Cumhuriyet 101. yaşını gerçek anlamda “olmak ya da olmamak” ikilemiyle karşılıyor.
Milliyetçiliği kimselere bırakmayan partinin gedikli önderi Öcalan TBMM’ye diyerek Öcalancıları bile şaşırttı.
Ya da bize öyle geldi.
Gazeteci Ardan Zentürk’e göre bugünlerde başlatılan 2. Açılım sürecinin geçmişi 18 ay geriye gidiyormuş. Heyetler İmralı’ya gitmiş, görüşmeler yapılmış.
Öcalan Kandil başta olmak üzere etki alanında olduğu varsayılanlara mektuplar göndermiş.
Anlaşıldığı kadarı ile iş açıklama yapmaya kalmış.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamadan habersiz olduğu ileri sürülse de gocuklu celep rolünü üstlenmek Bahçeli’ye düşmüş.
Emperyal projenin ölümcül aşamasıyla karşı karşıya olduğumuz kesindir.
Yeni anayasa çalışmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir dönem daha (belki de sonsuza dek) cumhurbaşkanlığı sunma amacı taşıdığı öne sürülse bu olsa olsa bir havuç olabilir.
Anayasa çalışmalarının TBMM’de anayasal çoğunluğa erişebilmesi elbette ayrılıkçı siyasete de bir havuç gerektirirdi. Öcalan, TBMM’ye tam da bu havuçtur.
Şaşırtıcı olan kurtarıcı, kurucu ve devrimci partinin yönetim kadrolarının gelişmelerden kendilerine bir havuç yaratmasıydı. CHP’nin son 10 yılı aşkın süredir konumlandığı yer şaşırmamızı gerektirmezdi aslında. Bahçeli’nin çıkışı CHP’nin utangaçlığından sıyrılmasına da yaramış oldu.
İş el yükseltme üzerinden kumarbazlığa ile vardırıldı.
Yeni anayasa uzunca süredir seslendirilen “anayasal/eşit yurttaşlık” temelinde şekillenecek gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanının görev süresinin sonsuzlaştırılması vb düzenlemeler bunun yanında ayrıntıya eşdeğerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oylarının gerilemesine karşın Türk siyasetindeki belirleyiciliği ona bir havuç uzatılmasını kaçınılmaz kılmıştır.
Göze ve kulağa seslenen, ilk bakışta hoş görünen “anayasal/eşit yurttaşlık” konusuna gelince.
Bu kavramın yaratıcısı Alman filozof Jurgen Habermas’tır.
O bu kavramı ortaya attığında 2. Dünya Savaşı geride kalmış olsa da Nazizmin izleri silinmiş değildir. Nazi döneminin anayasası yurttaşlığı Alman kanından olmaya başka deyişle soya sopa dayandırmaktaydı. Nazizmin yenilgiye uğratıldığı koşullarda yurttaşlık tanımının değişmesi gerekliliği tartışılmazdı.
Bu bakımdan Habermas’ın ortaya attığı kavram ilericiydi.
“Taş yerinde ağırdır” sözü gereğince bu kavramı gereksinim duyulduğu coğrafya için değerlendirmek, değerini ona göre biçmek gerekir.
Türkiye’deki etnikçiler, ayrılıkçılar, liberaller, gericiler ve onlara eklenen başkaları bu kavramı Türkiye’de seslendirmeye başladılar. Az sayıda yandaş buldukları söylenemese de Cumhuriyete bağlı kitlelerin aklını çelemedikleri kuşkusuzdur.
Yeni anayasa çalışmaları başlayabilirse bu kavramı çok daha sık ve bunaltıcı ölçüde işiteceğimizden kimselerin kuşkusu olmasın.
Her şeyden önce Nazizm sonrasında Almanya’nın gereksindiği bir kavram Türkiye Cumhuriyeti için gerekli olmadığı gibi Cumhuriyeti yıkma aygıtı olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’nin bu kavrama neden gereksinimi yok sorusunun yanıtı bir özlü sözde ve 1924 anayasasında yer almaktadır.
Anayasa ile yatıp anayasa ile kalkan okuma, anlama engellilerin anlaması güç ve hatta olanaksızdır bu durumu.
Ama, bir yandan tarihe not düşmek diğer yandan bir kez daha haykırmak için yinelemekte yarar var!
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti daha kurulurken uygarlıkların, kültürlerin ve insan çeşitliliğinin beşiği konumundaki Anadolu’nun özelliklerini ve gerçeğini kavramıştır önder kadro.
Bu nedenle yurttaşlığı soyla sopla ilişkilendirme dar görüşlülüğünden özellikle uzak durmuştur.
“Ne mutlu Türküm diyene!” sözü de kimilerinin öne sürdüğü gibi kan bağına bağlı bir etnik öbeği değil, kendisini öyle duyumsayanları tanımlamıştır.
Koruyup kollayacağımız bir Cumhuriyet yerine yeniden kuracağımız bir Cumhuriyet uğraşına girişmemek için anayasaya dikkat!
Kanla, canla kurulmuş Cumhuriyetimizin yeni anayasa kalkanıyla yıkılmaması için yapılacaklar var.
Cumhuriyetimizin 101. yaşı kutlu olsun!
Author Profile
Latest entries
- ana manşet30/11/2024Tarih aklayıcılığı
- ana manşet23/11/2024Sesimi duyan var mı?
- ana manşet19/11/2024İlmiye Çığ’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
- ana manşet18/11/2024Çocukları koruyamamak