Batı Asya, emperyalist saldırıların hedefinde olan bir coğrafya. Ancak bu kez sahnelenen oyunlar, güçlü bir direnişle karşılaşıyor. Suriye, Rusya ve İran, omuz omuza vererek ABD ve İsrail destekli terör çetelerine karşı savaşıyor. Bu mücadele, sadece Suriye’nin değil, tüm bölge halklarının geleceğini ilgilendiriyor.
SOSYAL MEDYADA YALANLAR VE GERÇEKLER
Savaşın görünmeyen cephesi, bilgi savaşı. Sosyal medyada yayılan yalanlar ve sahte görüntüler, gerçeklerin karartılmasına çalışıyor. Örneğin, Halep’in teröristlerden temizlendiği haberleriyle aynı anda yayılan “Esad’a karşı ordu içindeki darbe” söylentileri, dezenformasyonun bir parçasıydı. Ayrıca, bazı “gazeteciler” Esad’ın Suriye’den kaçtığını iddia ederek halkı yanıltmaya çalıştı. Ancak gerçekler, çok geçmeden gün yüzüne çıktı: Esad, bu iddialara rağmen, İran Dışişleri Bakanı’nı Şam’da ağırlayarak direnişini sürdürdü. Tüm bu haberler yalandı.
Irak’ta, Filistin’de ve Lübnan’da da benzer propaganda oyunları oynandı. Ama bugün halklar, bu tür manipülasyonlara itibar etmiyor.
ABD, bölgede yeni bir düzen kurma peşinde. Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurarak hem İsrail’i güvence altına almak hem de bölgeyi parçalamak istiyor. Bu planlar, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçasıdır ve mezhep çatışmaları üzerinden ilerletilmeye çalışılıyor. Ancak bu kez işler planladıkları gibi gitmiyor.
Beşar Esad liderliğindeki Suriye, emperyalist saldırılara karşı onurlu bir direniş sergiliyor. Rusya ve İran’ın desteğiyle bu saldırılar püskürtülüyor. Irak’ta yaşanan tecrübeler, bu ülkelerin daha hazırlıklı olmasını sağladı. Bugün Batı Asya’da Yugoslavya senaryosu tekrarlanamayacak!
Dünya değişti. ABD, Vietnam’dan bu yana hiçbir savaşta kesin bir zafer elde edemedi. Mazlum halkların direnişi, emperyalizmin korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Bugün de Suriye topraklarında bu kararlılık net bir şekilde görülüyor. Türk milleti de AKP iktidarının yanlış dış politikasına rağmen Suriye’nin yanındadır. Çünkü Suriye’nin bağımsızlığı, Türkiye’nin bağımsızlığı demektir.
BÖLGESEL DAYANIŞMANIN ÖNEMİ
Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ın kaderi ortaktır. Bu ülkeler, emperyalizmin hedefinde olan coğrafyalardır. Bölgesel dayanışma, bu planları bozguna uğratacak biricik yoldur. Bölge halklarının birliği, emperyalist projelere karşı en güçlü savunma hattıdır.
Suriye’nin bağımsızlığını savunmak, yalnızca Suriye için değil, tüm Batı Asya halkları için kritik bir adımdır. Ne Suriye’nin ne İran’ın ne de Irak’ın bölünmesine izin vereceğiz. Bu toprakların bölünmesi, sadece bu ülkeler için değil, tüm Batı Asya halklarının geleceği için büyük bir tehdit oluşturacaktır. Türkiye’nin de bu süreçten olumsuz etkilenmemesi için bölgesel dayanışmayı güçlendirmesi elzemdir.
Bugün Halep ve diğer şehirlerde terör çeteleri eliyle sahnelenen mezhepçi çatışmalar, esasen emperyalizmin taşeronluğudur. ABD ve İsrail, daha önce Irak ve Afganistan’da denedikleri senaryoyu Suriye’de tekrar uygulamaya çalışıyor. Ancak bu kirli oyun burada da başarısız olacak!
TÜRKİYE’NİN ROLÜ VE SORUMLULUĞU
Türkiye’nin, komşu ülkelerle kuracağı dostluk ve iş birliği, sadece bölgeyi değil, kendi geleceğini de güvence altına alacaktır. Emperyalizme karşı ortak mücadele, tüm halkların çıkarınadır. Bugün yapılması gereken, Batı Asya ülkelerinin birliğini güçlendirmek ve emperyalizme karşı ortak bir cephe oluşturmaktır. Türkiye’nin bölgesel dayanışma içinde olması, kendi çıkarlarını güvence altına alacağı gibi, Batı Asya’nın barış ve istikrarına da katkı sağlayacaktır.
Filistin, Lübnan, Yemen ve Suriye’de süren direnişler, mazlum halkların bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi olarak tarihe altın harflerle yazılmıştır. Emperyalizmin taşeronları her dönemde kaybetti, bugün de kaybedecekler. Zafer, örgütlü halkların kararlı direnişi ve birliği ile kazanılacaktır!
SONUÇ: ZAFER MAZLUMLARIN OLACAK!
Suriye halkının mücadelesi, tüm mazlum milletler için bir umut ışığıdır. Bölgesel dayanışma, emperyalizmin planlarını bozacak ve Batı Asya’da yeni bir dönemin kapılarını açacaktır.
Suriye, İran ve Irak’ın bütünlüğü, yalnızca bu ülkelerin değil, Batı Asya’nın güvenliği için de hayati önem taşır. Bu toprakların bölünmesi, bölgedeki emperyalist müdahalelerin ve dış güçlerin nüfuzunu pekiştirecek, halkların geleceğini karanlık bir yola sokacaktır. Türkiye, bu sürecin bir parçası olmamalı, bu tür gelişmelerin önüne geçebilmek için bölgesel dayanışma ve işbirliğini güçlendirmeli, vakit geçirmeden Ankara ve Şam bir an önce aynı masaya oturup el sıkışmalıdır.