Bir yaşını doldurmaya gün sayan Gazze savaşı boyut kazandı. Beklendiği gibi İsrail savaşı Lübnan’a da yaydı.
Bunu yapmadan önce öngörüldüğü gibi Gazze’yi Filistinsizleştirdi. Bu sınır tanımazlığın İsrail’i olumsuz etkilemesini dileyelim.
Geçtiğimiz günlerde Hizbullah’a ve İran’a karşı teknolojik savaş da yürüten İsrail çarpıcı sonuçlar aldı. Başka deyişle, savaşa psikolojik yıkıcılıkla başladı.
İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bir suikaste kurban gittiği bugünlerde çok daha iyi anlaşıldı.
Hizbullah gibi çok sağlam ve güçlü görünen bir örgütün bu yaşananlardan sonra içine düştüğü iç karartıcı psikolojiyi kestirmek hiç zor olmasa gerek. İsrail’in yalnızca teknoloji ve ileri savaş teknolojisi bakımından değil haber almada da etkili olduğu anlaşılıyor.
Hizbullah içindeki güven ortamının derinden sarsıldığı kuşkusuzdur.
Haftalar önceydi!
Gazze’de ellili yaşlarında bir kadın kameraya ve uzatılan mikrofona çığlık çığlığa “Allah’tan başka kimsem kalmadı” demekteydi. Ailesinden hiç kimse canlı kalmamıştı. Ne bu kadının ne de Filstinlilerin ezici çoğunluğu içine düştükleri durumu Hamas’ın akılsızlığına bağlamaları söz konusuydu.
Savaşları tarih boyunca teknolojisi üstün olanlar kazanmıştır.
Örneğin, Fatih’in üstün teknoloji ürünü topları karadan gemi yürütme becerisiyle birleşince İstanbul’un düşmemesine şaşırmak gerekirdi.
Milli Mücadelemize bakalım.
Hem teknoloji hem de asker, araç ve gereç sayısı bakımından eksik olan Türkler Yunan ordusunu dize getirdi. Teknoloji eksikliğine karşın bu nasıl başarıldı?
Teknolojiyi yaratan aklımız olduğuna göre teknolojimiz geriyse aklımızı kullanmak biricik seçenektir.
Milli Mücadele’de işe düşman azaltarak başladık, iyi ve kapsamlı bir hazırlık evresi geçirdik. Savaş stratejisi becerisi de eklenince önce kurtuluşu sonra kuruluşu ve devrimleri yaşama geçirilebildik.
Bugüne baktığımızda Filistin halkını din rehberli savaşıma sürükleyenler yanı başlarındaki dindeşlerinin desteğini sağlama yeteneğinden çok uzaktalar. Avrupa’nın öte ucundaki İspanya bile Filistin davasına dindeşlerden daha fazla destek veriyor.
Filistin’in yitirdiği andır Filistin davasını yürütenlerin dincileşmesi ve din eksenli yapılara dönüşmesi. Bu savaşım modelinde BAAS döneminin laik yapısı yerini dinciliğe bıraktı.
Laiklik çoğu zaman giyim, kuşam ve yaşam biçimiyle tanımlanır. Bir ölçüde doğru ama büyük ölçüde eksiktir bu tanım.
Laiklik her şeyden önce aklın kullanımı, aklın özgürleştirilmesi demektir. Aklın olduğu yerde düşünce olur, düşüncenin olduğu yerde insan yaratıcılığı kendisini gösterme olanağı bulur. Can düşmanına başkaldırma niyetindeki bir halkın yobazlığa boyun eğmesi de ayrıca ironik burum olsa gerektir.
Din güdülü yapılanmalarda tartışma, araştırma ve geliştirme söz konusu olamayacağı için bireylerin teknoloji geliştirmesi olanaksızdır. Bu gibi insan toplulukları kendi öz üretimleri yerine üretilmiş olanları kullanmayı ya da müşteri olmayı yeğlerler.
Durum böyle olunca güvenlik göz ardı edilir. Yaşamı kolaylaştırdığını düşündüğünüz aygıt gün gelir katiliniz olur.
Filistin ve onun yanında görünen Arap toplumlarının teknolojik geriliklerini, ürün satın alarak giderme tutkuları son haftalarda çarpıcı olayların yaşanması anlamına geldi.
Askersel yöntemlerle başarıya ulaşılamayacağını üç çeyrek yüzyıldır göremeyen (ya da görmek istemeyen) Filistin davası güdücülerinin dünyadaki değişimi ve dönüşümü ıskalamalarının acıklı sonuçlara yol açması şaşırtıcı olmadı.
“Aksa Tufanı” adıyla sergilenen anlık başarı bir yılın sonunda Filistin halkını soyu tükenme olasılığıyla baş başa bıraktı.
Oysa, Filistinliler ve onları gözetenler dünyanın ağırlık merkezinin değişmekte olduğunu görmeliydiler. Dinsel karanlık ve koşullanmışlık bu farkındalığın önüne geçti.
İsrail-Filistin arasındaki asimetrik durum ancak bu yolla dengelenebilirdi. Bu akılcı yol göz ardı edilip de anlık Pirus zaferlerinin çekiciliğine kapılmak bugünkü tabloyu kaçınılmaz kıldı.
Batı emperyalizmi güdümlü dincileşme Filistinlilerin ve elbette bölgedeki diğer yapılanmaların çıkmaza girmesine giden yolun taşlarını döşedi.
Hamas’ın Aksa Tufanı hamlesi bugünkü görünümün birincil sorumlusudur. Kazanılamayacak savaşa girmenin yaratacağı sonuçtur karşımızda duran.
İsrail’e ve gerilemekte olan emperyalizme yaşam öpücüğü oldu dense abartılmış olmaz.
Bugün, yanı başındaki dindeşlerin ilgi göstermediği Filistin davasının dünyanın geri kalanından hak ettiği ilgiyi görme olasılığı yüksek değildir.
Filistin bundan böyle bağımsız devlet olmak şöyle dursun varlığını koruma savaşımı verecek gibi görünmektedir.
Çağın gereklerine uyamayanların ayakta kalma olasılığı yok gibidir.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet30/11/2024Tarih aklayıcılığı
- ana manşet23/11/2024Sesimi duyan var mı?
- ana manşet19/11/2024İlmiye Çığ’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
- ana manşet18/11/2024Çocukları koruyamamak