Bugün için gündemi zorlayan ve oluşturan faktör, halkın ihtiyaç, zorluk ya da talepleri olmaktan ziyade, mevcut iktidarın akıl almaz ve yıkıcı planlamaları olmuştur.
Böylesi bir planlama ya da ideolojik temelden yoksun kurgu, belirli bir düzlemi oluşturan olmaktan ziyade, mevcudu tamamen yok etme ve insanlarımızın, toplumsal yapı ve toplumun tarihsel gerçekliklerine dayanan ideolojik varlığını niteliksizleştirme girişimidir.
Bu kapsamda, tüm siyasi çevrelerde ciddi bir şaşkınlık yaratan ‘Bahçeli’nin Dem’e el uzatması’ ve akabinde ‘Apo’ya Meclis Daveti’, ardı sıra gelen ‘Kayyum Atamaları’ incelenmesi gereken ve yoruma muhtaç girişimlerdir.
Konunun iki boyutu bulunmakta. Birincisi, Kürt siyasetinin baş aktörünü, iktidarın istek ve arzuları doğrultusunda değişmemek üzere belirlemek; ikincisi, Cumhuriyetin ideolojik temeli konumundaki Kemalist Devrim bilincine yeni tanım getirmek.
Bu iki olguyu irdeleyelim;
Birinci olgunun tanım başlangıcını, Mayıs 2014 tarihinde, Tayyip Erdoğan’ın isteği ve bu isteğe Abdullah Öcalan’ın olumlu yanıt vermek sureti ile örgütüne verdiği direktif doğrultusunda düzenlenen Demokratik İslam Konferansı adı altındaki Kürt İslam Konferansı oluşturmaktadır. Konferansın temel amacı, salonun duvarlarına asılan hain Şeyh Sait’in fotoğraflarından anlaşılmaktadır; Kürt siyasi hareketini, tarikat düzlemine evirmek, böylelikle, Kürt siyasal hareketini, tarikat düzlemi ile buluşturup, rahatlıkla yönlendirebileceğiniz bir yapıyı elde etmek, iktidarın en büyük arzusu olarak sahnedeki yerini alıyor. Ardından gelen Selahattin Demirtaş önderliğindeki kesimin bu olguya muhalefeti, belirleyici eksenleri Kürt siyasi yaşamının derinliklerine kadar dahil ediyor. Demirtaş’ın Türkiye Partisi ve siyaseti söylemi ile ortaya çıkışı ve cumhurbaşkanlığı adaylığı, kontrolden çıkan bir Kürt siyasi hareketi denklemini iktidarın önüne, aşılması gereken engel olarak getiriyor.
Demirtaş’ın cezaevi serüveni başlıyor fakat, bu koşullarda dahi etkinliğini, siyasi söylem ve eylemlerde sürdürüyor. Bu gelişim, Kürt siyasal hareketini tarikatlar ile buluşturmak eylemini geçersiz kılıyor.
Anayasa değişikliğinin iktidar açısından önemi ortada. Bu değişiklik, Erdoğan’ın gördüğü ‘İktidarı kaybetme’kabusunun panzehiri olacak. Bu yoldaki en kolaylaştırıcı eylem, Kürt oylarını alabilmek için Kürt siyasi yaşamının ve Dem’in tek lideri olarak Abdullah Öcalan’ı vitrinin önüne koymak. Ardından, Erdoğan’ın taleplerini, Apo üzerinden Kürt siyasi kanallarına iletmek ve entegre etmek. İşte burada, Bahçeli’nin Dem’e el uzatıp, ardından, babasının dükkanı zannettiği, TBMM çatısı altına Apo’yu davet etmesi ardındaki sır açığa çıkıyor. Özetle, Apo’yu, Kürt siyasi hareketinin tek lideri yaparak, kukla pozisyonunu tescillemek.
Şu husus, dikkat edilmesi gereken gerçeklik olarak kendisini belirlemektedir ki; son yapılan Batman, Halfeti ve Mardin Belediye Başkanlarının yerlerine Kayyum atanması operasyonu iki boyutta kendini tanımlamakta; Abdullah Öcalan’ı Meclis daveti sonrası milliyetçi kesimi sakinleştirmek ve Demirtaş çizgisi dahilindeki Kürt siyasetçileri devre dışı bırakıp son darbeyi, Apo liderliği doğrultusunda indirmek.
Bundan sonrası için ikinci olguyu değerlendirmek, önümüzdeki süreç ile alakalı daha bir belirleyici olacaktır.
Başlayalım.
İkinci olgu ile alakalı gelişimin başlangıcı, Esenler Belediyesine Kayyum atanması. Atama ve başkanın görevden alınmasındaki temel olgu, belediye başkanının Pkk üyesi olması ve terörist kimliği. Ahmet Özer hangi siyasi partiden seçilmiştir? CHP. Peki CHP kimdir? Kendisini Atatürkçü ve Kemalist diye tanımlayan bir yapı.
Gelelim 4 Kasım tarihine. Halk Tv konuğu, Sırrı Sakık. Bu siyasi kişilik kimdir? Kürt burjuvazisinin temsilcisi ve iktidarın Kürt siyaset arenasındaki temsilcisi.
Diyor ki;
‘İstanbul’da kent uzlaşısı yapıldı, CHP Kürt oyları ile seçildi. Zaten Mustafa Kemal Atatürk, her zaman için Türk ve Kürtlerin kardeş halklar olduğunu savuna gelmiştir’
ifadesi önemlidir. Sizin ne söylediğiniz değil, karşınızdakinin ne anladığı önemli.
Bir anda Kemalistlere, ’Kürtçü bir siyasal eylemdir’yaftasını çekinmeden yapıştırdı.
Algı belirleyicidir. Önümüzdeki süreç, iktidarın arsız tutum ve açılımlarından ötürü toplumu, Kemalistler ve diğerleri kavgasına doğru evirebilir. Ancak bu söylem için erkendir, olguların soyutluktan biraz daha sıyırılıp, somutluğa doğru adım atması gerekmektedir.