Silah taşıyanlar bilirler… Silaha ihtiyacın olduğunda elini beline attığında yerinde bulamazsan o gün son günündür.
Bilirsiniz Lübnan diye kozmopolit bir ülke ve de devlet var.
Tabii ki bu devletin bir de ordusu var.
İsrail günlerdir bu devletin sınırları içinde katliam yapıyor.
Başkenti Beyrut’u bombalıyor.
Vatandaşlarını öldürüyor.
Çeşitli alt yapı tesislerini vuruyor.
Peki Lübnan ordusu nerede?
Siz hiç Lübnan’ı korumakla görevli olan ordusunun İsrail saldırılarına karşı bir eylemini gördünüz mü? Garip ama göremezsiniz.
“Milletin çeşitliliğine” dayanan çeşitli etnik, mezhep ve cemaat kimliklerine bölünmüş sözde devletlerin orduları da kendilerine benzer.
Nitekim Lübnan güvenliğini ABD destekli, BM’ e meydan okuyan uluslar arası bir haydut, Netenyahulu İsrail yönetimine karşı, aynı zamanda bir siyasi örgüt olan ve iktidarı paylaşan İran destekli bir mezhebe teslim etmiş, ihale etmiş durumda…
Sonuç ortada…
Siz siz olun ülkenizi ordunuz yerine çeşitli etnik, mezhepsel veya cemaatlerin güvenlik şemsiyesine teslim etmeyin…
Bu coğrafyada güçlü ordunuz yok ise yaşayamaz, güçlü düşmanların kölesi olursunuz.
Güçlü ordu olmanın ilk şartı çok ve gelişmiş silah ve mühimmata sahip olmak değildir. Güçlü ordu olmanın ilk şartı zihniyeti tek bir kabule dayanan ve bu kabulün bir kişi, etnisite, mezhep ve cemaate değil, millete ve vatana sadıkane bağlı olmaktan geçtiği ordudur.
Kendi emir komuta zinciri koparılmış bir ordu hiç bir işe yaramaz!!!
Tarihten verilecek çok örnek var….
Ama bizler için 15 Temmuz yeterli… Canlı canlı yaşadık…
Şimdi de maalesef bir zamanlar Ortadoğu’nun Paris’i olarak nitelenen güzelim Beyrutun mahvoluşunu canlı yayında canlı canlı seyrediyoruz…
Aklı başında ve sağlıklı bir geleceğe ve günlere…
Author Profile
Latest entries
- ana manşet24/11/2024Anadolu aydınlanmasının söndürülemeyen meşalesi: Öğretmenler ordusu
- ana manşet09/11/2024O’nu engin bir özlemle anarken…
- ana manşet28/10/2024Cumhuriyetin, en büyük bayramın kıymetini biliniz efendiler
- ana manşet22/10/2024Bir Rand Corp. raporu: “Evdeki hesap çarşıya uymadı ama; uysa da olur uymasa da…”