Bazen çok yaşlandığımı düşünüyorum. Çocukluğumda yaşamı yönlendiren, kesin olan sorgulamaya gerek olmayan tanımlar vardı. Küçücük ama şirin bir ilçede yaşıyorduk. Küçük ilçelerde tabular, “küçük yerin büyük adamı” olmaklar sorun yaratabilir. Engelli ve neredeyse sahipsiz bir genç kıza günlerce tecavüz edildiği ortaya çıktığında herkesin sevdiği, saygı duyduğu ufak tefek bir savcı görev başındaydı. Tüm suçluların kayırılmadan cezalarını almasını sağladı. Bu tartışılmaz ve kesin bir gerçeklikti. Savcılar, kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyetin adalet nöbetindeydi.
Her sabah okula gitmek bir mutluluktu. Sınıfın sobası için, sırayla bir kucak odun taşımak, toplum için faydalı bir işi yaparak öğrenmenin en kestirme yoluydu. Bugün bile önlük ceplerinde taşıyıp getirdiğimiz kestanelerin sobanın üzerinde pişmesi gözlerimin önünde, kokusu hala burnumdadır. Sokaklarda oynayan çocuklardık. Mutlaka bir anne elimize salça sürülmüş bir dilim ekmek tutuştururdu. Avucumuza doldurup sular içerdik . Kötülük, ayağa batan diken, çamurlara bulanmış üst baş için hedefini şaşırmadan gelen terlikti. Büyüyünce vatana millete hayırlı evlat olmaktı hedef.
Sokaklar her oyun için alandı. Bir top bulur kendi kalemizi taşlarla yapıverirdik. Kızlar hep kaleci. Hakemsiz, adil oyunlar oynardık. Mızıkçılar hiç sevilmezdi. Sporcular her şeyden evvel ahlaklı olurdu.
Böyleydi o yıllar ve tüm yaşıtlarımın ortak anılarıdır bunlar. Toplum bambaşka bir ahlak içinde almadan vermenin, çalmadan çırpmadan yaşamanın, mutluluk için ekmeği paylaşmanın erdemi ile yaşardı. Çocukların tüm toplumun geleceği olduğu inancı yıkılmamıştı. Tüm komşu teyzeler çocukların korkulu rüyasıydı . Tatlı sert bir denetim altındaydı çocuklar hem okulda hem sokakta. “Eti senin kemiği benim” güveniyle okula teslim edilirdi öğrenciler ve “kim olduğumu biliyor musun sen” kibiri çok ayıptı.
Nazım’ın yazdığı gibi “günler ağır seneler çabuk geçiyor”
Şimdi yaşamı yönlendiren tüm kurallar kimin koyduğuna, kimin söylediğine göre yer değiştirir halde. İç İçe geçmiş ilişkiler, birbirlerinin yalanını saklamak ve bundan çıkar sağlamak üzere geliştirilmiş kurallar. Etiketlerin altını kaldırınca çakma ürünler çıkıyor ortaya. Bilgi ve tecrübe kenarlara itilmiş, ortalık “mış” gibi yapanlarla onları alkışlayanlar tarafından işgal edilmiş.
Yeniden radyo dinlemeye başladım. Tavsiye ederim. Televizyonun yıkıcı, çok renkli, kültürel olarak bireyciliği pompalayan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve türlü gericiliği yaldızlı kağıtlara sarılan şeker gibi yutturduğu programlardan bıktım. Radyonun dingin, müziği dinlerken düşünmeyi engellemeyen sakinliği iyi geliyor. Her ne yapıyorsanız, ne izliyor ve ne dinliyorsanız bir direnç geliştirmelisiniz. Okuduğunuz, dinlediğiniz, sohbet ettiğiniz her konuda sizi yönlendiren, olmak istediğinizden farklı taraflara çeken herşeye karşı direnç yaratmak önünüzde başka yollar açılmasını sağlayacaktır.
Biz büyüdük gitti fakat gençlerimiz bu karmaşada yollarını bulmakta çok zorluk çekiyor. Bilgiye ulaşmak çok kolaylaştı fakat yollarını bulanıklaştıran pek çok şey de o kolaylıklar aracılığıyla hayatın içinde. Toplum için harcanan her emek aptallık, mızıkçılık takdire değer, ahlaksızlık en havalı şey. Üstelik bu hale gelinmesinde gençlerin rolü hiç yok. Biz büyürken bazılarımız yanlış takımların yanlış taraftarı haline geldi.
Bazen çok yaşlandığımı düşünüyorum ama eskimiş olmak istemiyorum. Genç olmaya, gençliğe emanet edilen değerlere sahip çıkmaya çalışıyorum. Almadan vermeye, adalete, dostluğa, paylaşmaya devam. Şimdilerde salçalı ekmeğin tadını bilmiyor çocuklar ama komşu teyze rolünü kimselere kaptırmam. Öğrenmeyi sürdürmek ve doğru bildiğin yolda yalnız bile olsan yürümeye devam etmek, vazgeçmemek hepimize lazım. Cumhuriyetin yetiştirdiği kuşakların sahip olduğu değerleri temsil etmeyi ve bizden sonraki kuşaklara aktarmayı görev edinmek, çocukluğumdan kalan o yeri doldurulamayan kestane kokusu yüzünden olabilir.
Author Profile
Latest entries
- Yazarlar17/05/2024Kahve kokusu
- Yazarlar27/04/2024Sonuçları olacak
- Yazarlar05/04/2024Tıkanıklık
- Yazarlar24/03/2024Sorumluluk hepimizin