“Medeniyet öyle bir ateştir ki kayıtsız kalanı yakar”
Mustafa Kemal Atatürk
Türlü adlarla anılan içinde bulunduğumuz döneme “bilgi çağı” nitelemesinde bulunmak yanlış olmayacaktır.
Farklı yönleriyle irdelenen Atatürk’ü bilgiye değer veren yönüyle de an(la)mak bugün çok daha önem kazanmıştır.
Atatürk’ün askerlik, devlet adamlığı, kültürel derinlik, okuma, özümseme ve uygulama alanlarındaki üstünlüğü “dahi” olarak anılmasına neden olmuştur. Kuşkusuz doğrudur ama bir o kadar da eksiktir.
Dahi nitelemesini somutlaştırmak bakımından bilgiye verdiği değeri ve bilgililiğini öne çıkartmak gerekir onun.
İmzasını atabilenin okuryazar sayıldığı dönemde ilk işlerden birisi olarak yazı devrimini yaşama geçirmiş olmasını, bilgiye verdiği değerin devrimci tutumuna etkisi olarak okumak gerekir.
Kimilerinin yazı devrimine göndermede bulunmak için “bir gecede geçmişimizle bağımız kopartıldı” sayıklamalarının tersine bu devrimle yüzyıllar boyunca karanlıkta kalan Türkler aydınlıkla buluşturulmuştur.
Atatürk yazı devrimiyle Türkiye’yi dünyanın en büyük okuluna dönüştürdü. Yazı devriminden yalnızca 2 ay sonra (Ocak, 1929) National Geographic dergisi “Türkiye Okula Gidiyor” başlıklı yazısıyla ulaştı okuruna. Atatürk’ün yazı devrimi küresel ölçekte yankı yaratmıştı.
Osmanlıca ucubesini çöpe atarak kendi dilini kullanma yolunu da açan yazı devrimi Türk insanının bilgiyle donanmasındaki ilk ve önemli adımdı. İzleyen dönemdeki üniversite ve köy enstitüleri devrimlerinin eklenmesiyle bilgilenme yolundaki aşamalar büyük ölçüde tamamlanmış oldu.
Bilgiye erişimde dilin etkisini kavramış olan Atatürk’ün 1937’de yazdığı Geometri kitabı da unutulmamalı.
Yazının başındaki sözüyle uyumlu bir duruş içinde oldu Atatürk. Uygarlığa kayıtsız kalmanın yaratacağı sonucu öngörerek yaptı bunu.
“Mustafa Kemal alt edene dek İngilizleri tanrı sanırdım.”
Gandi
Atatürk’ün askersel başarılarının da zaman zaman mucizeye eşdeğer sözlerle nitelendiğini biliriz. Oysa, o noktada da bilginin gücünden yararlanmıştır Mustafa Kemal. Başarılarını rastlantılara ve şansa değil bilgisine ve okumasından kaynaklı dağarcığına borçlu olmuştur.
Geçmişte de böyleydi belki.
Ama, bilgi çağında bu durum iyice belirginleşti. Bilgiye sahip olamayan, sahip olduğu bilgiyi kullanamayan ve dolayısı ile de teknoloji üretemeyen toplumların varlığını sürdürmesi zorlaşacak. Bu gibi toplumlar için kalkınma ve gönence erişme düşten öteye geçemeyecek.
Bilgi bireyin de toplumun da özgüven kaynağıdır. Bilen çağımızın vazgeçilmezi olan teknoloji üreticiliğinde başarılı olur. Osmanlı’dan bu yana teknoloji kullanıcısı olmak bizlerin iliğine işlemiş yanlıştır. Bu yanlışa çeyrek yüzyıl ara veren Cumhuriyetin sağladığı başarılar ortadadır. Cumhuriyet 3 çeyrek yüzyıldır Osmanlı geçmişine geri dönmüştür. Üretmek yerine yeniden tüketici olmuştur. Bu tam da emperyalizmin arzuladığı durumdur.
Yokluğunun 86. Yılında Atatürk’ün bilgiye verdiği önemin anımsanması ve gereğinin yapılması için zaman daralıyor.
Akıl, bilim ve kültür temelleri üzerinde yükselmiş Cumhuriyetin bilgiye sırtını dönmesi geri dönüşü olmayan yıkımların başlangıcı olacaktır.
Bugün de yolumuza ışık tutmayı sürdüren Mustafa Kemal Atatürk’ün yüce anısına saygıyla…
Author Profile
Latest entries
- ana manşet30/11/2024Tarih aklayıcılığı
- ana manşet23/11/2024Sesimi duyan var mı?
- ana manşet19/11/2024İlmiye Çığ’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
- ana manşet18/11/2024Çocukları koruyamamak