CHP’nin yaptıkları ve yapmaya çalıştıklarına akıl sır erdirebilen var mı? Öyle öküz altında buzağı arama derdinde falan değiliz. Ama bir gerçek var ki CHP’yi CHP’liler bile anlayamıyorlardır. Bu girizgâh üzerine hemen gardını alacaklar olacaktır. “Muhalefete muhalefet yapılmaz” diye. Hayır, pekala yapılır, yapılmalı. İktidarın ayak oyunlarını göremeyen muhalefete elbette söylenecek söz olmalı.
Çok geriye gitmeye gerek yok. Daha yakın zamanda CHP’nin genel başkanı olan ve ilk icraatına da kendi görüntüsünü değiştirmek ile başlayan Özgür Özel aslında CHP’de hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini son 20-30 yıllık CHP’yi devam ettireceğini ispatlama çabasında. Değişimden kastı meğerse kendisi için planladığı yeni imaj değişimiymiş. Hakkı var bu konuda başarılı da olmuş. Diğer taraftan son 20 küsür yılda her şey olan ve olmaya çalışan CHP bir türlü kendisi olamadı. Ne hikmetse kendi dışında her şeye dönüştü, benzedi.
CHP’de bir şeyin değişeceği ya da CHP’nin bir şeyleri değiştireceğini beklemek maalesef ham hayal. CHP’nin tabanına rağmen üstten dayatmalarla yönetildiğini, hatta bu yönetimin genel merkezin 14. katında mukim ekipten mütevellit olduğunu artık herkes görüyor ya da hissediyor. CHP bu ekip tarafından CHP’lilere rağmen yönetilmeye devam ediliyor. Hal bu olunca ortaya akıl almaz manzaralar, söylemler, talepler, beyanlar çıkıyor. CHP gün geçtikçe kendi olmak, kuruluş ilke ve amaçlarına sahip çıkmak dışında her yolu denedi. Her yola girdi. Sonuçta ise ortada kendisine oy veren ve umut bağlayan kitleler için tam bir hayal kırıklığı oldu. Bugün bakıldığında bir CHP profili çizmek veya ortaya çıkan profili CHP’ye yakıştırmak mümkün değil.
Erken seçim talebi yokmuş…
Son yerel seçimlerde önemli bir oy alarak bir çok belediyeyi kazanan CHP’nin genel başkanı Özgür Özel oluşan toplumsal beklentinin ve ortaya çıkan yeni siyasi tablonun aksine erken seçim taleplerinin olmadığını söyledi.
İyi de o zaman bu insanlar sana veya CHP’ye neden oy verdiler? Madem iktidar iddian ya da talebin yoktuysa siyasette neden varsın. Öyle ya milyonlar hatta en umulmadık, beklenmedik yerlerdeki kitleler CHP’ye oy verdiler. Temel talepleri ve beklentileri ise AKP ve onun haramilerinden kurtulmaktı. Zira CHP’nin seçimden önce ortaya koyduğu somut bir programı, çözüm önerisi, projesi olmamasına rağmen geniş halk kitleleri sırf AKP denilen belayı defetmek için CHP’ye oy verdiler. Yani alınan oylar CHP’nin başarısı değil AKP’nin başarısızlığı kaynaklıydı. Peki sonuç ne oldu? Koca bir sıfır. Zira muhterem Genel Başkanın erken seçim gibi bir amacı yokmuş. Yani o geniş halk kitleleri AKP ile yaşamaya devam edecekler. Tarikatlar palazlanacak, Milli Eğitim daha da yozlaştırılacak, yoksul halk kitleleri İngiliz vatandaşı Mr. Mehmet’in insafına kalacak, çeteler tezgahlarını koruyacak, ülkeyi haraca bağlamış olan 3-5 asalak sömürü düzenlerine devam edecekler. Tabi bu arada muhalefetçilik oyununa devam edenler de kendi siyaset tüccarlarını besleyecekler. Halk ve vatan kimsenin umurunda değil.
Ha bu hastalık yeni falan değil, epey zamandır CHP’ye bulaşmıştı ama anlaşılan o ki şimdi tümden atağa geçti. Zira muhtar olamayacak adamı bu ülkede başbakan yapan da bu hastalıklı yapıydı.
Anayasaya rağmen 3. defa aday olan Tayyip Erdoğan’a karşı sesleri çıkmadı. Çok “demokrat” oldukları için Anayasaya aykırı olsa da engellemek yerine seçimde yeneceklermiş. Sonuç ortada.
Milli eğitimin hali ortada resmen tarikatlara teslim edilmiş durumda. Düne kadar kılık kıyafet özgürlüğü diye naralar atan tayfa ve onlara destek çıkan liboşlar, geçen gün kolluk kuvvetleri marifetiyle kıyafetleri nedeniyle okula alınmayan kız çocuklarını durumu karşısında ölü taklidi yapıyorlar. Sırf bu meselede dahi kıyameti koparması gereken CHP ortada yok. Dostlar pazarda görsün minvalinde bir kaç açıklama dışında meseleyi geçiştirdiler. Oysa yaşanan olay ülkenin iktidar eliyle getirildiği karanlık noktanın açık ispatıydı.
