır. 5199 Sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu’nun “Denetim” başlığını taşıyan 17. Madde, iktidara da görev veriyor. “Bu Kanun hükümlerine uyulup uyulmadığını denetleme yetkisi Bakanlığa aittir” diyor
Sonuç olarak yasa açıkça belirtmektedir ki Bakanlık, yani iktidar, ülke çapındaki olumlu ya da olumsuz bütün gelişmelerden sorumludur.
SORUMLULUK BELEDİYELERE ATILIYOR.
Gerekçe’den okumaya devam edelim; “Mevcut Kanun ile hayvanların toplanması ve rehabilitasyonuna ilişkin sorumluluk belediyelere verilmiş ancak gerekli denetim mekanizmaları tesis edilemediğinden, ilgili kuruluşlar üzerine düşeni tam anlamıyla yerine getirememiş ya da mevzuatın dar yorumlanması sebebiyle çözüme katkı sunmak istedikleri halde mevzuatla kendilerine çizilen sınırları geçemediklerinden popülasyon her geçen gün katlanarak artmaya devam etmiştir.”
Oysa yasa valilere denetim görevi veriyor.
Belediye Başkanları, Valinin başkanlığındaki “İl Hayvanları Koruma Kurulu” organının da üyesidir. Ve organ birlikte karar almakta, Bakanlığa karşı birlikte sorumluluk taşımaktadır.
Dahası Bakanlığın bizzat denetim yetkisi ve görevi vardır.
Belediyeler hayvanların toplanması ve rehabilitasyonu görevlerini yapmıyorsa, bunca denetim mekanizması uyuyor muydu? Anlaşılan yasa teklifini hazırlayan iktidar, sorumluluğu sadece belediyelere yüklemek niyetindedir.
TEHLİKE ARZEDEN HAYVANLAR
“Genel Gerekçe” diyor ki; “Başıboş köpekler, en temel insan hakkı olan yaşam hakkını dahi tehdit eder bir boyuta ulaştığı gibi çevre temizliği, toplum sağlığı, kamu düzeni ve güvenliği ile diğer hayvanların yaşamını ve varlığını da tehlikeye atmaktadır.”
Yeterli bakımevi açtırmayan, yeterli sağlık merkezi kurdurmayan, çıkardığı yasayı uygulamayan, görevlerini savsaklayan iktidarın, “Tehlike Arzeden Hayvanlarla ilgili Genelgeyi bile yakın zamanda, daha 2021 yılında çıkardığı dikkate alınırsa, soruna ne kadar ciddiyetle ve bilimsel yaklaştığı anlaşılabilir.
Buna rağmen, saldırgan eğilimi bulunan Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully ırkı köpeklerin “üretilmesi, sahiplenilmesi, sahiplendirilmesi, barındırılması, beslenmesi, takas eeilmesi, sergilenmesi, hediye edilmesi ve ülkemize girişi, satışı ve reklamı yapılmasının yasaklanması” olumlu bir adım olmuştur.
MEĞER ÖTANAZİ NİYETİ 21 YIL ÖNCE İMZALANMIŞ
Fakat yeni yasa teklifinde çok önemli bir itiraf daha var. O da, AKP iktidarının ötanazi fikrini gerçekte 21 yıldır benimsediği, hatta hayvanların yaşama hakları olduğuna dair 2004 yılında çıkardığı yasadan tam bir yıl önce “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Söz1eşmesi”ni imzaladığıdır.
Yasa teklifi diyor ki, “ülkemizde yakala-kısırlaştır-sal metodu çözüm değildir. 2004’ten beri yaşanan tecrübe de bunu göstermektedir”.
Ortaçağ Avrupa’sında sahipsiz hayvanları toplu olarak zehirleyen ülkeleri hatırlatan teklif, “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Söz1eşmesi” ile zehirleyerek yok etme yönteminin yerini “ötanazi” ile öldürmenin aldığını, Türkiye’nin de 2003 yılında bu sözleşmeye dâhil olduğunu, dolayısıyla artık “yaka-kısırlaştır- sal” yöntemine son verilerek, sadece tıbbi sebeplerle değil, kanuni sebeplerle de ötanazi yöntemine geçmek istediklerini” belirtiyor.
Hayvanların yaşama hakları üzerine hazırlanan ve 20 yıldır yürürlükte olan yasa, bu sebeple mi 20 yıldır ihmal edildi de toplumda böyle sorunların üremesine seyirci kalındı, diye, insan kendi kendine sormadan edemiyor doğrusu.
SONUÇ
AKP iktidarının 2004 yılında çıkardığı Hayvanları Koruma Kanunu, belediyelere bakımevi ve sağlık merkezleri kurma görevi, valilere sorumluluk ve yetki, iktidara belediyelere destek ve kanunu uygulama görevi verilmişti.
Ancak sonuç olarak;
- Valilerin görevlerini yeterince yapmadıkları anlaşılmaktadır.
- İl Hayvanları Koruma Kurulu’nun görevlerini yeterince yapmadıkları anlaşılmaktadır.
- Belediyelerin görevlerini yeterince yapmadıkları anlaşılmaktadır.
- Bakanlığın görevlerini yeterince yapmadığı anlaşılmaktadır.
- İktidarın görevlerini yeterince yapmadığı anlaşılmaktadır.
- Ve 20 yıllık ihmal ve umursamazlığın faturası, hayvanlara çıkarılmak istenmektedir
- Yeni yasa teklifi medeni insana yakışmıyor.
- Dünya sadece bize ait değil. Doğadan kopararak binlerce yıl özel ihtiyaçlarımızın kölesi yaptığımız hayvanları, işimiz bitince soykırıma uğratmak, insanın evrimine uymayan tutumdur.
- Dünyanın sadece bize ait olmadığını unutmayalım. Her canlının yaşamaya hakkı vardır.
- İktidarlara düşen görev, insanın can güvenliğini ve huzurunu sağlamaktır, hayvanın da yaşam haklarını çağdaş ölçülerde teslim etmektir.
- Yasalar düzeltilebilir, eksikler giderilebilir. Mevcut yasa da iyileştirilebilir.
- Ötanazi gibi fikirler insanlığın beklentilerine çare olamaz.