Milli Mücadele döneminde, 300 milyon Müslüman ve de Müslüman olmayanlarla birlikte dünya nüfusunun üçte ikisi sömürgeydi.
Doğu meselesi ve Milli Mücadele ile dokunan dış politika:
“Efendiler bu saldırılar sadece Anadolu’ya yöneltilmiş değildir. Bu saldırıların genel hedefi bütün doğudur… Türkiye’nin bugünkü mücadelesi, yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye, büyük ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün doğunun davasıdır…”(1)
O, Milli mücadele ve dünyaya böyle engin bir pencereden bakarak işe başlamıştı…
Türk Milleti’nin kendine merhem olmakta zorlandığı o dönemde, Mustafa Kemal’in önermesi, bu güçsüz toplumları, kendi koşullarına uygun düşen yöntemlerden saptırmadan, emperyalizm karşısında ortak bir güç haline getirebilmek, ezilen milletlerin aralarındaki anlaşmazlıkların emperyalistlerce suiistimaline engel olmaktı.
M. Kemal, bu düşüncelerini yaymak için propaganda yoluna hiç başvurmadı. M.Kemal düşüncesinin evrenselliği emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı halkı ile bütünleşerek verdiği savaş ve kazanılan zaferle kendiliğinden oluştu …(2)
Tunus’ta Burgiba’nın, Mısır’da l952 de krallığı deviren Genç Subaylar Hareketi’nin, Endonezya’da Sukarno’nun açıklamaları bunu gösteriyor. Hindistan’da Gandi, Nehru, Pakistan’da Cinnah, Afrika ve Asya’nın diğer mazlum milletleri için Atatürk tam bir yol gösterici olmuştu.(3) Fransızlarca yakalanan Cezayir direnişçilerinin üzerlerinden M.Kemal’in kalpaklı resmi çıkıyordu…
Sözün kısası Castro’nun vurguladığı gibi paradigmasını 21.yy. gerçekliğine de taşıyan tek önderdi M. Kemal…
Cumhuriyetin Dış Politikası:
Evet, kurtuluştan hemen sonra Cumhuriyetin dış politikası altın harflerle yazıldı: “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”…
Bütün dünyada hayranlık uyandıran, ülkeye saygınlık kazandıran, bu gün kifayetsiz bir kadronun elinde harcanan, tarihi gerçeklerle dokunmuş bu ulusal politikanın temel taşlarını belleklerimizde bir kez daha canlandıralım:
*Her millet kendi kaderini kendi belirleyecek,
*Özellikle Osmanlı Devleti’nden ayrılmış ülkelere güvence vermek için Türkiye’nin Misak-ı Milli’nin belirlediği sınırlar dışında amaçları bulunmadığı sık sık yinelenecek,
*Toplumlar devrimci süreçlerini kendi sosyo-ekonomik koşullarına göre yaşayacaklar, Kendi rejimlerini kendileri seçecekler,
- Kendi ayakları üzerinde durur hale geldiklerinde bu mazlum ülkelerle dostane paktlar oluşturulacak… (Sadabad paktı, Balkan Antantı…)
*Dış politika asla iç politikaya malzeme yapılmayacak…
Bu ilkeler doğrultusunda komşuların iç işlerine karışmamak Türk dış politikasının kilit taşı olmuştu…
Türkiye’nin mazlum milletleri etkilediği diğer bir olgu, günümüzde haklılığı bir kez daha ve acı bir şekilde kanıtlanan aydınlanma devrimi, laik toplum yapısı, çağdaşlaşma hamlesi ise İslam ülkelerinde bazı tereddüt ve kaygılar uyandırmıştı.(4)
Bunun birinci nedeni İngiliz ve Fransızların Türkiye’nin “ İslam’dan uzaklaştığı” yolundaki propagandaları, ikincisi ise özellikle İslam dünyasını hala kana boğan, kimlere hizmet ettiği kuşkulu radikal dinci akımlardır…
Sonuç:
Atatürk ve Milli Mücadele, 20.yy.da emperyalizme karşı indirilen ilk ağır darbeydi. “Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir. Bugün güneşin ufukta doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlum milletlerin de bir bir doğuşunu öyle görüyorum.” O’nun bu sözleri hiç unutulmadı…
Günümüzde hala devam eden bu derin endişenin sonuçlarını, çağın koşullarına göre geliştirilmesi gerekirken, cumhuriyetin tüm kurumlarının, “dahili bedhahların” da katkılarıyla ağır darbelere maruz bırakılması, ATATÜRK ve ATATÜRK yoluna, paradigmasına girişilen ağır saldırılar biçiminde izliyoruz…
Ama yine de Türkiye’de ve bütün dünyada tüm aydınlık ve onuru ile ayakta dimdik duran bir ATATÜRK var… Karşıtlarının çılgınlıkları da belki bundan kaynaklanıyor…
(1) – M. Gönlübol –C. Sar, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası(1919-1938), Ankara 1997 ,s.145; E.Z. Karal,
Atatürk’ten Düşünceler, İstanbul 1981, s., 14,Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri-II,s.44
(2) . O. Koloğlu , Mazlum Milletler Devrimleri ve Türk Devrimi, Ankara 1979., s.38
(3)Suat İlhan , “Atatürkçülüğün Evrenselliği, ”Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi II/4 , ( Kasım 1985), s.17-
Ergün Aybars, “Atatürk’ün Evrenselliği”, Atatürk Yolu, Ankara 1992, s.1267; s.1268
(4) E. Dayı , ,”Atatürk’ün Doğu ve Batı Alemine Tesirleri” Uluslar arası İkinci Atatürk Sempozyumu (
İsmail Soysal, “Atatürk’ün Barışçı Politikası ve Dünyadaki Etkileri” Atatürk Yolu, Ankara 1992, s.1075-
Author Profile
Latest entries
- ana manşet24/11/2024Anadolu aydınlanmasının söndürülemeyen meşalesi: Öğretmenler ordusu
- ana manşet09/11/2024O’nu engin bir özlemle anarken…
- ana manşet28/10/2024Cumhuriyetin, en büyük bayramın kıymetini biliniz efendiler
- ana manşet22/10/2024Bir Rand Corp. raporu: “Evdeki hesap çarşıya uymadı ama; uysa da olur uymasa da…”