Yüz yaşını dolduran Lozan dimdik ayakta. Kimilerinin ileri sürdüğü gibi son kullanma tarihi dolmadığı gibi ayrıntılarında gizlenmiş dersleri de alınası.
İlk Lozan görüşmeleri 20 Kasın 1922’de başlayıp 4 Şubat 1923’te uyuşmazlıkla sona ermiştir. Türk tarafının kırmızı çizgisi kapitülasyonlardır. Özellikle İngilizlerin bu başlıkta üstelemesi başarısızlığın başat nedenidir.
Sonraki Lozan’a katılamayacak olan Lord Curzon’un İsmet Paşa’ya şu sözleri çok şey anlatır : “Ne dedikse reddettiniz. Yıkıntı üzerinde ülke kuramazsınız. Para bir bunda (ABD delegesini işaretle) bir de bende var. Önünde sonunda bize geleceksiniz. İşte o zaman şu kâğıda yazıp cebime koyduğum isteklerimi önünüze koyacağım.”
Birinci Lozan’ın hemen ardından İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi bir bakıma Lord Curzon’a yanıttır. Varlığını sürdürmenin olmazsa olmazı olan ekonomik bağımsızlığın temelleri atılır böylelikle.
Ata’nın Türkiye İktisat Kongresi için İzmir’e giderken uğradığı Eskişehir’de ileri gelenlere yönelttiği “kaç tane damızlık boğanız var” sorusu ekonomik bağımsızlık kararlılığı olarak okunmalıdır.
Diğer yandan, İkinci Lozan’da başarı güvence altına alınmıştır.
Emperyalizmin hevesi kursağında kalsa da unutmaz!
Türkiye Cumhuriyeti rüya gibi ilk 25 yıldan sonra deyim yerindeyse fetret dönemine girer. Demokrasi kisveli bu dönemde ekonomik bağımsızlık adım adım yitirilir.
Batı kapısına bağlanma Atatürk’ün “bağımsızlık karakterimdir” sözlerine ihanetten başkası değildir.
Son 40 ve özellikle de 20 yılda yapılanlar tabuta çakılan son çiviler oldu.
Borçla yaratılan yalancı gönenç ve bütçe açıkları bu dönemin özeti gibidir.
Birkaç hafta önce ihanet sayılan terörle uzlaşma bugün Türkiye’nin önde gelen konusu olup çıktı.
Her ne kadar birileri terörle ilişkilendirilip suçlanmaktaysa da devletin terörle uzlaşma kararlılığı her geçen gün belirginleşmektedir.
Kıbrıs’a ilişkin haberler de hoş değildir. Kıbrıs açılımı şaşırtıcı olmayacaktır.
Şimdilik uykuda olsa da Pontus ve Ermeni soykırımı özürcülüğü kendini gösterirse şaşırmak yersiz olacaktır.
Lord Curzon değilse de bugünkü eşdeğerleri 100 yıl önce not edilenleri önümüze koymaktadır.
Yeni anayasa tartışmalarını Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesi ve hatta bu görevde kalıcılaşmasına bağlayanlar hiç az sayılmaz.
Doğru ama eksiktir bu yargı.
Başat amaç Ortadoğu haritasını emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yeniden çizmektir. Bu amaca giden yolda Erdoğan’a yönelik düzenleme olsa olsa havuca eşdeğerdir.
Türkiye’nin son 75 yılda yaşadığı tüm olumsuzlukların kök nedeni kötü ekonomisi nedeniyle yitirdiği bağımsızlığıdır.
Terörle tokalaşmanın bilgelikle açıklanmasına bakmayın.
Umarsızlığın ürünüdür.
Lord Curzon’ın 100 yıl önceki sözlerini unutursanız anımsatırlar…
Author Profile
Latest entries
- ana manşet30/11/2024Tarih aklayıcılığı
- ana manşet23/11/2024Sesimi duyan var mı?
- ana manşet19/11/2024İlmiye Çığ’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
- ana manşet18/11/2024Çocukları koruyamamak