Önceki gün Yarınlar “Türkiye BRICS’e üye olabilir mi” diye soruyordu.
Cevap, son paragrafta “Türkiye’nin talep etse dahi emperyalist batı sisteminden kopmadan BRICS üyesi olamayacağı” cümlesiyle özetlenmişti.
Bu analiz ne yazık ki sol geleneğimizde her şeyi “emperyalizmle ilişkiyi koparmaya” indirgeyen yanlış bir düşünüş biçiminin sonucudur.
Sadece BRICS üye ve kurucularına bakılsa bile bu oluşumun esnek yapısı anlaşılabilir ve Türkiye’nin gerçekten istemesi halinde birliğe hızla üye olabileceği görülür.
Örneğin BRICS’in beş kurucusundan birisi olan Brezilya, ABD’nin Latin Amerika’daki 1 numaralı NATO dışı askeri ittifakıdır. 1964 darbesinden bu yana Brezilya ordusunun komuta kademesinin oluşumunda Pentagon etkisi belirleyicidir. Latin Amerika’nın bu en büyük ordusu ABD’nin kıtadaki tüm operasyonlarına katılır.
Ayrıca Brezilya yüksek yargısı, hakim ve savcıları ABD’de aldıkları brifing ve seminerlerde seçilir. Medya ve güçlü evangelist/pentakostal kilise de ABD merkezlidir.
Türkiye’nin neredeyse 9 katı büyük olan bu ülke geniş bir tarım ve hammadde sektörüne ve uçak üretimi gibi sofistike köklü bir endüstriye sahiptir. Bu yüzden 2023 yılında en büyük ticari ortağı olan Çin’e 122 milyar USD değerinde mal ihraç edebilmiştir.
Daha da önemlisi Brezilya Çin’le ticaretinde 60 milyar USD fazla vermektedir.
BRICS’in maddi temelini bu ticari ortak oluşturmuş ve özellikle Lula hükümetleri döneminde siyasileşmiştir.
ABD hegemonyasına rağmen en sağcı Bolsonaro dahil Brezilya’da hiçbir sektör bu ilişkiyi sorgulamaz; aksine gelişmesi için çaba sarf eder.
Brezilya bir tarafa bu yıl BRICS’in birliğe kattığı Mısır, İran, Suudi Arabistan, BAE ve Etopya’yı bakalım.
Bunların “emperyalist sistemle” bağları Türkiye’den çok daha az değil.
Suudilerin ve Mısır’ın ABD ile askeri alandaki ortaklıkları Türkiye’den bile fazla. ABD bu ülkelerle doğrudan savunma anlaşmaları yapalı yarım asrı geçiyor. Yakın zamana kadar, küresel ölçekte, İsrail’den sonra en yüksek ABD askeri yardımını alan ülke Mısır’dı.
Ya da BAE’nin İngiltere’den çok da bağımsız bir ülke olduğunu düşünemeyiz.
Hindistan’ın emperyalist Batı ile ilişkileri belki de Türkiye’den çoktur. Bu ülkenin Çin’e karşı Batı tarafından kayrıldığı biliniyor.
Öyleyse Türkiye’nin BRICS’e üye olmamasının ardında yatan neden “emperyalist batı sistemi” ile bağları değil.
Önceki yıllarda BRICS’in merkezinde Çin’in bulunduğu ve onun kendi hammadde ihtiyacını garantilemek için kurduğu bir yapı olduğu söyleniyordu.
Fakat 2024’teki genişlemeyle bu tez geçerliliğini yitirdi.
Şimdi BRICS’le Kuşak Yol Girişimi arasında bir bağ kurabiliriz.
Bu da Türkiye’nin BRICS’in bir parçası olmasını destekleyen bir olgu olabilir. Zira halen Türkiye’nin önemi jeopolitik konumundan ibaret.
BRICS’e şimdiye kadar Türkiye’nin ortak olmamasının tek sebebi siyasal iktidarın kendini Batıya kanıtlama ve onlarla ortak olma hevesidir.
Çeyrek asra dayanan siyasal iktidar, ülkenin enerjisini Batı ile pazarlık masalarında ve çatışma alanlarında varlık olacağım diye tüketmeseydi Türkiye çoktan BRICS’e katılmıştı.
Türkiye’nin NATO’da olmasının ya da “atılacağı” kehanetinin de konuyla bir ilgisi yoktur.
Asıl mesele Türkiye’nin uluslararası alanda referans alınabilecek tutarlı bir politikaya sahip olmamasıdır.
Siyasal iktidar iç politikada olduğu gibi dışarıda da elmaları, armutları tek sepette taşımayı kurnazlık zannediyor. O yüzden kimse Türkiye’nin BRICS’te Batının dengeleyici aparatı rolüne bürünüp bürünmeyeceğinden emin olamıyor.
İktidar, Çin’de BRICS’e katılmak istediğini söyleyip, Türkiye dönüşü Çin otomobillerine vergi koyuyor.
BRICS meselesi Türkiye’nin boşa geçen 20 yılının özetidir.
Türkiye’nin Çin ile ticaret hacmi 45 milyar USD ve bunun sadece 5 milyar USD’si yaptığı ihracat. Yani neredeyse %90 ticaret açığı veriyor.
Bu kadar büyük bir müşteri olup da Çin’den hiçbir üretim tecrübesi, ortaklık ya da teknoloji transferi alamamış bir siyasal yönetime sahibiz.
Uygur bölgesine gidip cami ziyaret edeceklerine, şimdiye kadar oradaki Türk üreticileri bir çatı altında toplayıp hedef belirlenseydi Çin’le ticaretimiz bu kadar dengesiz olmazdı.
BRICS özellikle pratik ekonomik ilişkiler yumağının bir neticesidir ve tek bir ilerleme politikası dayatmaz. G-7 bloğunun yaptığı gibi kendini kaba bir kültürel-politik tekdüzeliğe indirgemez. Üyelerinin farklı kutuplarla ilişkiler geliştirmesine izin verir.
Mesela Brezilya bu yıl aynı anda hem BRICS’in hem de G-20’nin başkanlığını birlikte yürütüyor.
Aynı Brezilya Batı bloğunda yer almasına karşın Rusya ile ilişkilerini hiçbir zaman bozmadı. Çünkü Brezilya tarımı büyük oranda Rus gübresine bağımlı.
BRICS şu anda küresel petrol-gaz üretiminin %44’ünü ve enerjinin %50’sini üretiyor.
Bu süreci diyelim ki 20 yıl önce göremediniz, 10 yıldır da mı fark etmediniz?
S-400 almayı biliyorsunuz da Etopya’nın yaptığı şeyi mi yapamıyorsunuz?