Asgari ücret kavramı ve uygulamasının İslam Tarihinde benzeri uygulamaları var mıdır? İslam’ın iki ana kaynağı olan Kur’an ve sünnette (hadisler) buyruk ya da salık vermeler bulunur mu?
Yok bulunmaz, zorlama yorumlarla bile böyle bir sonuca varılamaz.
Evet “zorlama yorumlar” nelermiş onlar, bir bakalım:
Ar’af Suresi 85’inci ayet işçi haklarına örnek gösteriliyor kimi İslami çevrelerce.
İşte o ayetin meali: “Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; çünkü sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Doğrusu Rabbinizden size apaçık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. Mal ve eşyanın değerini düşürerek insanlara haksızlık yapmayın. Yeryüzünde düzen sağlandıktan sonra orada bozgunculuk çıkarmayın. Gerçekten mü’min iseniz, sizin için hayırlı olan budur.”
Bu ayetteki “Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. Mal ve eşyanın değerini düşürerek insanlara haksızlık yapmayın” ifadesinden işçi haklarını çıkarmak zorlama yorumun en çarpıcı örneğidir. Kaldı ki, ayet Şuayip Peygamber dönemindeki Medyen halkından söz etmekte.
Başka ayetler de var, İslamcı çevrelerin örnek verdiği, onları da irdeleyelim:
en-Necm Suresi 39’uncu ayet:
Diyanet İşleri (Eski) Meali : “İnsan ancak çalıştığına erişir.”
Diyanet İşleri (Yeni) Meali: “İnsan için ancak çalıştığı vardır.”
Pekii tefsirinde neler deniyor bu ayetin: Pek çok tefsirde işçi emeği, emeğin yüceliği bağlamında bilgi yok, hep öteki dünya için çalışmak ve orada yalnızca bu dünyadaki çalışmanın karşılığının verileceği vurgulanmakta.[1] Yalnızca Diyanet tefsirinde şu ifade vardır: “39. ayet Dürüstlükle çalışıp çabalamanın, alın teriyle kazanmanın Allah nezdindeki değerine de işaret etmektedir.”[2]
“Allah nezdinde değeri…” neyin değeri işçinin, işçinin dürüstlükle, alın teriyle çalışmasının değeri. Ya işçinin emeğinin ve ücretinin değeri? O nerede?
Örnek verilen bir diğer ayet ise el-Kehf 30: “Biz elbette, iman edip işini iyi yapanların ücretini zayi etmeyiz.” Peki burada ücreti zayi etmeyecek olan kim, nerede zayi etmeyecek? Kim olacak Tanrı ve öte yanda zayi etmeyecek. İşte bu ayete ilişkin olarak Diyanet İşleri Başkanlığının tefsiri: “Allah Teâlâ bir önceki âyette iman etmeyenlere verilecek cezayı belirttikten sonra 30. âyette de ‘Biz, güzel iş yapanların ecrini asla zâyi etmeyiz’ buyurarak kendisinin adaletine işaret etmekte, inanıp iyi işler yapanların emeklerinin boşa gitmeyeceğini, karşılıklarının eksiksiz olarak kendilerine verileceğini ifade buyurmaktadır.”[3]
Yani işçi hakkı değil, emek değil burada ifade olunan, din uğruna verilen emeklerin ücreti, Tanrın katındaki karşılığı.
Yani Kur’an’da işçi hakları yok.
Hadislerde var mı? Var güya. Ülkemizde söz emeğe ve işçi haklarına geldi mi şeriatçı ya da dinci takım, durmadan Hazreti Muhammed’in o hadisini öne çıkarır: “İşçinin hakkını alın teri kurumadan veriniz.”[4] Güzel… Peki verilmezse ne olur, verilmezse bir başka hadise göre Peygamber kıyamet gününde onun hasmı olacakmış.[5] Yani Nass var ama ciddi bir yaptırım yok, öteki tarafa havale.
Peki işçinin grev hakkı, sendikal özgürlüğü ve örgütlülüğü bağlamında ne diyor İslam? Bunu da görelim ki kimse ikiyüzlülük etmeye. Önce, Ahmet Debbağoğlu’nun “İslam İktisadına Giriş”[6] adlı kitabından bir bölümü aktaralım: “İslam toplumu bir işçi sınıfı kavramına yabancıdır. Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanlar İslam toplumunda ortaya çıkmamıştır. (…) İş üretenler bu görevlerini hakkıyla yerine getirmeleri gerekmektedir. İslam’ın nazariyesinde işçi sınıfı olmadığı için toplu iş bırakmalar (grev) bahis konusu değildir.”
Bu kadar açık… E peki şu Hak-İş denilen dinci sendika konfederasyonu ve badem bıyıklılar tarafından kurulup AKP tarafından besiye çekilen Memur Sen adlı memur sendikası ne der bu işe? Onların İslam’ı; grevli, toplu sözleşmeli, işçi sınıflı İslam mı?
Hayır asla!
Server Tanilli’nin “İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi?” [7] adlı yapıtında daha ve ayrıntılı bilgiler veriliyor bu konuda: “İslamcı düzende grevin yasak olduğu konusunda, bu düzene yandaş düşünürler arasında tam bir görüş birliği vardır. Bu konuda Türkiye’de yayımlanan ilk kaynaklardan biri, Suriyeli yazar Muhammed Fehre Şafka’nın ‘İslam’da İş Ahkâmı ve İşçi Hakları’ adlı eseridir. Yazar şöyle diyor kitabında: ‘İşçinin grevle işini âtıl bırakmaya hakkı olamaz. Zira bunda, kendisine emanet edilen iş sahibinin mallarına zarar vardır. Gerçekte grev, akit şartlarını değiştirmek için başvurulan bir vasıtadır. (…) Söylenen şu: Şeriat düzenine göre, işinden hoşnut olmayan işçi, mahkeme ya da hakeme başvurur. Mahkeme ya da hakemin kararını beğenmezse yapabileceği tek şey, işten ayrılmak ve ‘Allah’ın rızkını’ başka bir yerde aramaktır.” Evet işte böyle… Bir İslamcı, bir şeriatçı, bir dindar ya da dinbaz, ne derseniz deyin; onun kitabında işçi hakkı, emeğin yüceliği, asgari ücret, açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi kavramların özde hiçbir değeri ve anlamı yoktur. Solcuları ve Kemalistleri bu dinde tutmak için özel olarak görevlendirilmiş sözüm ona “aydın din adamlarının” saptırma yorumlarına, anlam yükleme çabalarına da inanmayalım,
[1] https://www.islamveihsan.com/necm-suresi-39-ayet-ne-anlatiyor.html
[2] https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Necm-suresi/4820/36-54-ayet-tefsiri
[3] https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Kehf-suresi/2170/30-31-ayet-tefsiri
[4] İbni Mace, Mişkat II, 131
[5] Buhari Büyü, b. 106; İcare b.10
[6] Ahmet Debbağoğlu-İslam İktisadına Giriş/Dergâh Yayınları
[7] Server Tanilli-İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi?/Alkım Yayınları
Author Profile
