Anıtkabir yapımının 15 yıl sürdüğü gibi bir algı vardır. Oysa, yapımı hemen 1938’de başlamamıştır. Kırklı yılların ortalarında ancak hız kazanmıştır.
Buna karşın yapımızn yavaş ilerlediğini söyleyenler haksız değildir.
Anıtkabir Rasattepe olarak da bilinen 907 metrelik yükseltide yer alır. Burasının aynı zamanda bir Frig tümülüsü olduğunu, Anıtkabir’in yapımı başlamazdan önce arkeolojik kazı yapıldığını, ardıç ve taş gömütlerde yer buluntuların çıkartıldığını bildirmekle başlayalım.
Bu durum, Anadolu uygarlıklarını önemseyen, onlarla bağ kurmayı amaçlayan Atatürk’e yakışan bir olgu olsa gerektir.
Yapım çalışmalarının başladığı yıllarda Anadolu’yu sarsan çok sayıda büyük deprem yapım başladıktan sonra gerçekleştirilse de zemin etüdlerinin yapılmasını akla getirmiştir. Zeminin alüvyon ağırlıklı olduğu ve kaya katmanının 155 metre derinlikte olduğu anlaşılınca projede değişiklikler yapılarak yapının ağırlığını taşıyabilecek inşaat tekniği uygulanmıştır. Bu da akıl, bilim ve kültür üzerinde yükselen Atatürk cumhuriyetine yaraşır bir durumdur.
Bir başka ayrıntı yapım yıllarında fiyatların her geçen gün düşme eğilimi göstermiş olmasıdır. Özel yüklenicilere ihale edilen yapım işinden fiyatların düşmesine bağlı olarak ortaya çıkabilecek devlet zararını gidermek amacıyla özel ihale maddeleri eklenmiştir belgelere.
Cumhuriyet düşmanlarının her fırsatta yerden yere vurdukları otuzlu, kırklı yıllarda özellikle günümüzde azmış olan fiyat artışlarından eser olmadığı açıktır.
Anıt Kabir yapım işini devlet adına Bayındırlık Bakanlığı ihaleye çıkartmış, izlemiş ve gerektiğinde işe karışmıştır.
Henüz 1961’e gelinmediği için ortada bir Anayasa Mahkemesi yoktur.
Buna karşılık Danıştay ve Sayıştay varlıklarının yanı sıra işlevlidirler.
Yapıma ilişkin ödemeler her iki kurumun yakın ilgisi ve izlemi altında olmuştur.
Kurtarıcının ve kurucunun anıtsal gömütüdür, görmezden geliverelim yaklaşımı söz konusu olmamıştır.
Bu bağlamda, hem Sayıştay hem Danıştay yapım işinin hemen her aşamasında devlete ve onun temsilcisi olarak da Bayındırlık Bakanlığı’na kök söktürmüştür.
Her türlü ödemenin yasalara, kurallara ve usule uygun olması ilkesinden hiç bir şekilde ödün vermemiştir o yılların yüksek yargı kurumları.
Oysa, tek parti iktidarı söz konusudur. çoğu zaman ileri sürüldüğü gibi tek parti her türlü uygulamayı yapma gücüne sahiptir. Her nasılsa güç simgesi tek parti iktidarı yargı karşısında onun çizdiği yolun dışına çık(a)mamıştır. Bugünlerde sıkça yapıldığı gibi o zamanın iktidarı ihale yasasını aklına estiğince değiştirme yoluna da gitmemiştir.
Anıt Kabir yapımı sırasında 1950 seçimleri yapılmış ve tek parti iktidarı sona ermiştir. Yönetim ezici üstünlükle Demokrat Parti’ye geçmiştir.
Güç sarhoşu yeni iktidarın yargı denetimi gibi bir düzenekten hoşlanmayacağı açıktır. Bu nedenle olmalı, Anıt Kabir yapımını destekleme ve hızlandırma görüntüsü ardında yasal düzenlemeyle yargının denetim gücü kısıtlanmıştır.
Böylelikle Anıt Kabir yapım işi hızlanmış olabilir.
Ancak, kurumlar ve kurallar rejimi olan cumhuriyet ağır yara almıştır.
Demokrat Parti’nin denetimden hoşlanmayan, mutlak iktidar anlayışının son 20 yılda hortladığını söylersek abartmış olmayız.
Tarihsel bir dönemden geçmekte olduğumuz kuşkusuzdur.
1961 Anayasası ile yaşamımıza girmiş olan bir başka yüksek yargı kurumu olan Anayasa Mahkemesi varlığını sürdürmekle birlikte aldığı kimi kararlara iktidarca ve diğer yargı organlarınca uyulmayan göstermelik bir kuruma indirgenmiştir.
Her yargı kararı gibi Anayasa Mahkemesi kararları da eleştiriye ve beğenilmemeye açıktır. Bu doğal hakkın mahkemenin aldığı kararları uygulamama keyfiyeti içermediği de kesindir.
Takvim ilerlerken yargının içine düştüğü, daha doğrusu düşürüldüğü durum ibretlik olsa gerektir.
Sırada bu çarpıklığı gidereceği öngörülen “yeni anayasa” var.
Buna “yeni anayasa” demekten çok “anayasasızlık” demek uygun düşecektir.
Unutulmasın ki, ülkenin kurtuluş ateşini yakandır “müdafaai hukuk”!
Okuma önerisi
“Anıtkabir’in İnşası”, Tunç Boran, AFT Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2023.
Author Profile
Latest entries
- ana manşet30/11/2024Tarih aklayıcılığı
- ana manşet23/11/2024Sesimi duyan var mı?
- ana manşet19/11/2024İlmiye Çığ’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
- ana manşet18/11/2024Çocukları koruyamamak