Bugün onlardan birini kutluyoruz.
Türk Dil Kurultayı’nın toplandığı 26 Eylül 1932’den bu yana dil bayramıdır.
Öncesindeki 1 Kasım 1928 ve yeni Türk abecesinin Sarayburnu’nda kamuoyuna duyurulduğu 8 Ağustos (1928) da dil bayramı olmayı hak eder.
En eski dil bayramımız ise 800 yaşındadır. 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey’in her yerde Türkçe kullanılmalı sözleriyle ete kemiğe bürünmüştür.
Türkçe en değerli kültürel varlığımızdır.
Biz Türklerin bilim alanındaki varlığı ve yokluğu arasında fark bulamayız.
Mimarlıkta var olduğumuz söylenebilir.
Minyatür ve hat sanatı bir yana bırakılırsa görsel sanatlarda da yok gibiyizdir.
Birkaç yüz kökten sondan eklemeli olarak türetilen sözcükler dilimize eşsiz varsıllık katar.
Savlananın tersine Türkçe hemen her bakımdan üretken ve türetken bir dildir.
Osmanlı’nın özellikle halifelik sonrasında Türkçeyi bir kenara bıraktığı ve Arap-Fars kırması Osmanlıcayı benimsediği bilinir.
Osmanlıca devletin dili olsa da halkın dili olamamıştır.
Böyle olunca da Türkçe’ye düşen Anadolu halkının dilinde yaşamını sürdürmek olmuştur.
Halkından farklı bir dil konuşan saraylılar olgusu başlı başına ilginç bir durumdur. İlginç olmasının yanı sıra halk-yöneten kopukluğunun da kanıtıdır bu iki dillilik.
Türkçe, millet oluşturma sürecinde Cumhuriyeti kuran kadroların önde gelen gerecine dönüşmüştür.
Bugün her fırsatta ortaya çıkıp harf devrimi için “köklerimizle bağımız bir gecede kesildi” diyen koronun tersine Türkçe’nin yeniden egemen kılınması halka verilen değerin göstergesidir. Halkla bağ Türkçe aracılığıyla yeniden kurulabilmiştir.
1932’de toplanan ve o zamandan bu yana dil bayramlarımızdan birisi olarak kutladığımız 26 Eylül her ne kadar dil bayramı gibi görünse de gerçekte halkın bayramıdır. Onun yüzyıllar boyunca yaşattığı dile hak ettiği değer verilerek baş tacı edilmiştir.
Son çeyrek yüzyılda özgüveni her geçen yıl artan dinci gericilik dil devriminde açılmış olan gediğin büyümesine katkıda bulundu.
Dil devriminde ilk gedik ne zaman açıldı sorusuna da yanıt vermekte yarar var.
Türkiye’de iktidarın seçimle el değiştirdiği tarihtir 14 Mayıs 1950.
Demokrat Parti iktidara gelişinin 32. gününde Türkçe ezana son vererek yeniden Arapça ezana dönmüştür. Böylelikle dil devriminde gedik açılmasının yanı sıra dinle aldatmanın da ilk ve önemli adımı atılmıştır.
12 Eylül’de yörüngesinden çıkartılan Türk Dil Kurumu’nun günümüzdeki yöneticileri harf devrimini doğrudan hedef almakta sakınca görmemektedir.
En değerli kültürel varlığımız Türkçe’nin yeniden bayram yapabilmesi bilinçlenmemize ve onu diğer milli değerlerimiz gibi koruyup, kollamamıza bağlıdır.
Türkçesi olan yabancı kökenli sözcüklerin kullanımından kaçınarak başlayabiliriz bu önemli göreve.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet30/11/2024Tarih aklayıcılığı
- ana manşet23/11/2024Sesimi duyan var mı?
- ana manşet19/11/2024İlmiye Çığ’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
- ana manşet18/11/2024Çocukları koruyamamak