3 Mart 1924’de kabul edilen ve Devrim Yasaları olarak adlandırılan “Hilafetin Kaldırılması” “Şer’iye ve Evkaf Vekâletinin Kaldırılması” “Eğitim Öğretim Birliği” yasalarının 100. yılında başını AKP’nin çektiği gerici kuşatma büyüyor. Mafta-Tarikat Sistemi, Cumhuriyet Devrimi’mizin kazanımlarına gözünü karartmış biçimde saldırmayı sürdürüyor. İmamların ilkokul ve ortaokulda derslere girmesine yol açan “Çevreme Duyarlıyım ve Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında kamuoyuna yansıyan görüntüler gericiliğin kazandığı mevzileri gözler önüne seriyor. Maket mezar başında ağıt yaktırmaktan tutun, “sembolik” şeytan taşlamaya; şeyh türbesine “çocuk cemaat” ziyaretinden tutun, “sembolik” kurban kesmeye “skandal” görüntüler geleceğimizi karartmaya çalışan iradenin ifadesi…
Cumhuriyet Devrimi’nin halka ve gelecek kuşaklara sunduğu en büyük olanaklardan birisi “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir “yurttaş” olabilmekti. Bugün bu olanağın altının oyulduğunu, kişi hak ve özgürlüklerinin temelini oluşturan yurttaşlığın hedef alındığını açıklıkla belirtmek gerekiyor. Mafya-Tarikat Sistemi reisinin buyruğunu çekinmeden gerçekleştiren fedailerden; fikrini, irfanını, vicdanını tarikat şeyhine bağlamış kullardan oluşan bir toplumu yaratmak için çalışıyor. Böylesine bir toplumun yaratılması da “ağaç yaşken eğilir” atasözünün gereği (!) okul sıralarından geçiyor. Okul sıralarında Cumhuriyet ve yurttaş olmanın erdemi yerine “fedailiğin ve kulluğun fazileti” anlatılıyor. Yoksulluğun, açlığın, ölümün “kader” olduğu; önlemek yerine “dua” etmenin gerektiği çocuklara aktarılarak boyun eğmek, diz çökmek, ayağa kapanmak belletiliyor. Geleceğimizi bugünden karartmanın yolu, okul sıralarından başlayarak düşüncesini belirtemeyen, kavrayışı sakat, irade gösteremeyen kişiliksiz yığınların oluşturulmasından geçiyor.
Kişiliksiz yığınların oluşturulması için gençler lise yıllarında çocuk işçi olarak çalıştırılıyor, geçim derdi çocuk yaşta yaşatılıyor, kaygı bozukluğu kronikleştiriliyor. Psikolojik ve fiziksel şiddete ve akran zorbalığına göz yumuluyor, şiddet uygulanması ve uygulamanın hak olarak görülmesi sağlanıyor. Kendini herhangi bir üniversiteye atabilen genç, kamucu-bilimsel-laik ve nitelikli eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılıyor. KYK ve tarikat yurtlarında ölümle burun buruna yaşatılıyor, piyasacı mantık ile ucuz iş gücü olmaktan başka çaresi olmadığı aktarılıyor, ihmaller sonucu ölmesinin olağan olduğu kafasına kazınıyor. İşte tam da burada, Mafya-Tarikat sistemi “fedailiğin ve kulluğun fazileti” ile gencine fısıldıyor:
“Yaşken eğil, diz çök, ayağa kapan!
Kişiliksiz yığına katıl, geleceğini ve umutlarını feda et!”
Devrim Yasaları’nın 100. yıl dönümünde gericilikle mücadele ancak yaşken eğilmemeyi öğrenerek ve öğreterek gerçekleşebilir. Geleceğini karanlığa teslim etmeme iradesi ancak yeni bir gelecek kurma iradesi ile birleştiğinde anlam kazanır. Umutlar ancak direnildiğinde yeşerir ve ortaklaşmanın içinde büyür. Fısıldayarak değil, haykırarak gericilikle mücadele edilir!
Yaşken eğilmeyen kişilikli genç arkadaşlarıma yalnız olmadıklarını, Sosyalist Cumhuriyet Gençliği’nin 28 Şubat-5 Mart haftasını “Gericilikle Mücadele ve Laiklik Haftası” ilan ederek mücadele bayrağını yükseltmeye çağırdığını anımsatıyoruz.
Hepimiz Kubilay’ız, Hepimiz Buradayız!
Author Profile
Latest entries
- ana manşet14/09/2024Narin çocuk
- alt manşet11/09/2024İhanete uğrayan bir devrim
- ana manşet08/09/2024MESEM, ÇEDES ve Türk-İslam sentezi
- ana manşet29/08/2024‘Ne kadar vurgun yaparsak yeridir’