Senin için; nice Volterler, Diderotlar, Rousseaualar bedenlerini yakıp Bastil zindanlarında kanları ateş ve barutla tutuştu!..
Sen; nice nice Burunolar, Gramsciler olup diktatör ve haydutlar sürüsünün boğazladığı ölmeyen canlar oldun…
Sen; Latin Amerika kıtasında uğrunda ölümüne savaşan Simon Bolivar, mısraları ile kalbinde yanıp tutuşan ve bu uğurda ölen Jose Marti; miras bıraktıkları yiğit evlatları Castro, Che Guevera, Salvador Allende, Chavezler, Zapata,…oldun!..
Sen; nice nice Namık Kemaller, Nazım Hikmetler olup kendi yurdundan sürgün edilip, karanlık küflü zindanlarda tutsak edildin uzak diyarlarda…
Çarlara, kralların başına buyruk zorbalıklarına boyun eğmeyip kölelerin inleyişini haykırışlara dönüştüren Puşkin oldun!
Sen; ABD’nin Napalm bombaları altında çelik yürekli Hoşimin, Moskova önlerinde asılan Hitler faşizminin ateşlerinde çözülmeyen Tanya!..Ve Hiroşima’da atom bombalarında yanıp küllenmiş binlerce insan! Ortadoğu’da kan revan içinde kalan milyonlarca insanlık!..
Sen; İspanya’da bütün yer yeryüzü zorbalarının desteklediği diktatör Franko’nun Guernicasu; senin için haykıran Federico García Lorca, Miguel Hernandezlerin canlarından kurşun yaraları ile dökülen kanlarında açan portakal çiçeği oldun; Şilili Neruda’nın ölünceye dek yorgun kalbinde gözyaşları gibi taşıdığı ” Yürekteki İspanyası!”
Sen; yedi düvel işgalci ve onların yerli işbirlikçilerine karşı o büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ” ya istiklal ya ölüm! diyen haykırışları olup kasırgalar oldun!..
Sen; Hitler Faşizminin darağacında asılırken Julıus Fucık, ülkemizde emperyal güçler ve işbirlikçilerinin eliyle asılan fidan boylu Deniz Gezmişlerin gecenin karanlıklarını delip yurdunda yüzyıllarca yankılanan ” Yaşasın bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!” haykırışları oldun!..
Sen; ABD emperyalizm haydutlarınca, kendi halkının meclisi üzerine tonlarca bomba yağmasına rağmen; ” halkın egemenliği için and içtin, sizin gibi alçaklara, ihanetçilere teslim olmayacağım!” diye haykıran Salvador Allende olup tutuştun, barutlu kan kokusu olarak yükseldin Santiago’nun mavi göklerine kara bir duman gibi!
Sen; Vurulmuş Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu oldun ülkemizin başkentinde!.. Ve Sivas’ta tutuşan canlar!..
Sen; zindanlarda tutsak alınmış yurtseverlerin onurun, cesaretin altın çekiçleri ile yıktığı Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy oldun…
Sen; Afrika da emperyalist sömürgeciler ve onların işbirlikçi satılmışların ihanetine uğramış yiğit Sosyalist Yüzbaşı Thomas Sankara, Patrice Lumumba,…oldun!..
Ve daha uğruna nice nice kanlar, gözyaşları döküldü; nice nice ölüme hiç yakışmayan canlar toprağa düştü!..
Şimdi ise ülkemizde; zebaniler, karanlık güçlerin haramiler gibi talan ettiği; ihanetçi nankörlerin yakıp yıkmaya çalıştığı ama her şeye rağmen, bu yıkıntılar arasında her gün şehit kanlarıyla üzerine damlayan kanlı al bayrak olarak dalgalanmaktadır bir avuç namuslu yurtseverin ellerinde!