Son birkaç gündür, Suriye’deki Baas iktidarının; 13 yıllık direnişinin ardından, cihatçı örgütler, etnik milliyetçi yapılar, toplamda da İsrail rejimi ve batı emperyalizminin karşısındaki hızlı çözülüşünü anlamak için kafa patlatıyoruz.
Teoriler, ithamlar, zafer nidaları ve karamsar öngörüler havada uçuşuyor, birbirlerine isabetsiz yumruklar sallayıp duruyor. Herkes kendi siyasi angajmanlarına göre tabloyu yorumlamaya uğraşıyor. Ancak görünen şu ki; amaç, gerçeği aramak değil. İnanmak ve inandırmak istenilen, kendi gelecek tasavvurlarına uygun bir kurgu yaratmak. Kurgu, sanatta tercih edilir. Siyasette kurgu felakettir. Başarısızlıkla maluldür. Ve bedelini toplumlar öder.
O zaman biz kendi yöntemimizin peşinden gidelim. Yani gerçeği olgularda arayalım. Gerçeği olgularda aramak, her şeyi gerçeklere dayandırmak, teoriyi gerçeklerle birleştirmek demektir.
Olgular
- ABD ve Rusya, Suriye konusunda anlaştılar: Geçtiğimiz günlerde yapılan ABD seçimlerinin ertesinde, özellikle Rusya, İran ve Türkiye gibi eski yönetimle anlaşamayan ülkelerde başkan seçilen ve pragmatizm ölçüsünde “gerçekçi” bir politikacı olan Donald Trump’ın Avrasya’daki genel çatışma alanlarından uzak duracağı, kendi iç sorunlarına yoğunlaşacağına ilişkin bir kanaat oluştu. Söylem düzeyinde bu kanaati haklı çıkaracak çok sayıda emare var. Ukrayna’daki çatışmanın yarattığı ekonomik, askeri ve insani kriz Rusya’yı yıpratıyor. Çıkış arıyor. Uzun vadede batı bloğu ve Ukrayna’nın bu mücadeleyi sürdüremeyeceği anlaşılıyor. Ama kısıtlı ekonomik imkanlarıyla Rusya’nın da sürdüremeyeceği açık. O zaman ver Suriye’yi al Ukrayna’yı anlaşması yapılmış görünüyor.
- Bu anlaşmanın ABD’nin yeni iktidarıyla yapıldığı açıktır. Mevcut yönetim ve Amerika müesses nizamı muhtemelen Suriye ve Ukrayna’nın Rusya açısından yeni bir Afganistan bataklığına dönüşmesini arzu ediyorlardı. Çatışmaların derinleşmesini, Trump dönemine geri dönülmez bir şiddet döngüsüyle girilmesini istiyorlardı. Bunu gören Rusya, imaj ve güvenilirlik kaybını göze alarak, kendi imkanlarının da dayatmasıyla Suriye’den çekildi.
- İran tek başına Baas iktidarını destekleyecek güce sahip değil. Yukarıda bahsedilen anlaşmanın bir tarafına dahil değilse şayet, İran’ın bölgede, Rusya desteği olmadan inisiyatif alabilmesi ne iktisadi ne askeri olanakları bakımından olası değil. Hele ki; bölgenin en dinamik askeri gücü olan ve Suriye’deki geçmiş başarılarda en büyük paya sahip olan Hizbullah çok büyük bir yara almışken ve Suriye sahasından çekilmek zorunda kalmışken.
- Baas iktidarı ve Htş anlaştı: Ordunun herhangi bir direniş göstermeden meydanı Htş’ye bırakması, Esad haricindeki Baas rejiminin temel figürlerin varlığını sürdürmesi, ordu mensuplarına yönelik dokunulmazlık garantisi ve Htş’nin bürokrasiyi göreve çağırması bu anlaşmanın varlığını gösteren deliller. Rusya, İran ve Hizbullah desteğinden yoksun, 13 yılın sonucunda tahrip olmuş ve gelecek ümidi barındırmayan bir yapının teslim olması şaşırtıcı değil.
- Suriye’nin geleceğinde ABD- İsrail ve Htş-Pkk/PYD’nin sözü geçecek. Muhtemelen önümüzdeki günlerde gevşek bir federal yapıyı içeren bir anayasa yapılacak. Tarım ve enerji kaynakları bu aktörler arasında bölüştürülecek ve süreç İsrail’in vesayeti altında yürüyecek. Hukuk sisteminin ılımlı bir Sünni şeriatı ekseninde olacağı görünüyor. Yeni iktidar sahiplerinin batıyla kurduğu ilişkiler ve Suriye’nin kendine özgü demografik yapısı, Taliban tarzı bir yönetimi kaldıramaz.
- Türkiye, idlip’teki Htş yapılanmasına kol kanat gererek bugünkü durumu hazırlayan aktörlerden biridir. Ancak iktidar çevrelerinin yaratmaya çalıştığı başarı hikayesinin aksine güncel duruma ilişkin belirleyici bir rol üstlendiklerini de düşünmüyorum. Cumhurbaşkanının, Cuma namazı çıkış yaptığı açıklamanın garipliği şaşkınlığın ve kontrol yitiminin belirtisi.
