ABD’nin bölge planlarındaki mızrağı İsrail, birkaç ayda saldırılarını Gazze, Lübnan, İran, Yemen ve Suriye’ye yaydı.
Irak’ta Barzanistan’a, Suriye’de PYD/YPG’ye destek verdiğini, bu kez daha yüksek sesle ve pervasız şekilde ilan etti.
ABD, İsrail’in bütün bu yeni hamlelerine sakınmadan destek verdi. Destekle de kalmadı. Saldırıları birlikte planladılar, birlikte sürdürdüler. Silah ve bombardıman uçağı verdi, istihbarat desteği ve uzman sağladı, karşı saldırılara karşı İsrail’e hava koruması sağladı. Daha da ötesi, dünya milletleri cephesinde hiç bu kadar tecrit olmamış olan, başbakanı ve savunma bakanı hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesinin tutuklama kararı aldığı İsrail’e, bütün milletlere karşı siper oldu.
ABD’nin Amerikan karşıtlığını kırmak ve bölgedeki ulus devletleri parçalamak amacıyla estirdiği Arap Baharı, tersine dönmüştü. İran’da başlayan bağımsızlık rüzgarı, Irak, Suriye, Afganistan, Yemen, Lübnan, Arabistan ve Mısır’a yayılıyordu. Bölge ülkeleri, hem Arap Baharı’nı püskürterek bu süreçten sağ salim çıkmış, hem aralarındaki düşmanlıkları geride bırakarak işbirliğine ve dayanışmaya yönelmiş, hem de BRİCS, Çin, Rusya gibi ABD’den uzaklaşan ilişkilere yönelmişlerdi.
ABD İsrail kırbacını kullanarak, Arap Baharını püskürten ülkeleri terbiye etmeyi, ABD karşıtı yönelişi dağıtmayı umuyordu. Saldırılardaki beklentilerden biri bu idi…
İkinci beklenti, yaratılan kaosun tozu dumanı eşliğinde 2.İsrail planında kullanılacak örgütleri cesaretlendirmek, harekete geçirmekti. Kontrol altındaki örgütleri düzenlemeye, parçalı örgütlerle birleştirmeye ağırlık verdiler.
Üçüncü beklenti, Türkiye’de açılım için daha geniş kuvvetleri ikna etmek…
*
Son iki ayda Türkiye’de birbiriyle ilgisi yokmuş gibi görünen gelişmeleri alt alta sıraladığımızda, hiç de bağımsız konular olmadığı, büyük bir planın parçaları olabileceği kuşkusunu kuvvetlendiriyor.
1-) 16 Ekim 2024 tarihinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani Türkiye’yi ziyaret etti. Sırasıyla Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü. Barzani, Irak Hükümetinin izin vermediği Irak petrolünün korsan satışında Türkiye’nin desteğini istiyordu. Mart 2023’ten beri kapalı olan Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının tekrar açılmasını istiyordu. Teklif, Türkiye’ye pay vermeyi de içeriyordu elbette.
Ziyaret, İsrail saldırılarının hızlandığı günlerde yapılıyordu.
Yeniden piyasaya sürülen açılım planları ile aynı günlere denk gelmişti.
Ve ziyaretten 4 gün sonra, Barzanistan bölgesinde 2 yıldır ertelenen parlamento seçimleri olacaktı.
Bütün bunlar ziyarete daha da anlam kazandırıyordu.
Bilindiği gibi Barzanistan, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında, Irak kuvvetlerine geçme yasağı koyduğu 36. Paralelin üzerindeki Irak topraklarıydı. Ve ABD o günden beri Barzanistan’ı Türkiye korumasına vermeye, Türkiye himayesinde bir ABD-Barzanistan devleti kurmaya çalışıyordu. Bu himaye bölgesi, sonraki yıllarda Türkiye, İran ve Suriye’den parçalanacak bölgelerin de eklenmesiyle 2. İsrail devleti olacaktı.
Neçirvan Barzani’nin böyle bir zamandaki ziyaretinin, 2. İsrail’in ön devleti olacak olan “Türkiye himayesinde Kürdistan” niyetinin, yeniden kaşındığı yorumlarını güçlendiriyordu.
2-) İkinci önemli gelişme, 2015 Haziran seçimlerinde AKP’nin 9 puanlık yenilgisinden bu yana rafa kaldırdığı “bölücü açılım” niyetinin yeniden sahneye sürülmesidir.
Bilindiği gibi ABD, önemli işleri, o fikre en karşıymış gibi görünenlerle yaptırmaktadır.
Örneğin BOP Eşbaşkanlığı görevi, zinayı, domuz ve at eti yenmesini serbest kılma, dinci görünen AKP’ye yaptırıldı.
Örneğin orduya, polise ve kamu kurumlarına türbanla girilebilmesini sağlamayı, Türk Ordusunun iç tüzüğünden kaynaklanan “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin” kaldırılması işini, Atatürkçü görünen CHP’ye, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı döneminde yaptırıldı.
