Ortadoğu’da yaşananlar, bir dizi iç savaş, terör örgütü ve siyasi ittifak gibi görünebilir. Perde arkasına baktığımızda ise bu karmaşık tablonun tek bir merkezden, yani ABD tarafından ustalıkla tasarlandığını görmek mümkün. ABD, hem kaosu yaratıp hem de bu kaosu çözüyormuş gibi yaparak Ortadoğu’da kendi çıkarlarına uygun bir düzen kurma çabasında. Bunun en bariz örneği ise İŞİD’in ortaya çıkışı ve ardından ABD’nin bu terör örgütüne karşı “sözde” mücadelesidir.
ABD’nin bu planı bir taşla birkaç kuş vurmayı hedefliyor: Bölge ülkelerini zayıflatmak, enerji kaynaklarını kontrol etmek ve halklar arasında derin düşmanlıklar yaratarak bir araya gelmelerini engellemek. İşin daha ilginç yanı ise, bu oyunun sadece Ortadoğu’da değil, Türkiye’nin siyasi yapısında da yansımalarının bulunması.
İŞİD ve PYD/PKK: ABD’nin İkili Stratejisi
ABD, İŞİD’i bir tehdit unsuru olarak ortaya çıkarırken aslında yalnızca bölgeyi değil, dünya kamuoyunu da manipüle edebileceği bir araca sahip oldu. Bu örgüt, ABD’nin “terörle mücadele” bahanesiyle Ortadoğu’da askeri varlığını artırmasının ve politik müdahalelerini meşrulaştırmasının temel taşıydı. Ancak bir süre sonra, İŞİD’e karşı mücadele eden başka bir yapı ortaya koyarak, aslında aynı planın ikinci perdesini devreye soktu: PYD/PKK.
PYD/PKK’ya verilen açık destek, ABD’nin bölgedeki terör örgütlerini araçsallaştırma politikasının net bir göstergesi. Burada dikkat çeken nokta şu: ABD hem İŞİD’i besleyen hem de ona karşı savaşan gücü organize eden aktör. Bu ikili oyun, ABD’nin bölgedeki tüm ipleri elinde tutmasına olanak sağlıyor. Bugün PYD/PKK’nın ABD desteğiyle Suriye’nin kuzeyinde bir statü elde etmeye çalışması, bu emperyalist planın açık bir yansımasıdır. Yani İŞİD de, PYD/PKK da aynı kuklacı tarafından oynatılan piyonlardır. Kuklalara odaklanmak yerine iplerin kimde olduğunu görmek gerekiyor.
MHP’nin Rolü: Milliyetçilik Maskesi Altında ABD Politikaları
Türkiye’de ABD’nin oyununa figüranlık eden yapılar arasında MHP’nin tarihsel rolü göz ardı edilemez. Her ne kadar milliyetçi söylemlerle öne çıksa da, MHP’nin varoluş sebeplerinden biri ABD’nin soğuk savaş dönemindeki çıkarlarına hizmet etmekti. 1970’lerde anti-komünist mücadele adı altında şekillenen bu yapı, aslında ABD’nin Türkiye’deki etkisini artırmasına zemin hazırladı. O dönemde “ülkücü hareket” adıyla ortaya çıkan yapılar, CIA destekli projelerden bağımsız düşünülemez.
Bugün de MHP’nin milliyetçi söylemlerinin, ABD’nin bölgedeki çıkarlarına dokunmadığını görüyoruz. ABD’nin Türkiye’ye biçtiği “bölgesel taşeron” rolü ne zaman öne çıksa, MHP bu politikaları zımnen veya açıkça destekledi. Örneğin, ABD’nin Ortadoğu’daki terör örgütlerine verdiği destek eleştirilirken, Türkiye’nin ABD ile NATO çerçevesindeki ilişkilerinin sorgulanmasına dair MHP’den ciddi bir karşı duruş görmüyoruz. Milliyetçilik söylemi güçlü olsa da, eylemler çoğunlukla ABD’nin çizdiği sınırların dışına çıkmıyor.
Kuklalar Değil, İpleri Elinde Tutan Kuklacı Önemli
Asıl mesele, sahnede dans eden kuklaları değil, bu kuklaların iplerini elinde tutan kuklacıyı görmektir. Bugün Türkiye’de ve Ortadoğu’da ortaya çıkan terör örgütleri, ani siyasi dönüşler ve ittifaklar, hiçbir zaman kendiliğinden gerçekleşmiyor. Bunlar, ABD’nin bölgedeki çıkarlarını koruma adına şekillendirdiği bir stratejinin parçalarıdır.
Ortadoğu’da oynanan oyunlarda kullanılan İŞİD, PYD/PKK gibi taşeron örgütler, yalnızca ABD’nin hedeflerini gerçekleştirmek için kullandığı araçlardır. Aynı şekilde Türkiye’deki siyasi ittifaklar ve iç politikadaki değişimler de bu emperyalist planlardan bağımsız düşünülemez. Kuklalar değişse de, ipleri elinde tutan kuklacı her zaman aynı: ABD.
Çözüm: Bölgesel Bilinç ve Ortak Mücadele
ABD’nin oyunlarını bozmanın yolu, bölge halklarının ve Türkiye’nin emperyalist planlara karşı ortak bir bilinç geliştirmesinden geçiyor. Bunun için sadece terör örgütleriyle değil, bu örgütleri kullanan güçlerle de mücadele etmek gerekiyor. Bölgesel iş birliği, ABD’nin ipleri elinde tutan pozisyonunu zayıflatabilir. Ancak bu, kuklalarla değil, kuklacının kendisiyle yüzleşmekle mümkün olacaktır.
Sonuç olarak, ne İŞİD ne PYD/PKK ne de siyasi figürler bu oyunun başrol oyuncusudur. Asıl başrolü oynayan, perde arkasında bölgeyi kaosa sürükleyen ABD’dir. Savaşları da barışı da organize eden bu güç karşısında uyanık olmak ve sahte dostlukların maskesini düşürmek, bölge halklarının geleceği için bir zorunluluktur.
Author Profile
