Türkiye ortaçağ artıklarının vahşetini çözememişken Lübnan’dan gelen haberler çağ değiştirdiğimizin belgesi gibiydi.
Hizbullahçılar yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşlardı.
Son olarak doksanlı yılların ortalarına dek kullanılan ve cep telefonlarının yaşamımıza girmesiyle birlikte tarihe karıştığı sanılan çağrı aygıtları Hizbullahçıları vuran silaha dönüşmüş. Son bilgilere bakılırsa telsizler ve güneş enerjisi düzenekleri de eklenmiş patlama zincirine.
Güvenli olmadığı gerekçesiyle çağrı aygıtı kullanan Hizbullahçılar çağrı aygıtı saldırısıyla sarsıldılar. İleri sürüldüğüne göre aygıtlara patlayıcı yerleştirilmiş. Bu sav doğru olsa bile bu yaşananlarda bilişimin rolü yadsınamaz.
Sekiz ölü, 3000’e yakın yaralı.
Neresinden baksanız ilgi çekici bir gelişme.
İnsanlık tarihindeki çağ değişimleri çoğunlukla zamana yayılsa da Lübnan’da yaşandığı gibi keskin olaylarla da kendini gösterebiliyor.
Son yarım yüzyıla yayılan sayısal dönüşüm konusundaki tartışmalar sürmekteyken yaşanan bu olay bu konuda kafası karışık olanları da etkilemiş olmalıdır.
Her yıl rekor kırmaya doymayan dışsatımımız neden bir türlü kalkınmamızı sağlamıyor diye bir kez daha düşünmek gerekir.
Rekorlar kıran dışsatımımızın fotoğrafı çekildiğinde dışsatım adına kilosu 2 USD tutarında öte beri sattığımız anlaşılacaktır.
Ya bilgi?
İçine girdiğimiz bilişim çağında en değerli varlık bilgi.
Elle tutulmayan, özgül ağırlığı olmayan bir değer.
Bilinen deyişle yükte hafif (hatta yükü olmayan) pahada ağır.
Yeryüzünde var olmak isteyenlerin, bununla da yetinmeyip baskın konuma gelmeye çalışanların göz ardı edemeyeceği bir önemli olgudur artık bilgi.
Ona sahip olan gelişecek, kalkınacak ve varsıllaşacak!
Parasıyla değil mi, karşılığı neyse verir alırız diyen müşteri olma tutkunları ilerlememeye kararlı olduklarını ortaya koymuş olacaklar.
Manyetolu telefon dönemini anımsıyorum.
Numara çevirmek bile düşünülemezdi o yıllarda.
PTT’yi arayıp istediğiniz numarayı bağlatırdınız.
Uluslararası görüşme diye bir kavram akıldan geçirilemezdi. Şehirlerarası görüşme ise şansınız ve sabrınız olanaklıydı.
Geldiğimiz noktada cebimizde taşıdığınız herhangi bir teknoloji ürünü işimizi kolaylaştırdığı gibi yaşamımıza son verebilecek bir aygıta da dönüşebiliyor. O aygıtları üretmek, geliştirmek işin bir boyutu. Yine o aygıtları yönetmek ve silaha dönüştürmek bir başka boyut.
Bugün yeryüzünde 30-40 milyar dolayında nesnenin internete bağlı olduğu anımsandığında konunun karmaşıklığı biraz olsun anlaşılabilir. Bu bilgi göz önüne alındığında yarın bir başka aygıtın silaha dönüşmesi kimseleri şaşırtmamalıdır.
Örnekler çoğaltılabilir.
Bu yazının amacı öncelikle insanlığın içinde bulunduğu çağa dikkat çekmekti.
Bu çağda bilginin birçok kapıyı açacağı, üstünlük aracı olabileceği yaşadıklarımızdan kolayca anlaşılabiliyor.
Lübnan’da yaşanan olay elbette İsrail kaynaklı. Bir devlet terörü olarak da nitelenebilir hiç kuşkusuz.
Bu ve benzeri saldırganlıkları önlemenin tek yolu emperyalizmi ve uzantılarını yenmekten geçiyor.
Asimetrik güç konumlanmasının boy gösterdiği bölgede İsrail’i ve emperyalizmi yenmenin öncelikli yolu aklını kullanmaktan, bilgiye sahip olmaktan geçiyor. Bunun yerine kutsal kitaba sığınıp, ondan güç aldığını düşünmek emperyalizmin önde gelen güvencesi olup çıkıyor.
Bilginin ana güç olduğu bu çağda başka seçenek olmadığı açıktır.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet30/11/2024Tarih aklayıcılığı
- ana manşet23/11/2024Sesimi duyan var mı?
- ana manşet19/11/2024İlmiye Çığ’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
- ana manşet18/11/2024Çocukları koruyamamak