31 Mart’ta yerel seçimler var. Nerdeyse bir ay kalmasına rağmen toplumda bir seçim heyecanı yok. Genel seçimlerde alınan sonucun siyasete karşı bir isteksizliğe(umutsuzluk demeyelim) ve beklentisizliğe yol açtığı görünüyor. Bu isteksizliğe yol açanların başında da ana muhalefet partisi CHP’nin geldiğini söylemek yanlış olmaz. CHP topluma bir istek, umut, heyecan vermemiş olabilir ama kendi içinde bayağı heyecanlı bir seçim süreci yaşadığı aşikâr.
Yerel yönetimler yani belediyeler ilde veya ilçede gerçekleştirilen pek çok faaliyetten sorumludur. Belediyenin ana görevlerinin arasında imar, ulaşım gibi kentsel alt yapı, su ve kanalizasyon; çevre ve çevre sağlığı gibi hizmetler gelir. Bu hizmetlerin yanında temizlik ve katı atık; zabıta, acil yardım, itfaiye, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik düzeninin sağlanması gibi önemli görevleri de var. Yani halkın sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşayabilmesi için ihtiyaç duyulan hizmetlerin tamamı belediyeler eliyle gerçekleşiyor.
CHP 2024 Yerel Seçim Beyannamesi’nde belediyecilik anlayışını şöyle özetliyor: “Halkçı Belediyecilik, Kalkınma Belediyeciliği, Refah Belediyeciliği, Dayanışma Belediyeciliği.” Her bir madde için genel ve güzel(!) açıklamalar yapılmış: “Dirençli, güvenli, huzurlu, konforlu, adil ve yaşanabilir şehirler…” Peki böyle güzel tarif edilen şehirleri nasıl yaratacaksınız? Kamucu, halkçı bir belediye mi yoksa rantçı, kayırmacı bir belediye mi olacaksınız? CHP beyannamesinde ne yazık ki ne kamuculuk var ne de rantçılığa karşı bir tavır. Rant yani TDK Sözlüğü’ne göre “getirim”, wikipedia’daki tanımına göre “emek harcamadan elde edilen kazanım” en çok belediyeler aracılığıyla yaşanıyor. Dolayısıyla eğer halkçı bir belediyeyi savunuyorsanız rantçı olamazsınız. Slogan olarak “halkçı belediyecilik” diyerek laf cambazlığı yapmaya gerek yok, “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”.
Belediyeler rant kapısı haline gelince yönetimler için de kıyasıya bir yarış olması kaçınılmaz. CHP’nin belediye başkan adayları belli oldu. Ama öncesindeki aday adaylığı süreci, CHP’nin rantçı belediyecilik anlayışına neden karşı çıkmadığını göstermesi bakımından önemli bir gösterge.
Halen CHP yönetiminde olan il veya ilçelerde yani 31 Mart seçimlerinde de kazanılmasına kesin gözüyle bakılan yerlerde aday enflasyonu yaşandı:
Ankara Çankaya’da 24 aday adayı vardı.
İstanbul Avcılar’da 25, Şişli’de 19, Bakırköy’de 18, Kadıköy’de 16 aday adayı yarıştı.
İzmir’de de durum farklı değildi: Urla’da 46, Karşıyaka’da 27, Buca’da 22, Menderes’te 22 aday adayı başvurdu.
Öte yandan AKP’nin yönetimde olduğu yerler CHP adayları için çekici değildi. İstanbul Sultanbeyli’de 1, Bağcılar’da 2, Kağıthane’de 2, Gaziosmanpaşa ve Başakşehir’de ise 3’er aday adayı vardı. İzmir’de de AKP’nin yönetimindeki belediyelerden Kiraz’da 1, Bayındır, Kınık ve Bergama’da 3’er kişi aday adayı oldu.
Belediyelerdeki şirketleşmeler, taşeronlaşmalar, ihalelerle ve kayırmacılıkla yapılan işler, kazanılması kesin yerler için kavga nedeni oluyor. Diğer yerlerde zaten kazanılmayacaksa siyaset yapmaya ne gerek var? CHP’nin yönetiminden aday adaylarının tavrına kadar yansıyan bu kolaycılığa kaçan siyaset yöntemi, belediye başkanlığı adaylığında da kendini gösterdi. AKP’nin yönetimde olduğu yerler yine AKP’ye bırakıldı.
CHP’de kazanılması kesin görülen yerlerde rantçı belediyeciliğe karşı çıkan bazı isimler de aday adayı oldular. Ancak CHP yönetimi bu adayları (büyük çoğunlukla) tercih etmedi. Onun için istediği kadar “halkçı belediyecilik” güzellemesi yapsın, kimseyi ikna edemez. Rantçı belediyecilik anlayışıyla arasına kesin çizgiler koyamayan CHP, ne yazık ki halkın gözünde de kesin bir seçenek olarak görülmüyor.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet21/03/2024Çiftçi özgürlüğünü kaybediyor
- Yazarlar22/02/2024CHP’de yerel seçim tercihleri