Sosyalist Cumhuriyet Partisi kurucu Genel Başkanı Mehmet Bedri Gültekin’in fiziken aramızdan ayrılması ve fikirleri, inancı, örnek yaşam tarzı ile bizlere bıraktığı mirasın üzerinden bir yıl geçti. Gültekin’in yüreği 11 ilimizde yıkıma yol açan depremlerin ardından halkının çektiği acılara dayanamamıştı. Birileri ‘kaderin cilvesi’ diyebilir ama ülkemizin acı gerçeği Mehmet Bedri Gültekin’in aramızdan ayrılışının yıl dönümde halk yeni acılar yaşamaya devam ediyor…
Yapmak için yıkmak, bir cümlede iki zıt anlamlı kelimenin bu kadar anlamlı olarak bir araya gelmiş olması ilginç. Neoliberal sistem yapmak için yıkıyor. Ama ne yapmak için, daha fazla kar yapmak için. Yoksa amaç gönül yapmak, yuva yapmak değil, tek dertleri ‘servet yapmak’.
DENİZ KENARINI KARADAN SEL BASTI
Neoliberalizm yıkıma devam ediyor. Bu yıl yağışların azlığı nedeniyle kuraklık korkusu yaşanırken geçen gün yağan yağmurda Antalya’yı sel aldı. Yollar, evler, arabalar sular altında kaldı. Gerçekten denize sıfır bir kenti nasıl sel alabilir?
‘Turizm cennetinde’ deniz kenarlarında daha fazla yabancıya ev satıp, onlara hizmet edecek Anadolu’nun dört bir yanından gelen ‘hizmet işçilerine’ denizden çok uzak semtlerde kalacakları konutlar inşa etmekle mümkün olabilir belki, deniz kenarını karadan yağan yağmurla sel alması.
Çarpık kentleşme, plansız yapılaşma, betonlaşma…
SİYANÜRLÜ TOPRAK DAĞ OLUR DEVRİLİR ÜSTÜMÜZE
Neoliberal sistem ‘servet yapmak’ vatan toprağını siyanürle elekten geçirip altın araması için Kanadalı, ABD’li ortak alan Çalık’a altın madeni açtırır. Madenin zehir çukuru siyanür sızdırır, soruşturmalar vs. olay kapanır çalışmaya devam. Sarı sarı altın daha fazla altın için maden büyümelidir. Hemen gerekli ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporları hazırlanır. Büyür maden dünyanın en büyük üçüncü Türkiye’nin en büyük ikinci madeni olur. Kanada’da yasak olduğu için Türkiye’de siyanürle bu kadar altın çıkaran Kanada ortaklı candaşların vergi borcu mu var, yok canım affedilir. O kadar maden büyüttüler, servet büyüttüler.
Plansızlık, denetimsizlik ne derseniz artık, yıkılır bir gün siyanürlü toprakların yığılması ile oluşturdukları dağ. Yayılır Fırat’a doğru akan derenin üstüne, kalır işçiler zehir yüklü toprağın altında. Gerçi bu işin fıtratında var, siyanürlü toprak yığını altında canından olmak.
DEPREMDE KADER PLANI DEĞİL MİYDİ?
Daha bir yıl önce 11 kentte on binlerce insanımız depremde yıkılan binalar altında can verdiğinde ‘kader planı’ denmemiş miydi? Müteahhitler daha fazla kar etsin diye birkaç kat fazla çıkmasına göz yumulabilir. Hatta imar planları değiştirilerek düzenleme yapılır. Ne olacak sanki?..
Sağlam kayalık zemine yapılacak binalar için altyapı götürmek maliyetli oluyor, neden düz ovalara, tarım alanlarına şehirleri yerleştirmek varken daha zoru ile uğraşılsın. Ne de olsa neoliberal sistemde en ucuz olan şey insan hayatı.
DOĞAL AFET DİYEREK DOĞAYI SUÇLAMAK
Yaşanan yıkımların sorumlusu hiçbir zaman neoliberal sistem değildir zaten. Adı üstünde doğal afet. Sel, deprem, heyelan, göçük, yangın, yıkım hepsinden doğa sorumlu. Dere yatakları yapılaşmaya açıldığı için, ovalarda siteler kurulduğu için, ormanlar yok edildiği için, tarım alanları talan edildiği için kimi suçlayabilirsiniz?
Neoliberal sistem ‘servet yapmak’ için yaptıklarından sorumlu tutulamaz. İlla bir sorumlu aranıyorsa, bulunur bir alan sorumlusu, düşük rütbeli bir müdür yargılanır. O da zaten ceza bile almaz neoliberal sistemde. Ne demişlerdi? ‘Bir taşı çekerseniz bütün duvar yıkılır’.
Neoliberal sistem ‘servet yapmak’ için yıkmaya devam ededursun, ‘bunları konuşmanın zamanı da değildir’ zaten.
SESİMİ DUYAN VAR MI?
İlk defa 1999 Gölcük Depremi ile duyulan ve göçük altında kalan insanların sağ olup olmadığını öğrenebilmek için sorulan “Sesimi duyan var mı?” sorusunu neoliberal sistemde yarın yaşanacak yıkımların altında kalma potansiyeli olanlara bugünden sormalıyız. Sesimizi duyanlarla bu sefer gönüller yapmak, yuvalar yapmak, doğaya, insana saygılı, eşit bir düzen için bir araya gelmek, örgütlenmek gerek.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi kurucu Genel Başkanı Mehmet Bedri Gültekin’in aramızdan ayrılışının birinci yılında yaşanan Antalya’daki sel, Erzincan İliç’teki siyanürlü altın madenindeki heyelan görevimizi bir kez daha hatırlattı bizlere… Yarından tezi yok bağıralım yıkım altında kalma tehlikesi ile karşı karşıya olanlara ‘Sesimi duyan var mı?’
Author Profile
Latest entries
- ana manşet17/07/2024İktidarın dış politikadaki kafa karışıklığı… Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar
- Yazarlar10/07/2024Eski TKP’ye Sovyetler Birliği’nden gelen dolarlar
- ana manşet11/06/2024Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Özel’i ziyareti sona erdi
- ana manşet24/05/2024Yunanistan Savunma Bakanı: Türkiye bizim için varoluşsal bir tehdit