Bugün de PKK lideri Öcalan’ı TBMM’ye davet etmek gibi, DEM’in bile cesaret edemeyeceği bir çağrıyı, milliyetçi olduğunu söyleyen partinin liderine yaptırıyordu. Milliyetçi pozundaki partiye yaptırılan iş, ABD’nin “kara gücüm” dediği örgütün liderine TBMM aracılığı ile meşruiyet sağlamaktı. Türk Ordusu dağda taşta PKK ile savaşırken, PKK ile masaya oturma çağrısıydı bu. PKK’ya silah bırakma çağrısı denilen olay, Türk Ordusu’nun PKK’ye karşı savaşı bırakması çağrısıydı bir bakıma da.
AKP’nin 2015 yılından beri lafını bile edemez olduğu “açılım”, bu kez yeniden sahaya sürülmektedir.
Açılımla kalınmıyor, PKK liderine “bu işi sen çözersin” deniyor.
PKK’ya ve liderine meşruiyet sağlanmaktadır.
PKK ve DEM’in yıllardır “Öcalan’ın muhatap alınması çağrısı”, bu kez milliyetçiyim diyen partiye söyletilmektedir.
PKK parlamentoda, kimliği ile ve devlete karşı konuşacaktır.
Daha dün seçim meydanlarında AKP iktidarına karşı “Apo’yu neden asmadın” diye efelenen, kürsülerden ip atma gösterileri yapan MHP, bugün Öcalan’ı TBMM’ye çağırmaktadır.
Öyle bir çıkıştır ki bu, sadece yapan için şaşırtıcı değildir. DEM partisi bile şaşırmış. Hatta “sürecin her adımından haberdarız ve bu adım bizi de temsil ediyor” diyen AKP, bu açıklamayı haftalar sonra ancak yapabilmiştir.
Bir kez daha önemli bir iş, o fikre en karşıymış gibi görünen üzerinden yaptırılmaktadır.
3-) Üçüncü önemli gelişme CHP’nin tavrıdır.
Açılım planının bu kez daha güçlü şekilde sahaya sürüldüğünü gören yeni CHP yönetimi, bu çıkışlara tavır almak yerine, “biz masanın dışında mı kalıyoruz” telaşına düştü. Peş peşe açıklamalar, Mardin ve Diyarbakır’da kayyım atanan DEM’li belediye başkanları ile yaptıkları gövde gösterileri, paniklediğini fazlasıyla gösteriyordu.
4-) Dördüncü belirgin gelişme, PKK ve DEM cephesinin fazlasıyla memnuniyetidir.
MHP ve AKP’nin yeniden açılım başlatmasından, Öcalan’ı muhatap almakla kalmayıp TBMM’ye davet etmelerinden fazlasıyla memnun olan PKK, 2015’ten beri üzerinde çalıştıkları CHP’yi dönüştürme amacına daha da önem veriyorlardı. Cemil Bayık, Duran Kalkan gibi PKK yöneticileri ve DEP Genel Merkezi, “bu süreci birlikte götürelim” diye CHP’ye çağrılarını yoğunlaştırdılar.
CHP yönetiminin ise gerek PKK yöneticilerinin çağrılarına, gerekse de DEM yönetiminin girişimlerine giderek ısındığı görülüyor.
5-) Beşinci önemli gelişmeyi, açılım planının yelkenlerine bu kez daha kuvvetli üflenmesi ile görüyoruz. MHP ve AKP’nin ortak tutumu, PKK ve DEM’in iştahı, CHP’nin “dışarıda mı kalıyoruz” telaşı yanında, Yeniden Refah Partisi (YRP) gibi muhalefet partilerinin çıkışları da dikkat çekicidir.
28 Kasım 2024 tarihinde YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan, DEM Genel merkezini ziyaret etti. Burada Erbakan, bölücü açılım yarışında el yükseltti. Görüşme sonrası basına yaptıkları açıklamada Erbakan, “Vatandaşlık tanımı değişsin, yerel yönetimlerin yetkileri artsın ve anadilde eğitim olsun” çağrıları yaptı.
6-) Altıncı önemli gelişme, Türkiye’de bunlar olurken, komşu ülkelerde Amerikancı kuvvetlerin de hareketlenmesidir. Irak’ta “Türkiye himayesinde Barzanistan” niyetindeki hareketlilik, Suriye’de ise artan Suriye’yi parçalama hamleleri…
ABD, bir yandan Suriye’deki bölücü grupları PYD’nin etrafında birleştirmeye çalışıyor. Öte yandan da Heyet-i Tahrir el-Şam (HTŞ) ve ÖSO gibi örgütleri petrol bölgesi Halep’i ele geçirmek için Suriye ordusuna saldırıya geçiriyor.
*
Bütün bunlar, İsrail saldırıları ile birlikte yürüyen ABD’nin 2. İsrail hamleleridir.
Başta sosyalist ve Kemalist örgütler olmak üzere bütün vatansever kuvvetlerin, bu gelişmeleri öncelikli olarak ele almaları ve birlikte tavır almaları gereken günlerdeyiz.