Faşist Öznenin Eğitimi:
Alman Nazileri devletlerini eğiten/eğitim devleti olarak tanımlıyorlardı. Hitler iktidara geldiğinde demokratik eğitim sistemi lağvedildi. İktidar, özneyi avucunda tutan/kavrayan ve kendine ait -onu içinde eriten Alman insanı yaratmak amacını taşıyordu. Motife edilen faşist ideoloji, özneyi de motife eden – onu kendi formu ve içeriğinde şekillendiren, sistemin tüm özelliğini yansıtan olarak, işlevsel devletin en çıplak ve en şiddetli özelliğini yansıtmaktadır. Bu tarz ve üslup da ki eğitimin anlaşılabilmesi için; bireyin hür vicdanını nasıl elde etmesi gerektiği ile ilgili temel sorusudur. “Fikri hür, vicdanı hür” ifadesi faşist eğitim anlayışında söz konusu olamaz. Bir bakıma ideolojik toplumsal koşulların değişiminin hangi bakış ve çerçeveden alınması gerektiğini ve kişilik oluşumunda var ola gelen faşist unsurların değişimin birer ögesi olarak geçerli olup olmadığıdır.
Bilimsel kaynaklardan edindiğimiz bazı önemli bilgiler faşist devletin eğitim anlayışında eleştiriye yer yoktur ve “fikri hür ifadesi” havada kalır. Eleştiri yoksa irrasionalizm domine eder ve eğitim kendinde olamayan yönleri ile eğitim düşmanlığı ve öğretim pek hafife alınır.
Faşizm, dolaysıyla kültür katliamına yol açarken, toplumsal çürümeyi de hızlandırır. Eğitim, antimoni/zıt bir kutup yaratarak içerik ve değerlerin doktrine olarak irasyonaliteyi teşvik eder konumda fiksse edilerek, faşizmin düzenine uygun kişiler yetiştirmek amacını taşır.
İrrasyonalite, sadece faşist sistemlerde oluşmaz: demokrasi ve hukuk dışı olan her rejimde akıldışılık vardır. Burjuva okul/ eğitim yapısı ise faşist olmayan ve değişim ve dönüşüme açık bilimsel aklın süzgecinden geçen doğal öğrenimin en zaruri hallerini oluşturur.
Faşizm 20. Yüz yılın bir mitosudur adeta. Bu mitos kapitalizmin tarihinde kapitalizmin en doruk noktasında oluşan bir hikâye ve insanın hikâyesi ve biraz da batının hikâyesi olarak hala dünyamızın çeşitli ülkelerinde kol gezmektedir. Ama istediği düzey de gelişim sağlayamamasından ötürü yıkılma ve dağılma sürecine giriyor. Çünkü 21 yüzyılın faşist hareketlerinin bir hikâyesi yok ve mitosa dönüşemiyorlar. Öznelerini yaratmış da değiller. Liderleri de yok ve oluşturmak istiyorlar, ancak başarılı değiller. Kapitalizme uygun bir faşist lider henüz yüksek bulutlarda ve saklı, ancak ortaya çıkma olasılığı çok zayıf. Büyük Nazi devleti ve İtalyan faşizminden sonra, Avrupa için savaş ve faşizm bir kâbustur. Yeni ve benzeri bir kâbusunu Avrupa halklarının kaldırabileceğini düşünmüyorum: Çok pahalıya mal olur, zira biri faşizme başvursa, bu sefer ayakta kalma tedirginliği yaşar ve dik durabilme olasılığı yoktur. Emperyalist blok Rusya karşısında gerçekten tedirgin ve savaşı genişletse kendileri için tehlike çanlarının hiç de uzak olmadığını algılamış bulunmaktalar. Zelenski Ukrayna da faşist Nazi yöntemlerini kullanarak halkına zulm ediyor. Batının geçmişte başarısız olduğu faşist sistemlerden nemalanan Ukrayna, batının çıkarları içinde ülkesini yangın yerine çevirdi. Nazi rejiminden kopan Almanya, Ukrayna da faşist –Nazi yönetimine destek sunmaktadır. Çok vahim ve felaket içeren bu politik tutum Almanya’nın Avrupa da ki gücünü zayıflatmış ve Avrupa birliğinin siyasi arenada ki güvenirliliğini yitirmiştir.
Elde edilen sermayenin gücü üzerinden en agresif ve reaksiyoner davranışlar sergileyen finans kapitalin oluşturduğu güç, devlet aygıtının üzerinde politik iktidarının biçimini oluşturur. Burjuva devleti kendini savunamaz, çünkü o bu finans kapitalin bir eseri olarak, kitleleri fakirleştirirken kendisine de bağımlı kılar. Onsuz da olmaz onunla da olmaz gibi alıştırmalı söz ve ifadeler burjuva devlet aygıtının öznel kişilikleri /aydınları tarafından ileri sürülür. Burjuvazinin aydın sınıfı halk dan uzak, am ona yakınmış gibi davranır. Bu elbette toplumsal olarak tümden bir eleştiriyi ve sorgulamayı gerektirmektedir. O halde finans kapitali kim denetleyebilir ki eğer hukuk onu koruyacaksa. İşte bu hukuk demokratik hukuk değildir. Demokratik- sosyal hukuk ise hiç değildir. Türkiye de tartışılan laiklik kavramı finans kapitalin ‘engin’ gücünün altında ezilmektedir. Demokratik hukuk, halkçılık ilkesini içerir. Bu öznel olgu ve pratik olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kanıtlanabilmiş ilke, maalesef ortadan kaldırıldığı için, gerçekleştirilen devrimlere en ağır darbeler, askeri darbelerle indirilmiştir. Finans kapital durum, bireysel egosu tavan yapmış kişilikler yetiştirirken, özünde faşist özneleri de beraberinde getirmektedir. Hem laiklik ve hem de demokratik hukuk, finans kapitalin oluşturduğu a politik öznelerin oligarşi yapısından ötürü sadece zarar değil, tamamen hiçe sayılır hale gelmektedir. O halde halkçılık ilkesi ile kamu iktisadi kurumlarının yeniden tesis edilmesi ve tüm özelleştirmelerin geçersiz kılınması ile laik ve bilimsel eğitim yeniden tesis edilebilecektir.
İrrasyonel eğitim, irrasyonel insan / özneleri üretir. Akıldışılık ile toplumsal çürüme ve çılgınlık önlenemez olursa, toplumsal ve ruhsal sonuçları çok ağır olacak majör depresyonların en şiddetli hali ile tüm sokak ve caddelerde vuku bulabilecek şiddet ve cinayetler bir toplumu var eden özellikler de yok olur. Bu durum, Faşizm den daha ağır sonuçları doğurur.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet28/11/2024Marksist din eleştirisinin dönüşümleri-1
- ana manşet21/11/2024Faşizmin inşaası üzerine geliştirilen eleştirilerin teorik çıkmazları-2
- ana manşet14/11/2024Faşizmin inşaası üzerine geliştirilen eleştirilerin teorik çıkmazları
- ana manşet07/11/2024Tasarım ve hayalleri ile rüyasını yaratan insan