- Türkiye’nin baş düşman olarak gördüğü PKK/PYD’nin geçmişe kıyasla daha geniş bir alanı kontrol ettiğini görmek gerekir. Fırat’ın doğusundan, İsrail’in kontrol ettiği alana kadar bir hattın birleştiği hem Suriye hem de Irak’taki Kürt bölgelerinin direk Akdeniz’e bağlandığı da anlaşılıyor. Türkiye’nin bütünlüğü bağlamında kâbus senaryosu artık caridir. Türkiye umutsuzca PKK’nın bölgedeki etkinliğini kırmak için askeri tedbirlere başvuruyor. İngiliz finans çevrelerine bağımlı Türkiye bu girişimi sürdüremez. ABD dış işleri bakanı Türkiye’ye geliyor., İngiliz başbakanını Güney Kıbrıs’ı 60 yıldan sonra ilk defa ziyaret etti, İngiliz genel kurmay başkanı Barzanistan’da temaslarda bulunuyor. Hedefin belli.
- İktidar bileşenlerinin bu sürece ekonomik ihtiyaçları, tarihsel ve ideolojik angajmanları nedeniyle direnemeyeceği açık. Suriye’deki alt üst oluş başlamadan evvel ortaya çıkan Öcalan açılımının alameti artık daha net anlaşılıyor. Tampon bölge anlaşmasıyla durum şimdilik idare edilecek gibi görünüyor.
- Türkiye’deki İslamcılık cüret kazanmıştır. Alevi ve Şii düşmanlığı görünür hale gelmiştir. Bunun Türkiye’nin ulusal bütünlüğüne büyük zarar vereceği açıktır.
Gerçekle Birleşen Teori
Şimdi yukarda sıraladığımız olgular ışında teoriyi de şekillendirecek gerçeği aramaya çalışalım:
- Bugün itibariyle gerileyen bir ABD hegemonyasından bahsedilebilir ancak dünyadaki tek kutupluluğun sona erdiği iddiası gerçekçi değil. Ne Rusya ne de Çin, ABD ile dişe diş bir mücadeleyi yürütebilecek enstrümanlara sahip değil henüz. Hem askeri hem de ekonomik bakımdan denk değiller. Bölgesel ittifaklar ve güç mücadeleleri emperyalizmi geriletiyor ancak sanıldığı kadar hızlı bir değişim olamayacağı görünüyor. Rusya ve benzeri ülkelerin sınıfsal karakterini ve ekonomik yönelimlerini dikkate almadan yapılan analizler hatalıdır. Temelde kendi sermaye sınıflarının çıkarını düşünen, ahlaki ve moral değerleri olmayan veya sınırlı bir devletten bahsettiğimizi bilelim.
- Çin ise bir takım vekil unsurlar üzerinden (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti) gerilim alanlarına sınırlı askeri müdahaleler yapabiliyor. Kendini henüz açıktan ABD emperyalizmi ile mücadeleye girebilecek yetkinlikte görmüyor. Bu kanaatin gerçekçi olduğu da gelişmeler tarafından doğrulanıyor.
- Dünya ve ülkeye ilişkin analizlerimizi yukarıda belirtiğimiz olgular üzerinden yapmamız makul olanıdır. Halkı ile bütünleşmiş, ulusal bütünlüğünü koruyabilmiş, bilim ve aklın ışığında bir toplumsal yapı ve devlet işleyişine sahip olmadan emperyalist dayatmalara karşı mücadele edilemeyeceği ortadadır. Mevcut aktörlerin güç dengelerinin görülmesi bakımından çok aydınlatıcı günler geçirdik. Kuşkusuz emperyalizmi geriletmek için bölgesel iş birliklerine açık olmak gerekir ancak uzaklardan gelip bizi kurtaracak bir Mesih yoktur.
- Türkiye’nin Pakistanlaşması ve giderek bölünmesi tehlikesi her zamankinden yakındır. İktidar bloğunun tek önceliği iktidarda kalabilmektir. Bu bağlamda Türkiye himayesinde Kürdistan projesinin artık bir “devlet” politikasına dönüşeceği aşikardır. Bunun olabilmesi için Türkiye’nin bütünlüğü, ulus devlet ve ilerici kazanımları hususlarında ısrar eden unsurların tasfiyesi ve/veya sindirilmesi beklenmelidir. Yeni kumpas davaları, provakatif eylemler ve operasyonlar kapıdadır. Köpeksiz köyde değneksiz gezme günleri gelmiştir.
- Bu bölünme ve yıkım projesine bir direnç yaratabilmek, iktidardaki unsurlardan biran evvel kurtulmak en temel öncelik olmalıdır. Türkiye’nin tüm ilericileri, yurtseverleri bir ittifakın yollarını aramalıdır.
Author Profile

Latest entries
ana manşet25/01/2025Turpun büyüğü
ana manşet13/12/2024Aslında ne oldu?