Yıl 1968 montaj sanayine karşı, İTÜ Öğrencileri olarak yürüyüşteyiz. Bu şekilde ithal sanayileşmenin yanlış bir strateji olduğunu, toplu taşımacılığın daha önemli olduğu yönünde pankartlar taşıyoruz.
Yıl 2024 Elektrik Mühendisleri Odası, bir bildiri yayınlıyor. Sanayi devrimini ıskaladık, şimdide teknoloji/bilişim devrimini ıskalıyoruz diyor.
Teknoloji ithalatçısı bir ülkeyiz diyor. Tıpkı bizim 1968 yılında söylediklerimizi söylüyor.
Osmanlı İmparatorluğu Batı cephesinde hep askeri yenilgilere uğradığını görünce, Batıya öğrenci göndermiş veya Batıdan öğretmenler getirmiş. Güvenlik anlayışı ile çözüm aramış. Elbette o duruma düşmüş Osmanlıdan plan yapmasını bekleyemezdik. Palyatif tedbirler düşünecekti.
Geç kalındığı için çare olamamış.
Aracılar ve ithalatçılara, ülkenin kalkınma planını bırakırsanız, onlar plansızlıktan yararlanarak kazanç sağladıklarından, üretime yanaşmazlar.
Çin planlayarak kazandı. Batı planlama karşısında yenildi.
Biz Batının yolundan gidersek, biz de kalkınırız sandık. Batıya bağlandık. Onlar da bizi Pazar olarak kullandıklarından, bir türlü kazançlı çıkamadık. Bir türlü kendi gerçeğimize göre üretim planlaması yapamadık. Çok uluslu tekellerin, yerli ortakları yaptırmadılar.
Planlama Teşkilatını kapattırdılar.
Ülkemizde bir nebze Ağır Sanayi tesisi varsa, bakın hepsini, Rusya yapmıştır. Batı üretim tesisi yapmaz. Onun amacı ülkemizi Pazar olarak kullanmaktır. Pazarı kullanmak için de aracı/ ithalatçı olur. Hizmet sektörü olur. Plan olmaz.
Plan yoksa üretim yoktur. Sadece Batının pazarı olmak vardır. Onun içinde önceden Rusların yaptıkları üretim tesislerini aracılara sattık. Özelleştirdik. Kapattık. İthalata devam ettik.
Her şeyi ithal etmek demek, yanı açık Pazar olmak demek, teknoloji ithal etmektir.
Teknolojinin tunç kanunu; üretmezseniz, teknoloji üretemezsiniz. Şimdi oradayız.
Eğitimi kasıtlı bir şekilde imamlaştırdık. Borçlanarak ithalat yaptık. İthalatçı kazandı ülke kaybetti.
İkinci Osmanlıyı yaşıyoruz. Borçlar dağ gibi. Üretim teknoloji üretecek kadar güçlü değil.
Aslında biz teknolojiden önce hayatı ıskaladık. Şimdi elektronik cihazlar patlamaya başlatınca, aynı Osmanlının düşündüğü gibi düşünmeye başladık. Güvenlik sorunu çıkınca, gene ıskaladığımızı anladık.
Bu tür öğrenme şekli, eğitimin yetersiz olmasından ileri gelir. Ülkemiz üretimin gereği insan yetiştiremiyor. Komprador sınıfın/ithalatçı sınıfın ihtiyaçlarına göre insan eğitiyoruz. Azınlık sınıfının iktidarının sürekliliğini sağlayacak eleman yetiştiriyoruz.
Okuyucularımın bu yazdıklarını bildiğini biliyorum. Lakin bir kez da not düşüyorum.
Hala montaj yapıyoruz. Üretim yapamıyoruz.
Üretmeyen toplumlar zihinsel olarak da gelişemezler.