8 Martlar ilk kutlanmaya başlandığı yıllarda gösteriler polislerin eşliğinde yapılırdı. 8 Mart’ın içindeki protesto, baş kaldırı ruhu henüz neoliberalizme teslim olmamıştı. Günlerce eylemler planlanır, kadın meselesi enine boyuna tartışılırdı. Yapılan etkinlikler, o günün mevzuatı gereği dernekler masasına noktası, virgülüne kadar bildirilmek zorundaydı. Yorulur fakat bir baş kaldırıyı, devrimci bir tutumu sergilemenin, gelecek güzel günlere atıfla topluma yeni bir duruş kazandırmanın gururunu içimizde taşırdık. Sonraki yıllar ki gelmeleri çok uzun sürmedi belediyeler ve diğer kurumlar 8 Mart kutlamalarına girişti. 8 martın içindeki o haykırış yerini eğlenceli, oynamalı buluşmalara, hediyelere, çay partilerine bıraktı. Kadın hareketi devrimci özünü her geçen gün neoliberalizm karşısında kaybetti. Cumhuriyet Devrimlerinden uzaklaşılmasının, toplumda cumhuriyet döneminden kalan davranış ve ahlakın bozulmasının, eğitimin sürekli muhafazakâr ve eğitim biliminin dışına taşıyor olmasının sonuçlarını kadınlar olarak ağır biçimde yaşıyoruz.
Her yazıda, her sohbette kadın hareketinin talebinin kadınların kendi yaşamlarını tayin hakkı olduğu gerçeğinin altını çiziyoruz. Kadınlar yaşamları hakkında tercih kullanma şansını kaybediyor. Kadınlar yaşamlarını kaybediyor. Şubat ayının son günlerinde 7 kadın birden sadece kadın oldukları için öldüler. Boşanmak istedikleri, iş görüşmesine gitmek istedikleri, çocuğu susturamadıkları ya da pilavı yeterince ısıtamadıkları için yuvalarında, eşlerinin ellerinde yok oldular. Kadın cinayetleri yılın her günü yaşanıyor. Kadın olmak, kadın hareketi içinde yer almak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yaşamının her alanında eşitliğe dönüştürmek için mücadele etmek iğne ile kuyu kazmaktır. Toplumsal, sosyal, siyasal, ekonomik, bugüne kadar oluşmuş tüm değerler içinde dile, türkülere, efsane ve söylencelere sinmiş beklentileri, insanın mutluluğu ve eşitliği için değiştirme işidir. Kadının eşitliğini savunmak devrimci bir eylemdir.
Kadın hareketi ülkemizde de dünyada da gelişimi sırasında sosyalistler tarafından küçümsenmiş yer yer terk edilmiştir. Neoliberalizmin, batıcılığın kadın hareketi içindeki egemenliğine şaşırmamak gerekir. Sosyalistler bu alanda düşünmeyi, fikir geliştirmeyi küçümsediler veya devrimden sonraya erteleme kolaycılığına kaçtılar. Ancak hayat durmuyor, kültürel aktarım sürüyor ve kadınlar özel alanlardan kamusal alanlara sırtlarında özel alanların bütün görevleri ile dahil oluyorlar. Çalışma hayatından tutun siyasal alana kadar yaşamın her alanında kadınlar eksik temsil ediliyorlar. Toplumu saran muhafazakarlık ve metafizik inanışlar da kadının hayatını belirlemeye devam ediyor. Kadınlar, dini referansların etkisinde, günlük işlerin koşturmasında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin baskılarıyla bir başlarına kalıyor. Astroloji, kahve falı, estetik, moda, diziler, sosyal medya renkleri ile büyülenmiş ve çözümü kendilerinin dışında her şeyde arama çabası içinde toplumsal bir girdap hepimizi daha karanlığa çekiyor. Kadınların var olma, yaşamını tayin etme mücadelesini sonralara ertelemek yerine bugünden başlayarak değiştirmeye çabalamak o özlemle beklenen devrimin de yakınlaşmasını sağlayacaktır.
- Eşitlik isterken sadece fırsat eşitliğini değil sonuçlarında da eşitliği yaşamak istiyoruz.
- Çalışma hayatının içinde yer almak, üretimde olmak ama refahını da paylaşmak istiyoruz.
- Siyasetin içinde seçme ve seçilme hakkımızı kullanmak, siyasetin rekabetçi, kural tanımaz erkek egemen çehresinin, biz kadınların başkalarının da iyiliğini isteyen özverimizle yeniden düzenlenmesi gerektiğini biliyor ve istiyoruz.
- Eşitliğin yaşamın her alanında elle tutulduğu, adil, kamucu, halkçı, laik, kendine yeten bir toplum yaratmak istiyoruz. Çünkü kadının özgürlüğü ve eşitliği içinde yaşadığı toplumun sınırları kadardır.
- Erkeklerle eşit olmayı insanlığın yarısı, tamamlayanı olduğumuz için doğal olarak istiyoruz.
İsteklerimize ulaşmak için biz kadınların feminen bir direnç geliştirmesi, normal kabul edilene sorgulamadan adım atmaması gereklidir. Kadın hareketinin oluşturduğu kurumları bir okul olarak değerlendirip içinde yer almak bakış açımızı derinleştirecektir. Batı hayranlığından uzak, bu topraklara ait gelenek ve göreneklerin zenginliğini yeniden keşfetmek gereklidir. Parmak sallayan, öğreten olmak yerine daima öğrenci kalabilmek çoğalmayı sağlayacaktır. Kadın hareketinin ortak talepleri etrafında diğer kadın örgütleri ile birlikte adımlar atılmasının yollarını aramak önemlidir. Bütün bunların yanı sıra tarihimizde kadın hareketinin izlediği yol ve yöntemleri öğrenmek, vatanın sorunları ile kadın sorunları arasındaki ilişkiyi doğru kurmak gereklidir. Cumhuriyet Devrimlerini, Türkiye’nin kuruluş felsefesini, kadınların gelişip, özgürleşeceği bir zemin olduğu bilinci ile sürekli akılda tutmak ve geliştirmek 8 Martların bitmeyecek görevidir.
Author Profile
Latest entries
- Yazarlar17/05/2024Kahve kokusu
- Yazarlar27/04/2024Sonuçları olacak
- Yazarlar05/04/2024Tıkanıklık
- Yazarlar24/03/2024Sorumluluk hepimizin