Yılda 365 gün olsa da yaşam deneyimlerine, önemli olaylara yetmekte zorlanıyor günler.
Elbette, kimi günler yılından bağımsız önemli olayları çağrıştırıyor.
31 Mart onlardan biri.
Birkaç gün öncesine kadar 31 Mart dendiğinde 1909’da Osmanlı payitahtında yaşanan gerici kalkışma gelirdi akla.
II. Meşrutiyet olarak da bildiğimiz Hürriyet Devrimi’ne karşı gericiliğin kalkışmasıdır o 31 Mart’ta yaşanan.
İçinde bulunduğumuz yılın 31 Mart’ında yaşananı çok da abartmadan tanımlamak gerekirse, derin uykuya dalmış olduğunu düşündüğümüz Türk milletinin uyanış günü olarak niteleyebiliriz.
Her geçen gün incilerine yenisini ekleyen, geriye yolculuğunda dur durak bilmeyecek gibi görünen siyasi iktidara “dur uyarısıdır” 31 Mart seçim sonuçları.
Her ne kadar her fırsatta “Umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır!” sözleriyle günden güne azalan umutları diri tutmaya çalışsak da umutsuzluk kısırdöngüsü içinde olduğumuz kuşkusuzdu.
Büyük yerleşimlerdekine eklenen Anadolu seçim sonuçları uyanışın ve sınır tanımaz iktidara yapılmış okkalı uyarının tartışılmaz kanıtı oldu.
Seçim sonuçlarından gereken dersi çıkarttık dese de iktidar bir yandan mazbata oyunlarıyla diğer yandan da anayasa oyunlarına girişeceği izlenimi veren açıklamalarla “yıkılmadım ayaktayım” iletisi verme derdine düşmüş görünmektedir. Oysa, sona giden yola çoktan girmiştir.
Arzuladığı yerde indiği demokrasi tramvayına bir kez daha binmek şöyle dursun inatlaşmayı sürdürmek eğilimini saklamayan bir iktidarla baş başa olduğumuz bir kez daha tüm açıklığıyla ortadadır.
Yaşadığı şoku atlatamayan iktidarın çocukça davranışları deyip geçelim!
Cumhuriyetin kurtarıcı ve kurucu partisi 47 yıl sonra bir kez daha seçimlerden birinci olarak çıktı.
1977 seçimleri benim ilk kez heyecanla ve coşkuyla izlediğim seçimlerdi. Seçim birinciliği tek başına iktidara yetmese de sokakları kan ve barut kokan Türkiye’ye umut aşısı olmuştu.
Kıbrıs fatihi unvanlı Ecevit’e ve partisi CHP’ye kurulan iç-dış destekli tuzaklar o sevincin büyümesine engel olmuştu. Yolun sonu 12 Eylül’e çıkmıştı.
Sonraki sevincimiz SHP’nin 1989 belediye seçimleriyle yaşanacaktı.
O sevinç de bir sonraki genel seçimlerde öncesinde yapılan HEP işbirliğinin olumsuz etkisiyle ve ona eklenen yerel yönetim beceriksizlikleri ve yolsuzluklarıyla kutlu sona erişememişti.
31 Mart 2024 seçimlerinde ortaya çıkan umut verici sonucun benzer olumsuzlukla sonlanmaması için erkenden önlem almakta ve hazırlıklı olmakta yarar var.
Yolsuzluğu, beceriksizliği ve savurganlığı rehber edinmiş sağ partilerde bu türden kusurların çok da önemsenmediği bilinmeyen bir durum değil. Buna karşılık kurucu partinin bu türden kusurlarından kurtulması için onyıllar gerekiyor.
Yerel seçim başarısını elde etmek kadar o başarıyı yerel yönetim başarısı ile bütünleştirmek ve sürdürmek de bir o kadar önemli.
İkinci 31 Mart’ın gerici kalkışmaya güç veren yeni bir dalgaya dönüşmesi istenmiyorsa yerel yönetimleri izleme ve destekleme kurulu oluşturmak, seçilen yerel yöneticilere rehberlik edecek bir yapılanma içinde olmak önem taşıyor.
2028 ya da erkene alınacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde başarılı sağlamada yerel yönetim başarımı kilit rol oynayacaktır.
Cumhuriyet düşmanlarına dur diyen Türk halkının desteğini diri tutmayı sürdürmek önde gelen görev olmalıdır.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet04/10/2024İngiliz gazetesinden çarpıcı savaş iddiası: Listede Türkiye de var
- ana manşet04/10/2024Ahmet Davutoğlu, PYD’ye Esad’a karşı ayaklanın size özerklik verelim demiş
- ana manşet03/10/2024KYK yurtlarına yemek hizmeti veren AKP’linin firmasının yemeklerinden domuz eti çıktı
- ana manşet03/10/2024Moskova’dan ‘Türkiye’nin BRICS üyeliği’ ile ilgili açıklama