Yakın zamanda yaşanan ve halen devam eden bir başka vahim olay; DİSK tarafından enflasyon hesaplamasının temelini oluşturan madde fiyat listesinin yayımlanmasının durdurulmasına karşı Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) açılan davada İdare Mahkemesi bu bilgilerin açıklanmasının TÜİK’in görevi olduğuna karar verdi. İdare mahkemesinin vermiş olduğu karar istinaf aşamasından geçerek kesinleşmesine rağmen TÜİK madde fiyat listesini açıklamıyor.
DİSK, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi 15/09/2023 tarihli, 2023/1058 Esas ve 2023/1341 sayılı Kararı gereği 27 Nisan 2023’te TÜİK’e başvurarak yargı kararı gereği olan verilerin verilmesini talep ediyor. Ancak TÜİK, ortalama madde fiyatları listesini göndermiyor. Yani yargı kararını takmıyor ki bu AKP iktidarının işine gelmeyen konularda sürekli yaptığı şey. Oysa Anayasanın amir hükümleri gereği kamu kurumlarının mahkeme kararlarına uyması gerekmektedir. Hani şu beğenmeyip değiştirelim dedikleri Anayasa var ya işte ona dahi uymayanlar yeni Anayasa yapacaklarmış.
TUİK’in verdiği savunmada geçen şu cümle ise olayın vehametini daha da arttırmıştır. “Ancak 2022 yılı mayıs ayından itibaren Kurumumuz tarafından hesaplanmayan ve yayımlanmayan ortalama madde fiyatlarının, halen Kurumda mevcut olmaması nedeniyle gönderilmesi mümkün olmamıştır” yani aslında enflasyon hesaplamasında esas alınan bir fiyat listesi falan yok. Mayıs 2022’den beri böyle bir çalışmaları yokmuş. Enflasyonu kendilerine verilen talimat doğrultusunda açıklıyorlarmış demek ki. Milyonların alacağını, maaşını tespit etmekte kullanılan temel veri büyük bir yalanmış. Aslında malumun ilamı. Zira herkes de biliyor ki açıklanan enflasyon oranının yaşanan gerçeklerle bir alakası yok. Ama bunu bile artık gizlemeden, pervasızca söyleyebiliyorlar. Bu durum dahi siyasi iktidarı alaşağı eder. Tabi buna sahip çıkan, üstüne giden olursa. Ana muhalefet partisi ise sadece kendine muhalif. İktidarlarla uğraşmak gibi bir dertleri yok. İktidarından muhalefetine herkes kendi koltuğunu muhafaza etmenin derdinde.
Halk mı? Vatan mı? Altta kalanın canı çıksın. Efendiler kendi düzenini korusun, tezgahlarını döndürsünler yeter.
CHP ne yapmalı ya da ne yapabilir?
CHP, milyonların kendisine verdiği yetkiyi kullanmalı ve kendisine oy veren milyonların beklentisine cevap vermeli. Bunun için ilk adımı, yaşanan kaotik ortamdan kurtulmak, tek adam diktasını sonlandırmak, zirve yapan cumhuriyet düşmanlığını durdurmak için bir an önce erken seçim sürecini başlatmalıdır. Elbette tüm bunlardan da önemlisi doğru bir program ortaya koymalı ve günlük politik kaygılardan kurtulmalı. AKP, en zayıf anında iken ona yeni krediler açmak yerine bir an önce önünü kesmenin yolunu açmalıdır. İktidarı hedefleyen sürecin ilk adımı erken seçimdir. Bu adımı atmakta tereddüt edecek CHP, kendi varlık sebebini ve milyonların beklentisini inkar etmiş olur. Mevcut durumun devamına göz yumar ve tarihin önüne koyduğu fırsatı değerlendirmez ise maalesef bir yirmi yıl daha benzer gündemlerle hatta daha ağırlarıyla halkı ve ülkeyi baş başa bırakmış olur. Gün gelir dönüp mücadele edecek tek mevzi dahi kalmaz. Habis ur gibi yayılan karşı devrim süreci hedeflerine ulaştığında geride toz dumandan ötesi kalmaz.
Özetinde CHP’nin yapacağı, devrimci özüne dönmek ve oradan bir çıkış yaratmaktır. Altı ok ülke kadar CHP’nin de kurtuluş reçetesidir.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet15/01/2025Emperyalizm ve İktidar: Gaflet, Dalâlet ve Hıyanet Döngüsü
- ana manşet08/01/2025Perde arkasındaki kuklacı: ABD’nin Ortadoğu stratejisi ve Türkiye’deki yansımaları
- ana manşet31/12/2024Türkiye’nin eksen kayması ve BOP’un gölgesinde yeni oyunlar
- ana manşet28/12/2024Suriye’de katliam ve sessizlik: Emperyalizmin ve işbirlikçiliğin iflası